543
ülke borçlandırılmış, köleleştirilmiş. tarım ve hayvancılık bitmiş. verimli topraklar betonlaştırılmış. madenleri satılmış. çiftçilik yapamayan madene inmeye başlamış. insanlar borçlu. kredi çekilmeden ekmek bile alınamıyor. köle olmak için can atar duruma gelmişiz. para babası diyor ki 3 kuruş için öleceksin. kabul ediyoruz. o 3 kuruşu alamazsak parasız öleceğiz çünkü. ev krediyle alınıyor. araba krediyle alınıyor. çocuk krediyle okutuluyor. ödeyemezsen banka öldürür çünkü. indik madene. para babası daha çok kazanacak. güvenlik yok. çalışma koşulu zor. yapmak zorundasın. başladın işe. ömrünü çürütüyorsun. 3 kuruş yetmiyor. daha çok çalışmak zorundasın. patron tutuyor kolundan başbakanın önüne atıyor. onu selamlamak zorundasın. çünkü işini kaybetmemek zorundasın. 3 kuruşa muhtaçsın. madene geri dönüyorsun. hayatın ucuz, kömür pahalı. uğruna ölüyorsun. öldükten sonra ne oldu bilmiyorsun. artık buraya kadar.
çocukken orta çağ hiyerarşisinde hep takılır kalırdım. üçgenin en üstünde krallar, onun altında soylular, onun altında memurlar ve çiftçiler en altta köleler. 2014 türkiyesi böyle değil. en üstte padişah ve yoldaşları var. onun altında padişahın zengin soyluları var. geri kalanı köle. gayrisafi milli hasıla sürekli artıyor. çünkü ülkeye çok para giriyor. altta kölelerin emeklerini yukarıdaki padişah ve soyluları yiyor. köleler giderek fakirleşiyor. tüketilen her şey zamlanıyor. aynı oranda maaşlar zamlanmıyor. şükür kültürü doğuyor. 3 kuruşa şükür başlıyor. 5 kuruşluk iş 3 kuruşa yaptırılıyor. ama şükrettiriliyor. çünkü şükretmezsen arkanda 3 kuruşa köle olmaya razı binlerce insan var. patron için sorun değil. gömlek değiştirir gibi çalışan değiştirir.
insan hayatının önemi yok. çünkü insan hayatı ucuz. pahalılaştırırsan patronun parası azalır, düzeni bozulur. yukarıdaki zenginler çok yakın arkadaşlar. birisi maden sahibi. öbürü bakan. öteki denetçi. diğeri mahkeme. aralarında anlaşıyorlar. bakan ruhsatı veriyor, maden sahibi açıyor, denetçi denetliyor. üçü de mutlu. mutsuz olanlar madenin içindeki şehitler. dördüncü adalet kardeş de öbür üçünü aklıyor. bugün bir felaket oldu. yarın her şey aynı düzende devam edecek. o maden açılacak, zenginler para kazanmaya devam edecek.
patron sendikayı satın alıyor. madende bir sen varsın. bir de emanet olduğun allah var. güvenlik yok. onu denetleyecek denetim yok. seni savunacak sendika yok. zaten eğitimin yok. acemisin. tecrübeyle öğreniyorsun. hayat güvencen yok. patron istese 5 kuruş ödemeden işten kovar seni. kılıfını da uydurur. yapacak hiçbir şeyin yok.
buraya kadar sadece madene değindik. hukuk, spor, eğitim, sağlık, ulaşım ve daha binlerce şey var konuşacak ama konuşmak istemiyorum. kölelik düzeni sadece işçiler için geçerli değil. memurlar ve daha nice 3 kuruşa çalışan var. yarın mezun olunca iş bulabilecek miyim? bulduğum ilk işe atlayacak mıyım? 3 kuruşa köle olacak mıyım? evet olacağım. çünkü benim için fazla seçenek yok. tanıdık bir zengin yok beni kollayacak. 50 bin lira maaşla danışman olamayacağım. hatta devlete basit bir göreve bile giremeyeceğim. çünkü onlardan değilim. onlarca tanıdığım var onlardan olmadığı için nice sınavlar kazanıp mülakatlarda elenen. ben de 3 kuruşa köle olacağım. çünkü ev almam lazım. mobilya almam lazım. araba almam lazım. 3 kuruşlarla alınacak şeyler değil bunlar. kredi lazım. taksit lazım. ölene kadar aylık 3 kuruşun 2'sini bankaya ödemek lazım.
bu düzen bu saatten sonra değişmeyecek. eskiden de böyleydi belki ama bugün maksimum noktasına ulaşıldı. zenginler ve padişah takımı akraba oldu. birbirlerini besleyecekler. birisi çikolata kutusu ve saat alıp zenginleşecek. onun verdiği izinle de öbürü zenginleşecek. düzen böyle işlemeye devam edecek. onlar birbirini kollamaya devam edecekler. birbirlerini beslemeye devam edecekler. ülkenin üretiminden, ülkenin kazancından beraber yiyecekler. sonucu ne olursa olsun umursamadan yiyecekler. ormanlar yok olmuş önemsemeyecekler. inşaatlar dikilmeye devam edecek. insanlar ölmüş. önemli değil. kömür çıkarmaya devam edecekler. limanlar kurulmaya devam edecek. büyük şehirler yüzlerce avm ile dolmaya devam edecek. garibanın yaşam alanları bile işgal edilecek. stadyumlar, parklar, meydanlar, ormanlar yerlerini gökdelenlere bırakacak. pastadan kırıntıları da bizim önümüze atacaklar maaş diye. ama o maaş yetmeyecek. çünkü vergilerle verdiklerini geri alacaklar.
ölüm korkusuyla yaşamak lazım. acaba nasıl öleceğim diye düşünmek lazım. iş kazası mı? maden mi? trafik kazası mı? terör mü? polis kurşunu mu? ihmal mi? gelişmiş ülkelerdekiler bu ihtimalleri ne kadar düşünüyor? kalp krizini mi yoksa gaz kapsülünü mü daha fazla düşünüyor? sonra soruyorlar neden gitmek istiyorsun niye gidiyorsun? aklı ve fırsatı olan gider tabi. aklı ve fırsatı olup vicdanı yüzünden kalanları ayırıyorum bir kenara. gidişatı değiştirme potansiyeli olan insanlar gidecek başka yerlere. başka ülkeleri değiştirecek, geliştirecek. ortalaması 4'e yakın olan bir arkadaşıma abd 10 yıllık vize vermişti. gel burada kal diyorlar resmen. uzun araştırmalarım sonucu abd'deki okulların master için türk öğrencileri kabul şartları şöyle: en düşük şart 4 üstünden 3.0 ortalama + yüksek seviyede toefl ve gmat yeterliliği. bu kadar önemli şartları olan insanlar kaçıp gidiyor. abd'de yaşayan/yaşamayı düşünen çok yakın akrabalarım var. doktorası olan çok yakın bir akrabam var kazakistan'da çalışan. okulu bitirince gitmeyi düşünen bir sürü fazlasıyla zeki ve başarılı arkadaşlarım var. niçin gidiyorlar yetkililer sorgulamıyor. sadece veryansın ediyorlar. ülkenin en önemli okullarını 15 yıldır gazlarsan, coplarsan, hakaretler edersen sana hizmet etmez tabi. güvence, güvenlik, insan gibi yaşama hakkı vermezsen kaçar giderler tabi.
mesele sadece bunlardan ibaret değil tabi. yazacak yüzbinlerce satır var. ama yazmak istemiyorum. siz zaten biliyorsunuz.
çocukken orta çağ hiyerarşisinde hep takılır kalırdım. üçgenin en üstünde krallar, onun altında soylular, onun altında memurlar ve çiftçiler en altta köleler. 2014 türkiyesi böyle değil. en üstte padişah ve yoldaşları var. onun altında padişahın zengin soyluları var. geri kalanı köle. gayrisafi milli hasıla sürekli artıyor. çünkü ülkeye çok para giriyor. altta kölelerin emeklerini yukarıdaki padişah ve soyluları yiyor. köleler giderek fakirleşiyor. tüketilen her şey zamlanıyor. aynı oranda maaşlar zamlanmıyor. şükür kültürü doğuyor. 3 kuruşa şükür başlıyor. 5 kuruşluk iş 3 kuruşa yaptırılıyor. ama şükrettiriliyor. çünkü şükretmezsen arkanda 3 kuruşa köle olmaya razı binlerce insan var. patron için sorun değil. gömlek değiştirir gibi çalışan değiştirir.
insan hayatının önemi yok. çünkü insan hayatı ucuz. pahalılaştırırsan patronun parası azalır, düzeni bozulur. yukarıdaki zenginler çok yakın arkadaşlar. birisi maden sahibi. öbürü bakan. öteki denetçi. diğeri mahkeme. aralarında anlaşıyorlar. bakan ruhsatı veriyor, maden sahibi açıyor, denetçi denetliyor. üçü de mutlu. mutsuz olanlar madenin içindeki şehitler. dördüncü adalet kardeş de öbür üçünü aklıyor. bugün bir felaket oldu. yarın her şey aynı düzende devam edecek. o maden açılacak, zenginler para kazanmaya devam edecek.
patron sendikayı satın alıyor. madende bir sen varsın. bir de emanet olduğun allah var. güvenlik yok. onu denetleyecek denetim yok. seni savunacak sendika yok. zaten eğitimin yok. acemisin. tecrübeyle öğreniyorsun. hayat güvencen yok. patron istese 5 kuruş ödemeden işten kovar seni. kılıfını da uydurur. yapacak hiçbir şeyin yok.
buraya kadar sadece madene değindik. hukuk, spor, eğitim, sağlık, ulaşım ve daha binlerce şey var konuşacak ama konuşmak istemiyorum. kölelik düzeni sadece işçiler için geçerli değil. memurlar ve daha nice 3 kuruşa çalışan var. yarın mezun olunca iş bulabilecek miyim? bulduğum ilk işe atlayacak mıyım? 3 kuruşa köle olacak mıyım? evet olacağım. çünkü benim için fazla seçenek yok. tanıdık bir zengin yok beni kollayacak. 50 bin lira maaşla danışman olamayacağım. hatta devlete basit bir göreve bile giremeyeceğim. çünkü onlardan değilim. onlarca tanıdığım var onlardan olmadığı için nice sınavlar kazanıp mülakatlarda elenen. ben de 3 kuruşa köle olacağım. çünkü ev almam lazım. mobilya almam lazım. araba almam lazım. 3 kuruşlarla alınacak şeyler değil bunlar. kredi lazım. taksit lazım. ölene kadar aylık 3 kuruşun 2'sini bankaya ödemek lazım.
bu düzen bu saatten sonra değişmeyecek. eskiden de böyleydi belki ama bugün maksimum noktasına ulaşıldı. zenginler ve padişah takımı akraba oldu. birbirlerini besleyecekler. birisi çikolata kutusu ve saat alıp zenginleşecek. onun verdiği izinle de öbürü zenginleşecek. düzen böyle işlemeye devam edecek. onlar birbirini kollamaya devam edecekler. birbirlerini beslemeye devam edecekler. ülkenin üretiminden, ülkenin kazancından beraber yiyecekler. sonucu ne olursa olsun umursamadan yiyecekler. ormanlar yok olmuş önemsemeyecekler. inşaatlar dikilmeye devam edecek. insanlar ölmüş. önemli değil. kömür çıkarmaya devam edecekler. limanlar kurulmaya devam edecek. büyük şehirler yüzlerce avm ile dolmaya devam edecek. garibanın yaşam alanları bile işgal edilecek. stadyumlar, parklar, meydanlar, ormanlar yerlerini gökdelenlere bırakacak. pastadan kırıntıları da bizim önümüze atacaklar maaş diye. ama o maaş yetmeyecek. çünkü vergilerle verdiklerini geri alacaklar.
ölüm korkusuyla yaşamak lazım. acaba nasıl öleceğim diye düşünmek lazım. iş kazası mı? maden mi? trafik kazası mı? terör mü? polis kurşunu mu? ihmal mi? gelişmiş ülkelerdekiler bu ihtimalleri ne kadar düşünüyor? kalp krizini mi yoksa gaz kapsülünü mü daha fazla düşünüyor? sonra soruyorlar neden gitmek istiyorsun niye gidiyorsun? aklı ve fırsatı olan gider tabi. aklı ve fırsatı olup vicdanı yüzünden kalanları ayırıyorum bir kenara. gidişatı değiştirme potansiyeli olan insanlar gidecek başka yerlere. başka ülkeleri değiştirecek, geliştirecek. ortalaması 4'e yakın olan bir arkadaşıma abd 10 yıllık vize vermişti. gel burada kal diyorlar resmen. uzun araştırmalarım sonucu abd'deki okulların master için türk öğrencileri kabul şartları şöyle: en düşük şart 4 üstünden 3.0 ortalama + yüksek seviyede toefl ve gmat yeterliliği. bu kadar önemli şartları olan insanlar kaçıp gidiyor. abd'de yaşayan/yaşamayı düşünen çok yakın akrabalarım var. doktorası olan çok yakın bir akrabam var kazakistan'da çalışan. okulu bitirince gitmeyi düşünen bir sürü fazlasıyla zeki ve başarılı arkadaşlarım var. niçin gidiyorlar yetkililer sorgulamıyor. sadece veryansın ediyorlar. ülkenin en önemli okullarını 15 yıldır gazlarsan, coplarsan, hakaretler edersen sana hizmet etmez tabi. güvence, güvenlik, insan gibi yaşama hakkı vermezsen kaçar giderler tabi.
mesele sadece bunlardan ibaret değil tabi. yazacak yüzbinlerce satır var. ama yazmak istemiyorum. siz zaten biliyorsunuz.