16
6 sene (!) lise takımında oynadıktan sonra nihayet mezun olduğumda ayak bileğimdeki sakatlık yüzünden 1 sene top oynayamadım. ameliyat olmuştum. ama pes etmedim, daha da güçlenerek geri döndüm.
kendimi bildim bileli bir tek hayalim vardı. futbolcu olmak. hep bunun hayalini kurdum, bunun için çalıştım. üniversiteye bile bu yüzden girdim. ailem top oynayabilmem için üniversiteye girme şartı koşmuştu. haklılardı. eyvallah dedim. kazandım ve oynamaya devam ettim.
2008 yılında amatör bir kulüpte filiz lisansım çıkmıştı. artık lisanslı futbolcuydum. her gün tff'nin internet sitesinden kendime bakardım. çocukluk işte. hayalime doğru yol alıyordum. hatta hayalimi hayatımın merkezine o kadar iyi yerleştirmiştim ki ne okul hayatım vardı, ne sosyal hayatım. düzenli beslenmeler, erken uyumalar, erken uyanmalar, günde çift antrenmanlar, özel kondisyonerler... idmanlardan dolayı zorlasan 3.5 senede bitirilebilen bölümü 7 senede bitirdim. gitmedim, almam gereken dersleri almadım, vs.. ama sorun değildi. hayalimin peşindeydim.
seneler birbirini kovaladı. her sene daha bir umutla, daha bir heyecanla çalıştım, oynadım. daha çok sarıldım hayalime. ama çabalarımın karşılığını alamıyordum. hayalini kurduğum o profesyonel sözleşmeye bir türlü imza atamıyordum. kapısından döndüğüm zaman da oldu, kapısını bile göremediğim zaman da. yeri geldi ezdirdim kendimi. sustum, içime attım. yeri geldi patladım, ama yine kendimeydi zararım. tüm bunları yaşarken, sonunda başaracağımdan bir an bile şüphe duymadım. hayalimi yaşayacaktım, biliyordum. kırılan yerlerim, koparttığım liflerim.. hepsi birer işaret gibiydi, sanki vücudumdan birer birer adak veriyordum futbol tanrısına, beni de mabedine kabul etmesi için. gözüm başka bir şey görmüyordu, çıldırasıya paralıyordum kendimi. mektepliydim. okunabilecek en güzel mektepte okumuştum. liseden yıllar sonra bir futbolcu çıkacaktı ve bu ben olacaktım. biliyordum.
ama kendimi dış dünyadan o kadar fazla soyutlamıştım ki, soluğu psikologda aldım. beynim düğümlenmiş gibiydi.
devam ettim savaşmaya. 6 senede 7 farklı takımda oynadım. hiç bilmediğim şehirlerde yaşadım, hiç duymadığım yerler gördüm. yeni kulüpler, yeni çevreler, yeni insanlar. ben hayatı böyle bilmezdim. daha doğrusu insanları. resmen bu yolda büyüdüm. insanların ne kadar kolay yalan söyleyebildiğine, çıkarları için başka dünyaları nasıl kolay yıktıklarına bu yolda şahit oldum. iyi ki tanımışım dediğim insanlar da oldu, lanet okuduğum insanlar da. belki de hayatımın en güzel yıllarını böyle insanların arasında, bu yolda yürümek için harcadım. harcadım dediğime bakmayın. hayalimi kovaladım, pişman değilim.
ve şimdi kendimi ilk defa böyle sorguluyorum. ilk defa amacımdan bu kadar uzakta hissediyorum kendimi. ilk defa futbolsuz da bir hayat yaşayabilir miyim diye düşünüyorum. ilk defa pes etme düşüncesi belirdi kafamda. ilk defa olmayacağına ben de diğer herkes kadar inanmaya başladım. ben kendimi başka hiçbir şekilde hayal etmedim şimdiye kadar. başka bir hayat yaşama düşüncesi bile kendime, hayalime ihanet olarak geliyor bana.
bir sezon daha bitti ve ben yine önümüzdeki yazı acaba hangi takımla anlaşıcam diye düşünerek geçiricem. ve bunun nereye kadar sürüceğini sorgulayarak.
ama uğruna yaşadığın, bu kadar çok sevdiğin, seni bu kadar mutlu ediceğine inandığın bir şeyi nasıl terk edersin ki..
kendimi bildim bileli bir tek hayalim vardı. futbolcu olmak. hep bunun hayalini kurdum, bunun için çalıştım. üniversiteye bile bu yüzden girdim. ailem top oynayabilmem için üniversiteye girme şartı koşmuştu. haklılardı. eyvallah dedim. kazandım ve oynamaya devam ettim.
2008 yılında amatör bir kulüpte filiz lisansım çıkmıştı. artık lisanslı futbolcuydum. her gün tff'nin internet sitesinden kendime bakardım. çocukluk işte. hayalime doğru yol alıyordum. hatta hayalimi hayatımın merkezine o kadar iyi yerleştirmiştim ki ne okul hayatım vardı, ne sosyal hayatım. düzenli beslenmeler, erken uyumalar, erken uyanmalar, günde çift antrenmanlar, özel kondisyonerler... idmanlardan dolayı zorlasan 3.5 senede bitirilebilen bölümü 7 senede bitirdim. gitmedim, almam gereken dersleri almadım, vs.. ama sorun değildi. hayalimin peşindeydim.
seneler birbirini kovaladı. her sene daha bir umutla, daha bir heyecanla çalıştım, oynadım. daha çok sarıldım hayalime. ama çabalarımın karşılığını alamıyordum. hayalini kurduğum o profesyonel sözleşmeye bir türlü imza atamıyordum. kapısından döndüğüm zaman da oldu, kapısını bile göremediğim zaman da. yeri geldi ezdirdim kendimi. sustum, içime attım. yeri geldi patladım, ama yine kendimeydi zararım. tüm bunları yaşarken, sonunda başaracağımdan bir an bile şüphe duymadım. hayalimi yaşayacaktım, biliyordum. kırılan yerlerim, koparttığım liflerim.. hepsi birer işaret gibiydi, sanki vücudumdan birer birer adak veriyordum futbol tanrısına, beni de mabedine kabul etmesi için. gözüm başka bir şey görmüyordu, çıldırasıya paralıyordum kendimi. mektepliydim. okunabilecek en güzel mektepte okumuştum. liseden yıllar sonra bir futbolcu çıkacaktı ve bu ben olacaktım. biliyordum.
ama kendimi dış dünyadan o kadar fazla soyutlamıştım ki, soluğu psikologda aldım. beynim düğümlenmiş gibiydi.
devam ettim savaşmaya. 6 senede 7 farklı takımda oynadım. hiç bilmediğim şehirlerde yaşadım, hiç duymadığım yerler gördüm. yeni kulüpler, yeni çevreler, yeni insanlar. ben hayatı böyle bilmezdim. daha doğrusu insanları. resmen bu yolda büyüdüm. insanların ne kadar kolay yalan söyleyebildiğine, çıkarları için başka dünyaları nasıl kolay yıktıklarına bu yolda şahit oldum. iyi ki tanımışım dediğim insanlar da oldu, lanet okuduğum insanlar da. belki de hayatımın en güzel yıllarını böyle insanların arasında, bu yolda yürümek için harcadım. harcadım dediğime bakmayın. hayalimi kovaladım, pişman değilim.
ve şimdi kendimi ilk defa böyle sorguluyorum. ilk defa amacımdan bu kadar uzakta hissediyorum kendimi. ilk defa futbolsuz da bir hayat yaşayabilir miyim diye düşünüyorum. ilk defa pes etme düşüncesi belirdi kafamda. ilk defa olmayacağına ben de diğer herkes kadar inanmaya başladım. ben kendimi başka hiçbir şekilde hayal etmedim şimdiye kadar. başka bir hayat yaşama düşüncesi bile kendime, hayalime ihanet olarak geliyor bana.
bir sezon daha bitti ve ben yine önümüzdeki yazı acaba hangi takımla anlaşıcam diye düşünerek geçiricem. ve bunun nereye kadar sürüceğini sorgulayarak.
ama uğruna yaşadığın, bu kadar çok sevdiğin, seni bu kadar mutlu ediceğine inandığın bir şeyi nasıl terk edersin ki..