2363
benim efsanem değildir. büyük ihtimalle çocuklarımın efsanesi olacaktır, torunlarımın da ama benim efsanem değildir. 30 yaşındayım.
bizden sonra gelecek nesiller, şimdiki bazı romantikler gibi yalnızca attığı golleri, istatistiklerini filan bileceği, uefa zaferinde de başrollerden birini oynadığını videolardan göreceği için efsane olarak anacaklardır, bu kaçınılmazdır. bence bunda bir sorun da yok.
kendisiyle aynı çağda yaşadığımız için, biz bazı gerçekleri çok yakından görüyoruz, ne yazık ki. misal siyaset hayatı.
biz burada milletvekili hakan şükür'ün galatasaray'la ilgili ağzını bile açmadığını; galatasaraylı oluşunu ve galatasaraylı kimliğini siyasi sebeplerden dolayı gizlediğini söylediğimiz zaman 'adam akpli diye, akp düşmanlığı yüzünden saldırıyorsunuz' sığlığına getiriliyordu mevzu hep. tabii, nasıl olsa akp'yi eleştiren herkes vatan haini, gezici, çapulcu, büyük türkiye düşmanı. akp milletvekili değil de chp milletvekili olsa göklere çıkarırdınız diyen zihniyetlerle de karşılaştık, galatasaray efsane(!)lerine siyasi sebeplerle saldırıyorsunuz saçmalıklarıyla da.
gün oldu devran döndü, hakan şükür uzaklardan gelen bir emirle ak parti düşmanı oldu birdenbire, yani sözde siyasi sebeplerle saldırılıyor safsatası kendiliğinden ortadan kalktı, çünkü gezicilerle, vatan hainleriyle, yani diğer %50 ile aynı safta buldu kendini hakan şükür.
sonra ne oldu? cemaatine saldırılar gerçekleşince içindeki aslan ortaya çıktı hakan şükür'ün, kükremeye başladı, tayyip erdoğan'a sallamalar, ak parti'den 'akepe'ye dikey geçişler, nasıl canhıraş bir şekilde cemaatini, cemaatinin liderini savunduğuna hepimiz şahit olduk. galatasaray ile ilgili mevzularda apzını açmayan, suya sabuna dokunmayan, galatasaraylı kimliğini geri plana itmeye, siyasi kaygılarla 'galatasaraylı hakan şükür' algısını unutturmaya çalışan bu kişilik, söz konusu cemaati olunca 3 senedir pasif pasif takıldığı, meclise uğramayıp, tv yorumculuğu yaptığı için eleştirilen bu vatandaş, en azılı siyasetçilerden sert söylemlerle siyaset yapmaya başladı. kimbilir belki yakında parti kurar, başkan seçilir. adamın hayatında galatasaray diye bir öncelik, galatasaray'a karşı bir hassasiyet yok, cemaatine karşı var. bu bakımdan hizmet hareketinin efsanesi olarak anılması daha doğru olabilir, efsane bir savunma harekatı gerçekleştiriyor çünkü.
bunları söylerken, hakan şükür'ün cemaat üyesi olmasını yadırgadığım, eleştirdiğim anlamı çıkmasın, en doğal insani hakkıdır, istediği gruba, cemaate, örgüte katılabilir, bu konuda yargılamak asla haddimize değildir.
ikincisi ve beni en çok yaralayan konulardan biri, hakan şükür'ün 'ağlak' halleri, tavırları. ben biliyorum ki, buradaki bütün arkadaşlarımızın hayata bakış açısı, galatasaray'ın menfaatleri ekseninde şekillenmektedir. bu açıdan baktığım zaman, bu adamın gerek ayrılışı sırasında, gerekse sonraki söylemleriyle galatasaray'a zarar verdiği gerçeğini görmezden gelemiyorum. kendisine jübile teklif edildiğinde, hatta adnan polat kendisinin heykelini dikme sözü verdiğinde bile, 'efsane'si olduğu galatasaray'ı umursamamış, her zaman olduğu gibi kendi kişisel çıkarlarını ön planda tutmuş, kazan kaldırmış ve tatsız bir şekilde son vermiştir galatasaray kariyerine.
sonraları, 'müzede bir çorabımız' bile yok söylemleriyle, galatasaray'ı düşman medyanın kucağına itmiş, oluşturulmaya çalışılan galatasaray vefasız kulüptür, duygusuz kulüptür, emektarlarına saygı göstermez algısına omuz vermiştir. isterse bin gol atmış olsun, para kazandığı süre içerisinde galatasaraylı olan, ağzını açmayan tipler, sonrasında ağlak ağlak konuşup, şov yaparsa, galatasaray'ı küçük düşürecek türden söylemlerde bulunursa hain oğlu haindirler.
hakan şükür'ün aklına, galatasaray yalnızca şov yapmak istediği zaman geliyor. bir zamanlar ustası olan zat gibi, galatasaray'la ilgili hep mağdur bu adam, paralarımız ödenmiyordu, sesimizi çıkarmıyorduk, gençlerin parasını cebimden veriyordum, bize jübile bile yapılmadı, müzede bir çorabım bile yok' hep galatasaray'a zarar verici söylemler, kendisini galatasaray'dan büyük görmeler, kendisini kurufasülye gibi nimetten saymalar.
galatasaray kendisini geri almasaydı, tarih sayfalarında 'torinolu şaban' diye küçük bir anektod olarak kalacaktı, bunu da unutmasın.
bizden sonra gelecek nesiller, şimdiki bazı romantikler gibi yalnızca attığı golleri, istatistiklerini filan bileceği, uefa zaferinde de başrollerden birini oynadığını videolardan göreceği için efsane olarak anacaklardır, bu kaçınılmazdır. bence bunda bir sorun da yok.
kendisiyle aynı çağda yaşadığımız için, biz bazı gerçekleri çok yakından görüyoruz, ne yazık ki. misal siyaset hayatı.
biz burada milletvekili hakan şükür'ün galatasaray'la ilgili ağzını bile açmadığını; galatasaraylı oluşunu ve galatasaraylı kimliğini siyasi sebeplerden dolayı gizlediğini söylediğimiz zaman 'adam akpli diye, akp düşmanlığı yüzünden saldırıyorsunuz' sığlığına getiriliyordu mevzu hep. tabii, nasıl olsa akp'yi eleştiren herkes vatan haini, gezici, çapulcu, büyük türkiye düşmanı. akp milletvekili değil de chp milletvekili olsa göklere çıkarırdınız diyen zihniyetlerle de karşılaştık, galatasaray efsane(!)lerine siyasi sebeplerle saldırıyorsunuz saçmalıklarıyla da.
gün oldu devran döndü, hakan şükür uzaklardan gelen bir emirle ak parti düşmanı oldu birdenbire, yani sözde siyasi sebeplerle saldırılıyor safsatası kendiliğinden ortadan kalktı, çünkü gezicilerle, vatan hainleriyle, yani diğer %50 ile aynı safta buldu kendini hakan şükür.
sonra ne oldu? cemaatine saldırılar gerçekleşince içindeki aslan ortaya çıktı hakan şükür'ün, kükremeye başladı, tayyip erdoğan'a sallamalar, ak parti'den 'akepe'ye dikey geçişler, nasıl canhıraş bir şekilde cemaatini, cemaatinin liderini savunduğuna hepimiz şahit olduk. galatasaray ile ilgili mevzularda apzını açmayan, suya sabuna dokunmayan, galatasaraylı kimliğini geri plana itmeye, siyasi kaygılarla 'galatasaraylı hakan şükür' algısını unutturmaya çalışan bu kişilik, söz konusu cemaati olunca 3 senedir pasif pasif takıldığı, meclise uğramayıp, tv yorumculuğu yaptığı için eleştirilen bu vatandaş, en azılı siyasetçilerden sert söylemlerle siyaset yapmaya başladı. kimbilir belki yakında parti kurar, başkan seçilir. adamın hayatında galatasaray diye bir öncelik, galatasaray'a karşı bir hassasiyet yok, cemaatine karşı var. bu bakımdan hizmet hareketinin efsanesi olarak anılması daha doğru olabilir, efsane bir savunma harekatı gerçekleştiriyor çünkü.
bunları söylerken, hakan şükür'ün cemaat üyesi olmasını yadırgadığım, eleştirdiğim anlamı çıkmasın, en doğal insani hakkıdır, istediği gruba, cemaate, örgüte katılabilir, bu konuda yargılamak asla haddimize değildir.
ikincisi ve beni en çok yaralayan konulardan biri, hakan şükür'ün 'ağlak' halleri, tavırları. ben biliyorum ki, buradaki bütün arkadaşlarımızın hayata bakış açısı, galatasaray'ın menfaatleri ekseninde şekillenmektedir. bu açıdan baktığım zaman, bu adamın gerek ayrılışı sırasında, gerekse sonraki söylemleriyle galatasaray'a zarar verdiği gerçeğini görmezden gelemiyorum. kendisine jübile teklif edildiğinde, hatta adnan polat kendisinin heykelini dikme sözü verdiğinde bile, 'efsane'si olduğu galatasaray'ı umursamamış, her zaman olduğu gibi kendi kişisel çıkarlarını ön planda tutmuş, kazan kaldırmış ve tatsız bir şekilde son vermiştir galatasaray kariyerine.
sonraları, 'müzede bir çorabımız' bile yok söylemleriyle, galatasaray'ı düşman medyanın kucağına itmiş, oluşturulmaya çalışılan galatasaray vefasız kulüptür, duygusuz kulüptür, emektarlarına saygı göstermez algısına omuz vermiştir. isterse bin gol atmış olsun, para kazandığı süre içerisinde galatasaraylı olan, ağzını açmayan tipler, sonrasında ağlak ağlak konuşup, şov yaparsa, galatasaray'ı küçük düşürecek türden söylemlerde bulunursa hain oğlu haindirler.
hakan şükür'ün aklına, galatasaray yalnızca şov yapmak istediği zaman geliyor. bir zamanlar ustası olan zat gibi, galatasaray'la ilgili hep mağdur bu adam, paralarımız ödenmiyordu, sesimizi çıkarmıyorduk, gençlerin parasını cebimden veriyordum, bize jübile bile yapılmadı, müzede bir çorabım bile yok' hep galatasaray'a zarar verici söylemler, kendisini galatasaray'dan büyük görmeler, kendisini kurufasülye gibi nimetten saymalar.
galatasaray kendisini geri almasaydı, tarih sayfalarında 'torinolu şaban' diye küçük bir anektod olarak kalacaktı, bunu da unutmasın.