138
zellous ve alba. ikisinin oyun karakterleri birinden oldukça farklı, hatta bambaşka. alba’nın ki daha da zordu. onun oyun karakterinin tamamı bize uymuyordu, bir kısmı uyuyordu. tüm olarak o karakteri alıp oyuna koyduğun zaman, bizim takım sistemine olmuyordu. o oyun şekli, benim için problem olmasından çok, diğer oyuncular için problem oluyordu. neticede oyuncular oynuyor, sahada ben yokum ve o ekibin, o saha çizgileri içinde birbirine duyduğu saygı daha önemli.
orada yaptığı kötü bir şut seçimi, diğer oyuncuları oyundan düşürmesinden ziyade, kendi aralarında değerini azaltıyor, güvenlerini sarsıyor. bunu oturtana kadar anlatana kadar büyük sıkıntılar yaşadık. alba mükemmel noktaya geldi mi, gelmedi. alba giderken bana “2 sene senle çalıştım ve çok zor 2 seneydi ama bugün görüyorum ki ben daha iyi oyuncu oldum burada” dedi.
yine moralimin bozuk olduğu bir gün, antrenman öncesi alba yanıma geldi. sıkıntımı anlamış biraz sohbet ettik. ben de konuşuyorum, kulüp, bütçe, oyuncular, istediğimiz gibi oynayamıyoruz, ben buraya şampiyon olmak için geldim falan diye.. bir an durdu ve “biz şampiyon olacağız sen ne diyorsun” dedi. işte böyle bir sezondu.
orada yaptığı kötü bir şut seçimi, diğer oyuncuları oyundan düşürmesinden ziyade, kendi aralarında değerini azaltıyor, güvenlerini sarsıyor. bunu oturtana kadar anlatana kadar büyük sıkıntılar yaşadık. alba mükemmel noktaya geldi mi, gelmedi. alba giderken bana “2 sene senle çalıştım ve çok zor 2 seneydi ama bugün görüyorum ki ben daha iyi oyuncu oldum burada” dedi.
yine moralimin bozuk olduğu bir gün, antrenman öncesi alba yanıma geldi. sıkıntımı anlamış biraz sohbet ettik. ben de konuşuyorum, kulüp, bütçe, oyuncular, istediğimiz gibi oynayamıyoruz, ben buraya şampiyon olmak için geldim falan diye.. bir an durdu ve “biz şampiyon olacağız sen ne diyorsun” dedi. işte böyle bir sezondu.