5174
esasında bu yazıyı gidip galatasaray yönetimi başlığında yazmam daha uygun olurdu sanki teammüllere ama ilgili başlığı da sözlüğümüz kendisinin başlığına yönlendirse sanırım uygulama açısından daha uygun olacağından buraya yazmamda sakınca olmayacaktır.
öncelikle girizgâh için bir açıklama yapayım; şahsen tek adam olmuş-çok adam olmuş bir taraftar olarak önemsemiyorum. bir başkanın anlaşabildiği, rahat talimat verebildiği (hiyerarşik yapılarda çalışanlar ne demek istediğimi anlamışlardır), verdiği talimatları söylediklerin farklı şekilde gerçekleştirmeyen, düşünce yapısı kendisininkine yakın, değilse de uyumlu kadrolarla çalışmak istemesi kadar doğal bir süreç olamaz.
idari anlamda değerlendirildiğine erken seçime gidip kadroyu kendi düşünce yapısına göre şekillendirmiş olmasını eleştirme hakkı kimsede yoktur.
sonuçlar açısından eleştirilmesiyse en az idari anlamda eleştirmenin haksızlığı kadar haktır.
benim kendisiyle ilgili sıkıntım fenerbahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız ifadesiyle baş gösterdi esasında. ben oraya (bkz: #1477289) şeklinde bir giri yazmıştım. karşılığında bolca eksi ve "ne yani şikeci ibneler siktirin gidin mi deseydi :(", "alt metninde başka şeyler var, gerginlik artmasın diye ş'aapmıştır" falan gibi, derinlikten yoksun, "başkan dediyse bi bildiği vardır" tarzında yorumlar geldi. zaten somut olarak buna yanıt vermek mümkün değil. çünkü gerçekçi bir dayanağı yok. tek tük misal (bkz: #1495031) gibi gerçekçi yorumlar da geldi; gelmedi değil.
burada şimdi bunu açıklamaya üşeniyorum, orada yazıyor zaten bu sözlerin neden saçma, neden galatasaray'a yakışmadığını uzun uzun anlattım.
sözün kendisinden de çok böyle bir şeyi söyleyebilmiş olması daha tehlikeli benim için.
bunların dışında, mesela halim abi diyor ya, terimsporlular, ne bileyim ayak takımı falan diye.
terimspor'lu değilim, bilenler bilir. bilmeyenler de yazdıklarıma az göz atarlarsa görebilirler.
ayak takımı deyimine gelirsek, valla eğer ayak takımındansam da bundan gurur duyarım.
gerçi ne demek istediğini anlıyorum, bunu ifade şeklini beğenmiyorum ama anlıyorum ne demek istediğini.
benim esas sorunum, artık ayyuka çıkan maddi sorunlarımız.
az-çok mali veri okumayı biliyoruz çok şükür ama nasıl olup da iki yıl üstüste şl'ye katılmış, kombine satışları tavan yapmış, 2 sene şampiyon bir sene 2. tamamlamış, şl'de bir çeyrek final bir son 16 yapmış bir takım küçülmek zorunda kalıyor anlayamıyorum ben.
bedelsiz sermaye artırımlarıyla yaratılmış kaynaklar da cabası.
tamam çok borcu vardı kulübün.
tamam borçların vadeleri kulüp lehine revize edildi ve döviz-tl dengesi de yine kulüp lehine çevrildi.
tamam önemli gelir kaynaklarının sermaye yapıları, gelirlerin doğrudan aktarılabilmesi adına yine kulüp lehine revize edildi.
yani mali anlamda altyapı bakımından gerçekten yaşamsal birçok girişimde bulunuldu ve pek çoğu tamamlandı.
sıradan bir finans sektörü çalışanı olarak hepsini büyük bir hayranlık ve takdirle takip ettim; ediyorum.
fakat kardeşim, nasıl oldu da bu takım "mali adil oyun" kapsamına girdi de cezaya muhatap oldu?
nasıl oldu da başarılar devam ederken, bakın çok önemli, başarılar devam ederken küçülmek durumunda kaldık?
1 hafta sonra sabah tam olarak saat kaçta ve nereye sıçacağını dahi planlayan bir adam, nasıl oldu da bunları öngöremedi?
bunların haricinde, hadi diyelim bu süreç son derece erken farkedildi ve önlemler alınıyor.
bu vesileyle de, kendisi roberto mancini'ye "kusura bakma yola çıktığımızda farklı şeyler vardı ama şimdi işler değişti" dedi. mancini de sağolsun tazminat diye diretmedi. ve takımın başına daha azla yetinebilecek, daha küçük hedeflere daha düşük bütçelere eyvallah diyebilecek, en azından kulüp düzlüğe çıkana kadar idare edebilecek -o da düzlüğe çıkabilirsek!- birini getirecek.
hadi bunların hepsine tamamım diyelim.
peki kardeşim o zaman burak'la selçuk'la yaptığın sözleşmeler nedir?
kafamda kendisiyle ilgili soru ve sıkıntılar bu şekilde.
zamanla yanıtlar kendini gösterecektir şüphem yok. umarım olumlu anlamda gösterir...
öncelikle girizgâh için bir açıklama yapayım; şahsen tek adam olmuş-çok adam olmuş bir taraftar olarak önemsemiyorum. bir başkanın anlaşabildiği, rahat talimat verebildiği (hiyerarşik yapılarda çalışanlar ne demek istediğimi anlamışlardır), verdiği talimatları söylediklerin farklı şekilde gerçekleştirmeyen, düşünce yapısı kendisininkine yakın, değilse de uyumlu kadrolarla çalışmak istemesi kadar doğal bir süreç olamaz.
idari anlamda değerlendirildiğine erken seçime gidip kadroyu kendi düşünce yapısına göre şekillendirmiş olmasını eleştirme hakkı kimsede yoktur.
sonuçlar açısından eleştirilmesiyse en az idari anlamda eleştirmenin haksızlığı kadar haktır.
benim kendisiyle ilgili sıkıntım fenerbahçe'nin olmadığı yerde para kazanamayız ifadesiyle baş gösterdi esasında. ben oraya (bkz: #1477289) şeklinde bir giri yazmıştım. karşılığında bolca eksi ve "ne yani şikeci ibneler siktirin gidin mi deseydi :(", "alt metninde başka şeyler var, gerginlik artmasın diye ş'aapmıştır" falan gibi, derinlikten yoksun, "başkan dediyse bi bildiği vardır" tarzında yorumlar geldi. zaten somut olarak buna yanıt vermek mümkün değil. çünkü gerçekçi bir dayanağı yok. tek tük misal (bkz: #1495031) gibi gerçekçi yorumlar da geldi; gelmedi değil.
burada şimdi bunu açıklamaya üşeniyorum, orada yazıyor zaten bu sözlerin neden saçma, neden galatasaray'a yakışmadığını uzun uzun anlattım.
sözün kendisinden de çok böyle bir şeyi söyleyebilmiş olması daha tehlikeli benim için.
bunların dışında, mesela halim abi diyor ya, terimsporlular, ne bileyim ayak takımı falan diye.
terimspor'lu değilim, bilenler bilir. bilmeyenler de yazdıklarıma az göz atarlarsa görebilirler.
ayak takımı deyimine gelirsek, valla eğer ayak takımındansam da bundan gurur duyarım.
gerçi ne demek istediğini anlıyorum, bunu ifade şeklini beğenmiyorum ama anlıyorum ne demek istediğini.
benim esas sorunum, artık ayyuka çıkan maddi sorunlarımız.
az-çok mali veri okumayı biliyoruz çok şükür ama nasıl olup da iki yıl üstüste şl'ye katılmış, kombine satışları tavan yapmış, 2 sene şampiyon bir sene 2. tamamlamış, şl'de bir çeyrek final bir son 16 yapmış bir takım küçülmek zorunda kalıyor anlayamıyorum ben.
bedelsiz sermaye artırımlarıyla yaratılmış kaynaklar da cabası.
tamam çok borcu vardı kulübün.
tamam borçların vadeleri kulüp lehine revize edildi ve döviz-tl dengesi de yine kulüp lehine çevrildi.
tamam önemli gelir kaynaklarının sermaye yapıları, gelirlerin doğrudan aktarılabilmesi adına yine kulüp lehine revize edildi.
yani mali anlamda altyapı bakımından gerçekten yaşamsal birçok girişimde bulunuldu ve pek çoğu tamamlandı.
sıradan bir finans sektörü çalışanı olarak hepsini büyük bir hayranlık ve takdirle takip ettim; ediyorum.
fakat kardeşim, nasıl oldu da bu takım "mali adil oyun" kapsamına girdi de cezaya muhatap oldu?
nasıl oldu da başarılar devam ederken, bakın çok önemli, başarılar devam ederken küçülmek durumunda kaldık?
1 hafta sonra sabah tam olarak saat kaçta ve nereye sıçacağını dahi planlayan bir adam, nasıl oldu da bunları öngöremedi?
bunların haricinde, hadi diyelim bu süreç son derece erken farkedildi ve önlemler alınıyor.
bu vesileyle de, kendisi roberto mancini'ye "kusura bakma yola çıktığımızda farklı şeyler vardı ama şimdi işler değişti" dedi. mancini de sağolsun tazminat diye diretmedi. ve takımın başına daha azla yetinebilecek, daha küçük hedeflere daha düşük bütçelere eyvallah diyebilecek, en azından kulüp düzlüğe çıkana kadar idare edebilecek -o da düzlüğe çıkabilirsek!- birini getirecek.
hadi bunların hepsine tamamım diyelim.
peki kardeşim o zaman burak'la selçuk'la yaptığın sözleşmeler nedir?
kafamda kendisiyle ilgili soru ve sıkıntılar bu şekilde.
zamanla yanıtlar kendini gösterecektir şüphem yok. umarım olumlu anlamda gösterir...
