aynı isimdeki diğer başlıklar:
  • 124
    iyi bir galatasaraylı olması, belediye başkanı olduğu dönemde galatasaray'a elinden gelen tüm yardımı yapmış olması ve galatasaray'a yaptığı diğer tüm hizmetlerine rağmen, galatasaray tarihinin en büyük kazığı olan ali sami yen stadyumu'nun mecidiyeköy'den seyrantepe'ye taşınması projesine öncülük etmesi, kendisi ve dönemin başkan ve yönetim kurulu ile devlet arasında imzalanan anlaşmanın tüm şartları galatasaray'ın aleyhinde değişmesine ve stadın yarım yamalak, ulufe dağıtır gibi (stad açılışı, sonrasında yaşananlar, ulaşım vs. bir sürü sorun) galatasaray camiasını manevi olarak da derinden yaralayan bir şekilde teslim edilmesine kadar geçen süreçte olaya müdahil olmaması nedeni ile büyük hayal kırıklığıdır.

    fenerbahçe kadıköy'ün göbeğinde stadını hem de kaçak olarak yaparken, beşiktaş dolmabahçe'de yeniden stadyum inşa edebilirken, ne hikmetse tayyip erdoğan efendi şehir içinde stadyum istemiyor diye galatasaray'a bu anlaşma önerildi. kadıköy veya dolmabahçe'deki stadyumlar trafiği etkilemiyor, zira oralar istanbul dışı tabii.

    öncelikle belirteyim, mecidiyeköy'den ayrılmak her ne şart altında olursa olsun büyük bir hata idi. şayet mecidiköy'den vazgeçiyorsan en az onun kadar değerli bir yere geçmek gerekir ki istanbul'da öyle bir yer olmadığını biliyoruz. sarıgül'ün öncülük ettiği bu projenin nasıl başlayıp, nasıl bittiğine ve bu süreçte yaşananları hatırlamakta fayda var.

    ali sami yen spor kompleksi

    dönemin başkanı rahmetli özhan canaydın ve mustafa sarıgül taşınma konusu için görüşmelere başlayıp anlaşma sağlandığı zaman seyrantepe'de galatasaray'a verilen arazi ile şimdiki arasında çok büyük fark var. bilmiyorum sizlerin de dikkatinin çekti mi ama son günlerde stadın etrafında adeta bir şehrin yükseldiğini görmekteyiz. ilk yapılan anlaşmada şu an stadın bulunduğu arazi ile etrafındaki arazi de mecidiyeköy'e karşılık galatasaray'a verilmişti. dolayısıyla buraya stadyum ile beraber ileride kapalı spor salonu ve benzeri tesisler inşa edilerek gerçek anlamda bir spor kompleksine dönüşecekti.

    buraya bilhassa dikkat; ayrıca o anlaşmanın hemen ardından türkiye'nin en büyük bankası, galatasaray'a verilen arazi üzerinde toplu konutlar inşa etmek üzere anlaşmış hatta broşürler dahi basılmış ve öncelikle çalışanlar olmak üzere dağıtılmaya başlanmıştı. söz konusu projeye ait bröşürleri bizzat gözlerimle gördüğüm için bu kadar rahat konuşabiliyorum. yani spor kompleksi ile beraber ufak bir de şehir kurulacaktı. hasılı galatasaray'ın mecidiyeköy'den ayrılmak karşılığında devlet ile yaptığı anlaşma bu şekilde idi. yani galatasaray bu projeler ile muazzam bir maddi gelir elde edecekti. (tüm bunlara rağmen yine de mecidiyeköy'den ayrılmanın büyük bir hata olduğunu yine belirtmek isterim)

    bu anlaşmanın açıklanmasından itibaren fenerbahçe ve özellikle de sahibi aziz yıldırım tarafından ciddi anlamda bir operasyon başladı. yanında yalanarak gezen, satılmış, kukla medyayı kullanarak galatasaray aleyhinde kamuoyu oluşturuldu. son olarak da devlet ile galatasaray'ın anlaşmaya resmi imzaları atacağı gün, her ne hikmetse (kendisi genelde bunlara tesadüf der) aziz yıldırım'ın gönderdiği bir yönetici anlaşmanın yapılacağı binaya girdi, yaklaşık yarım saat sonra filan binayı terk ettikten sonra anlaşmanın "iptal" edildiği duyuruldu. bu arada kendisinin topladığı arazinin haddi hesabı yok.

    bunları çoğumuz unuttuk belki ama ben hayatım boyunca unutmayacağım.

    bundan sonraki süreçte ise ilk anlaşmanın şartları devamlı surette galatasaray aleyhine değiştirilerek sadece stadyum galatasaray'a küfür eder gibi, yarım yamalak teslim edildi ve sonrasında da ulaşım başta olmak üzere birçok eksiklik stadyum açılışında yaşanan olaylar nedeni ile kasıtlı olarak düzeltilmediği gibi üstüne bir de galatasaray'ı linç kampanyası başladı. sonrasını biliyorsunuz zaten.

    hasılı; kendisinin öncülüğünde bir anlaşma yapıldı, protokol imzalandı ama konuyla resmi olarak hiçbir alakası olmayan bir adam desem de olmayacak ya neyse, biri(leri) yüzünden anlaşma habire galatasaray aleyhine değişti ve sonunda, başta da belirttiğim gibi bana göre galatasaray tarihinin en büyük kazığı olan bu stadyum kaldı. insan neye üzüleceğini bilemiyor. seyrantepe'de sırf aziz yıldırım istemiyor diye galatasaray'dan çalınan ve kala kala sadece stadın kaldığı onca araziye mi, eksik, gedik, küfür edercesine kafamıza atılan, ulaşım vs. birçok anlamda sorunları olan ve kasıtlı olarak da düzeltilmeyen, sadace onbeş günde bir kullandığın ve onun dışındaki zamanlarda atıl bir yapı olarak duran stadyuma mı, mecidiyeköy'de kalmış olsa idik; yapılacak yeni stadyum sayesinde gerek otopark, gerek düzenlenecek organizasyonlar ve kira gelirleri ile günün neredeyse hemen her saati para kazanan bir yeri kaybetmeye mi, üstüne bir de kulübün maruz kaldığı siyasi linç operasyonuna mı?

    karar sizin artık, hangisini isterseniz ona üzülün.

    işte bu süreçte en çok konuşması gereken kişilerin başında geliyordu mustafa sarıgül, hatta belki de en başta konuşması gereken kişiydi. zira başkan veya yöneticiler belki siyasi baskıdan çekindikleri için fazla ses çıkaramasa da mustafa sarıgül'ün ortalığı ayağa kaldırması, başta galatasaray camiası olmak üzere tüm kamuoyunun dikkatini bu konuya çekmek sureti ile insanları bilgilendirmesi ve hatta projenin iptal edilmesini sağlayabilirdi. projenin başlangıcına öncülük ettiği gibi galatasaray'ın kazıklanmasına engel olmak için de öncülük etmesi gerekirdi.

    galatasaray spor kulübü'ne, dolayısıyla kamuya ait araziyi çalıp bunları bi'kaç kişiye peşkeş çekenler, buna aracılık edenler ile yancıları, kısacası galatasaray'a tüm bu kahpelikleri yapanlar her kimse dünya ahiret iki elim yakasındadır.
App Store'dan indirin Google Play'den alın