3329
adam gitmiş türkiye kupasını almış(o kadarda zor bir şey değil diye küçümseniyor gerçeği de 8-9 senedir bu kupayı alamıyorduk hatırlatayım dalga geçtiğimiz fenerbahçe gibi olmak üzereydik) kasımpaşa'dan 4 yedikten sonra tekrar takımı bataklıktan çıkarmak üzere hepsinden önemlisi üçüncü olsak kardır denilen şampiyonlar ligi ölüm grubundan çıkarmış hala kendisini savunmak ve hakkını vermek "skor taraftarcılığı" oluyor ya diyecek söz bulamıyorum. evet arkadaş bu adam gitsin benim desteklediğim takımı ölüm grubundan çıkartsın hatta sonucunda şampiyon yapsın ben en has skor taraftarıyım !
genelde kendisini eleştirenlerin argümanı ve sarıldıkları dalda "sneijder'e dua etsin, rakip takımın defansına dua etsin vs vs.." şeklinde. iyide abicim sneijder'in kariyerinin en iyi sezonlarından birini yaşamasını sadece sneijder'e bağlamak ne kadar insaflı bir yaklaşım ? adam resmen ikinci baharını yaşıyor terim zamanında nerdeydi bu sneijder ? şu hazır değildi argümanlarını bırakınız ben açıkça söyleyim terim sneijder'e garez gittiği hatta "transfer listesinin dördüncü sırasındaki adam alındığı kaka alınmadığı için" kendisi üzerinden yönetime mesaj vermek adına çok maçta sneijder'i faydalı olacakken oyundan aldı bildiği 442'ye hiçbir zaman sneijder'i layık görmedi. terim'in 2012-2013 sezonunun özellikle kasımpaşa maçından sonraki ikinci yarısının hangi maçında bu takım rakibini eze eze yendi ? ben hatırlayamıyorum her daim istif üstündeydik. o zamanda rezil gibi top oynuyorduk. beyler kabul etmek zor değil fenerbahçe'de kötüydü bizde kötüydük ama fenerbahçe bizden daha kötü, beşiktaşta yokları oynadığı için şampiyonluk geldi bu kadar zor değil bunu kabul etmek..
gördüklerimin en komiği de kendisinin gönderilip lucescu'nun alınmasını isteyen taraftar profilidir. şimdi olayın en can alıcı noktasına geldik.. bir dejavu yaşıyorum sanki yaşım 30 lucescu'nun o kısıtlı kadro ile oynatmaya çalıştığı futbolu ve yapılan eleştirileri çok çok iyi hatırlıyorum..örneklerle özetlemeye çalışayım olayı 2000-2002 yıllarında "köylü" denen lucescu'da özellikle o meşhur victoria'lı perezli sezon birçok maçta "ne biçim oynatıyor takımı, olmaz olsun böyle futbol bize yakışmıyor" diye terim sonrası sendrom yaşayan hıncal uluç familyasınca yerin dibine sokulmuştu fakat nedense yaşı ermeyen taraftarlar sanki o yıllarda galatasaray total futbol oynuyormuş, geleni geçeni akılalmaz hücum zenginliği ile dolu maçlarla bombalıyormuş şimdinin atletico madridiymişiz gibi görüyorlar galiba. benim hala aklımdadır bir diyarbakır deplasmanına çıkmıştık lucescu zamanında 0-0 bitmişti o maç sıfır pozisyonla oynadık hayatımda gördüğüm en rezil maçlardan biriydi bak ne diyorum tek pozisyonumuz bile yoktu rakip diyarbakır başımızdaki adam mancini'nin postalanıp kendisinin getirilmesi istenen mircea lucescu.. keza daha bir yığın maç sayabilirim ama sonucunda adam bir şekilde sonuca ulaşıyordu az pozisyon buluyorduk ve bir şekilde sonuç geliyordu. böyle böyle şampiyonluğu getirdi luce. diyeceksiniz ki o kadro kısıtlı imkanlarla kurulmuştu iyide "jardel ve hagi" nin olduğu şampiyon olamadığımız takıma oynattığı futbol bile acımasızca eleştiriliyordu luce'nin.. bakınız hatırlamıyor olabilirsiniz ama jardel ve hagi'nin olduğu sezon biz avusturya'da sturm graz'dan 3 yedik gol atamadık, rangers deplasmanında berabere kalırken ölüp ölüp dirildik rangers'ı istanbul'da 3-2 yendiğimiz maçın son dakikalarında 2 gol yedikten sonra ecel terleri döktük, istanbul'daki monaco maçı bir anda 2-0'dan 2-2'ye geldi ve capone klasik gollerinden biriyle maçı kazandırdı, monaco'ya fransada 4-2 yenildik, son maçta'da istanbul'da oynanan meşhur maçta graz maçı ile monaco rangers maçının berabere bitmesi sonucu al gülüm ver gülüme dönmeseydi graz acayip şeyler olabilirdi.. o maçta da graz hatırladığım akın akın üstümüze geliyor ve çok pozisyon veriyorduk.. örneği çoğaltalım luce'nin ikinci sezonunda bi nantes maçı vardır youtube'da bile görüntülerini bulabilirsiniz o maçta ölüp ölüp dirildiğimizi anımsarım özellikle ilk yarı nantes öyle bir geliyordu ki gol yemememiz bir mucizeydi hatta turgay şeren "aaa perez'e bak bir türlü geri gelmiyor" diye takmıştı.. peki ne oldu fransızlar sağlı sollu gelirken bir karambol pozisyon sahneye çıkan sergen ve atılan golle maçı kazanan galatasaray.. şu aralar sneijder ile maç kazanıyoruz muhabbetinin kopya kağıdı olduğu için yazmak istedim.. luce'nin mentalitesi de genel olarak deplasmanda skora oynamaktır hatta hemen aklıma gelmişken bir örnek daha vereyim italya'da roma ile oynadığımız olaylı maç bu sene juventus ile oynadığımız maçın birebir kopyasıdır bence.. kısaca luce'nin izdüşümü gibi benim için mancini.. düşünüyorumda harbiden o yıllarda sözlük, twitter falan olsa bu adam "galatasaray gibi bir takıma böyle futbol oynatılır mı yeaa yazıklar olsun" diyen taraftarlarca sezon ortasını bile zor görürdü luce iyiki o zamanlar arkasında duran dirayetli başkanlar yöneticiler varmış..
sonuç olarak bence bu adam bir sezon daha kalmayı kesinlikle hak etmiştir, umarım şampiyonlar ligini resmen garantiledikten ve kendi kadrosunu kurduktan sonra daha da başarılı olacaktır.
genelde kendisini eleştirenlerin argümanı ve sarıldıkları dalda "sneijder'e dua etsin, rakip takımın defansına dua etsin vs vs.." şeklinde. iyide abicim sneijder'in kariyerinin en iyi sezonlarından birini yaşamasını sadece sneijder'e bağlamak ne kadar insaflı bir yaklaşım ? adam resmen ikinci baharını yaşıyor terim zamanında nerdeydi bu sneijder ? şu hazır değildi argümanlarını bırakınız ben açıkça söyleyim terim sneijder'e garez gittiği hatta "transfer listesinin dördüncü sırasındaki adam alındığı kaka alınmadığı için" kendisi üzerinden yönetime mesaj vermek adına çok maçta sneijder'i faydalı olacakken oyundan aldı bildiği 442'ye hiçbir zaman sneijder'i layık görmedi. terim'in 2012-2013 sezonunun özellikle kasımpaşa maçından sonraki ikinci yarısının hangi maçında bu takım rakibini eze eze yendi ? ben hatırlayamıyorum her daim istif üstündeydik. o zamanda rezil gibi top oynuyorduk. beyler kabul etmek zor değil fenerbahçe'de kötüydü bizde kötüydük ama fenerbahçe bizden daha kötü, beşiktaşta yokları oynadığı için şampiyonluk geldi bu kadar zor değil bunu kabul etmek..
gördüklerimin en komiği de kendisinin gönderilip lucescu'nun alınmasını isteyen taraftar profilidir. şimdi olayın en can alıcı noktasına geldik.. bir dejavu yaşıyorum sanki yaşım 30 lucescu'nun o kısıtlı kadro ile oynatmaya çalıştığı futbolu ve yapılan eleştirileri çok çok iyi hatırlıyorum..örneklerle özetlemeye çalışayım olayı 2000-2002 yıllarında "köylü" denen lucescu'da özellikle o meşhur victoria'lı perezli sezon birçok maçta "ne biçim oynatıyor takımı, olmaz olsun böyle futbol bize yakışmıyor" diye terim sonrası sendrom yaşayan hıncal uluç familyasınca yerin dibine sokulmuştu fakat nedense yaşı ermeyen taraftarlar sanki o yıllarda galatasaray total futbol oynuyormuş, geleni geçeni akılalmaz hücum zenginliği ile dolu maçlarla bombalıyormuş şimdinin atletico madridiymişiz gibi görüyorlar galiba. benim hala aklımdadır bir diyarbakır deplasmanına çıkmıştık lucescu zamanında 0-0 bitmişti o maç sıfır pozisyonla oynadık hayatımda gördüğüm en rezil maçlardan biriydi bak ne diyorum tek pozisyonumuz bile yoktu rakip diyarbakır başımızdaki adam mancini'nin postalanıp kendisinin getirilmesi istenen mircea lucescu.. keza daha bir yığın maç sayabilirim ama sonucunda adam bir şekilde sonuca ulaşıyordu az pozisyon buluyorduk ve bir şekilde sonuç geliyordu. böyle böyle şampiyonluğu getirdi luce. diyeceksiniz ki o kadro kısıtlı imkanlarla kurulmuştu iyide "jardel ve hagi" nin olduğu şampiyon olamadığımız takıma oynattığı futbol bile acımasızca eleştiriliyordu luce'nin.. bakınız hatırlamıyor olabilirsiniz ama jardel ve hagi'nin olduğu sezon biz avusturya'da sturm graz'dan 3 yedik gol atamadık, rangers deplasmanında berabere kalırken ölüp ölüp dirildik rangers'ı istanbul'da 3-2 yendiğimiz maçın son dakikalarında 2 gol yedikten sonra ecel terleri döktük, istanbul'daki monaco maçı bir anda 2-0'dan 2-2'ye geldi ve capone klasik gollerinden biriyle maçı kazandırdı, monaco'ya fransada 4-2 yenildik, son maçta'da istanbul'da oynanan meşhur maçta graz maçı ile monaco rangers maçının berabere bitmesi sonucu al gülüm ver gülüme dönmeseydi graz acayip şeyler olabilirdi.. o maçta da graz hatırladığım akın akın üstümüze geliyor ve çok pozisyon veriyorduk.. örneği çoğaltalım luce'nin ikinci sezonunda bi nantes maçı vardır youtube'da bile görüntülerini bulabilirsiniz o maçta ölüp ölüp dirildiğimizi anımsarım özellikle ilk yarı nantes öyle bir geliyordu ki gol yemememiz bir mucizeydi hatta turgay şeren "aaa perez'e bak bir türlü geri gelmiyor" diye takmıştı.. peki ne oldu fransızlar sağlı sollu gelirken bir karambol pozisyon sahneye çıkan sergen ve atılan golle maçı kazanan galatasaray.. şu aralar sneijder ile maç kazanıyoruz muhabbetinin kopya kağıdı olduğu için yazmak istedim.. luce'nin mentalitesi de genel olarak deplasmanda skora oynamaktır hatta hemen aklıma gelmişken bir örnek daha vereyim italya'da roma ile oynadığımız olaylı maç bu sene juventus ile oynadığımız maçın birebir kopyasıdır bence.. kısaca luce'nin izdüşümü gibi benim için mancini.. düşünüyorumda harbiden o yıllarda sözlük, twitter falan olsa bu adam "galatasaray gibi bir takıma böyle futbol oynatılır mı yeaa yazıklar olsun" diyen taraftarlarca sezon ortasını bile zor görürdü luce iyiki o zamanlar arkasında duran dirayetli başkanlar yöneticiler varmış..
sonuç olarak bence bu adam bir sezon daha kalmayı kesinlikle hak etmiştir, umarım şampiyonlar ligini resmen garantiledikten ve kendi kadrosunu kurduktan sonra daha da başarılı olacaktır.