618
neden turkiye yeterince gelisemiyor? neden dogru onumuzde durdugu halde onu secmek yerine kendi bildigimizi okuyoruz? neden bu kadar cok parcaya bolunduk? genlerimizden gelen ahlak kurallarimizi bile nasil yok ettik?
cok alakasiz sorular oyle degil mi? degil. liverpool uzerinden son 2-3 haftadir donen tartismalar tam da bu sorularin ortak noktasi. kendini sevdigi seylerle degil, karsi cikip nefet ettikleriyle konumlandiran bir toplum olmaya basladik. bunu yaparken bizle alakasi olmasa bile baskasinin anlamsiz, belki gereksiz, yine de basit ve naif duygularla sevdigi seylerden de tiksinip karsi duruyoruz.
birileri liverpool'u sempatik bulup sampiyonlugu kazanmasini istiyor, bunu aciklarken de liverpool'un 90'larla beraber nasil bir yola girdigini, neleri basarip basaramadigini anlatiyor. kisacasi kendisi icin onemini anlatiyor. peki sadece burada mi bahsediliyor? tabi ki hayir. dunyada futbolla ilgili en fazla konusulan iki konu atletico madrid ve liverpool, ozellikle liverpool. eger sampiyon olabilirlerse bunun birden fazla anlami var. fiziki anlami zaten 24 yil sonra sampiyonlugun gelmesi. bundan ote para ve sohret icin bir ust guclu takima gitmenin olagan bir sali gunu oldugu bugunku futbolda hayatini liverpool'a adamis bir futbol karakteri var. liverpool nefretini her dakika belirten united efsanesi ferguson'un tam da emekli oldugu sene liverpool'un sampiyon olma ihtimali var. konusacak bunlardan da fazla konu varken, herkesin gozu bu cekismedeyken, adam sempati duydugu takimla ilgili konustu diye nefret ediliyor oyle mi?
hatta sirf o olmasin diye dua ediliyor, rakibi sampiyon olursa turlara cikiliyor(?) buradaki cirkinligi nasil tarif etsem ki simdi?
birakin insanlar neyi seviyorsa onu yasayabilsin. basa saralim tekrar aciklayalim herseyi. turkiye veya futbol gelisemiyor cunku biz severek degil nefret ederek ilerliyoruz. baskasinin kosulsuz sevgisi bize batiyor, sanki hakki yokmus gibi karsi cikiyoruz. bunu biraz daha acalim anlasilmadiysa. sunu diyorum, basarili olan veya olacak biri varsa ondan ne iyi ne dogru analiz etmek yerine pacalarindan tutup asagi cekiyoruz. cunku oylesine nefret ediyoruz ki, bizim basarili olup olmamiz degil onun basarisizligi daha buyuk tatmin bizim icin. buradan psikolojiye girip toplumsal cezalandirmaya dayali mazosist egilimlerden falan bahsedebilirim ama gerek yok. siz genel durumu anladiniz.
neden dogru olan ayan beyan ortadayken bunu yapmak yerine kendi bildigimizi okuyoruz. yine ayni sey karsimiza cikiyor. baskasinin hakli cikmasi o kadar canimizi skiyor ki onun yerine kaybetmeyi ve kendi gercekligimiz ortaya cikana kadar muhalefet olup pislik yapmayi tercih ediyoruz. yine ayni cumleyi kurayim bakalim oturacak mi: toplumsal, cezalandirmaya dayali mazosist egilimler. sanki uydu yine.
neden bu kadar parcaya bolunduk? basit, ortak yonleri gormek yerine yine nefretle bakarak ayriliklari goruyoruz. kabul etmek daha zor cunku. burada sanal personalardan da bahsetmek gerekiyor aslinda. fakat buna girersek cok uzun bir yazi yazmak zorunda kalirim. bunun yerine "give a masque and i will tell the truth" diyorum. sanal personalar, alter egolarimizin yarattigi modern hayatin titanlaridir ve nefret etmek sevmekten daha kolaydir diyorum, noktalari birlestirmeyi size birakiyorum.
gecmisten gelen genel ahlak kurallari yikildi cunku ne turk ne de islam kulturuyle alakasi olmayan bir yone saptik, hosgoruyu esir bir vicdanla yer degistirdik. bunu aciklamama bile gerek yok sanirim. adamin, beraber ayni sozlukte yazi yazdigi kisilerin "gonul islerine" saygisi, hosgorusu yok hatta bunun da disinda kalkip sirf ona inat rakibini desteklemekten bahsediyor.
size futbol tarihini, liverpool'un turkiyeden herhangi bir kuluple karsilastirilamama sebeplerini, karsilastirilacaksa da en benzeyecegi kulubun galatasaray olacagini uzun uzun anlatmayacagim. sadece, nasil ki bir galatasarayli ortalama bir vatandastan farklidir, kendini de aykiri tanimlar, bir liverpool'lu da kendini ortalama bir ingiliz olarak tanimlamaz. avrupa basarilarinin paralelligi veya bu maclara yaklasimini da ekleyebiliriz. ki bunlarin da hicbir onemi yok. sirf baskasi sevdigini soyledi diye bir seyleri, birilerini kucumsemek inanilmaz buyuk ayip. ukalalik bile daha saygili bir davranis bunun yaninda.
kendimi futbol romantigi diye asla adlandiramam cunku futbolun sert yuzunu de severim. kisacasi ben futbolu seviyorum. sahada gorup beni heyecanlandiran her takimin macini izlerim. eger bi takim bu oyununu bir cok macta uygularsa ben o takima sempati de beslerim. basarilarindan, kupalarindan degil, beni heyecanlandirmasindan dolayi. ben spice boys zamani liverpool'u severdim cunku her mac beni heyecanlandiran futbol oynarlardi. sampiyonlar ligi kupasini alan liverpool'u pek sevmezdim cunku bireysel hirsa dayali futbol oynarladir gorsel zevki yoktu. her sey bundan ibaret. maci izlerken bir takimin oyunu sizi heyecanlandiriyorsa o takima sempati beslersiniz. hepsi bu.
futbolu karsitlik icin degil, sokaga cikip top oynamak istemenizi saglayan o cocukca his icin seviyorsaniz, gercekten futbolu seviyorsunuzdur. siz neyi seviyorsunuz?
saygilar
***bir tanimla bitirelim, karsitlik mottosuna gonderme olsun. liverpool, "all you need is love" diyen beatles'in memleketi. simdi de muzik romatigi demezsiniz umarim, punk ve post-punk'i en az brit kadar severim.
cok alakasiz sorular oyle degil mi? degil. liverpool uzerinden son 2-3 haftadir donen tartismalar tam da bu sorularin ortak noktasi. kendini sevdigi seylerle degil, karsi cikip nefet ettikleriyle konumlandiran bir toplum olmaya basladik. bunu yaparken bizle alakasi olmasa bile baskasinin anlamsiz, belki gereksiz, yine de basit ve naif duygularla sevdigi seylerden de tiksinip karsi duruyoruz.
birileri liverpool'u sempatik bulup sampiyonlugu kazanmasini istiyor, bunu aciklarken de liverpool'un 90'larla beraber nasil bir yola girdigini, neleri basarip basaramadigini anlatiyor. kisacasi kendisi icin onemini anlatiyor. peki sadece burada mi bahsediliyor? tabi ki hayir. dunyada futbolla ilgili en fazla konusulan iki konu atletico madrid ve liverpool, ozellikle liverpool. eger sampiyon olabilirlerse bunun birden fazla anlami var. fiziki anlami zaten 24 yil sonra sampiyonlugun gelmesi. bundan ote para ve sohret icin bir ust guclu takima gitmenin olagan bir sali gunu oldugu bugunku futbolda hayatini liverpool'a adamis bir futbol karakteri var. liverpool nefretini her dakika belirten united efsanesi ferguson'un tam da emekli oldugu sene liverpool'un sampiyon olma ihtimali var. konusacak bunlardan da fazla konu varken, herkesin gozu bu cekismedeyken, adam sempati duydugu takimla ilgili konustu diye nefret ediliyor oyle mi?
hatta sirf o olmasin diye dua ediliyor, rakibi sampiyon olursa turlara cikiliyor(?) buradaki cirkinligi nasil tarif etsem ki simdi?
birakin insanlar neyi seviyorsa onu yasayabilsin. basa saralim tekrar aciklayalim herseyi. turkiye veya futbol gelisemiyor cunku biz severek degil nefret ederek ilerliyoruz. baskasinin kosulsuz sevgisi bize batiyor, sanki hakki yokmus gibi karsi cikiyoruz. bunu biraz daha acalim anlasilmadiysa. sunu diyorum, basarili olan veya olacak biri varsa ondan ne iyi ne dogru analiz etmek yerine pacalarindan tutup asagi cekiyoruz. cunku oylesine nefret ediyoruz ki, bizim basarili olup olmamiz degil onun basarisizligi daha buyuk tatmin bizim icin. buradan psikolojiye girip toplumsal cezalandirmaya dayali mazosist egilimlerden falan bahsedebilirim ama gerek yok. siz genel durumu anladiniz.
neden dogru olan ayan beyan ortadayken bunu yapmak yerine kendi bildigimizi okuyoruz. yine ayni sey karsimiza cikiyor. baskasinin hakli cikmasi o kadar canimizi skiyor ki onun yerine kaybetmeyi ve kendi gercekligimiz ortaya cikana kadar muhalefet olup pislik yapmayi tercih ediyoruz. yine ayni cumleyi kurayim bakalim oturacak mi: toplumsal, cezalandirmaya dayali mazosist egilimler. sanki uydu yine.
neden bu kadar parcaya bolunduk? basit, ortak yonleri gormek yerine yine nefretle bakarak ayriliklari goruyoruz. kabul etmek daha zor cunku. burada sanal personalardan da bahsetmek gerekiyor aslinda. fakat buna girersek cok uzun bir yazi yazmak zorunda kalirim. bunun yerine "give a masque and i will tell the truth" diyorum. sanal personalar, alter egolarimizin yarattigi modern hayatin titanlaridir ve nefret etmek sevmekten daha kolaydir diyorum, noktalari birlestirmeyi size birakiyorum.
gecmisten gelen genel ahlak kurallari yikildi cunku ne turk ne de islam kulturuyle alakasi olmayan bir yone saptik, hosgoruyu esir bir vicdanla yer degistirdik. bunu aciklamama bile gerek yok sanirim. adamin, beraber ayni sozlukte yazi yazdigi kisilerin "gonul islerine" saygisi, hosgorusu yok hatta bunun da disinda kalkip sirf ona inat rakibini desteklemekten bahsediyor.
size futbol tarihini, liverpool'un turkiyeden herhangi bir kuluple karsilastirilamama sebeplerini, karsilastirilacaksa da en benzeyecegi kulubun galatasaray olacagini uzun uzun anlatmayacagim. sadece, nasil ki bir galatasarayli ortalama bir vatandastan farklidir, kendini de aykiri tanimlar, bir liverpool'lu da kendini ortalama bir ingiliz olarak tanimlamaz. avrupa basarilarinin paralelligi veya bu maclara yaklasimini da ekleyebiliriz. ki bunlarin da hicbir onemi yok. sirf baskasi sevdigini soyledi diye bir seyleri, birilerini kucumsemek inanilmaz buyuk ayip. ukalalik bile daha saygili bir davranis bunun yaninda.
kendimi futbol romantigi diye asla adlandiramam cunku futbolun sert yuzunu de severim. kisacasi ben futbolu seviyorum. sahada gorup beni heyecanlandiran her takimin macini izlerim. eger bi takim bu oyununu bir cok macta uygularsa ben o takima sempati de beslerim. basarilarindan, kupalarindan degil, beni heyecanlandirmasindan dolayi. ben spice boys zamani liverpool'u severdim cunku her mac beni heyecanlandiran futbol oynarlardi. sampiyonlar ligi kupasini alan liverpool'u pek sevmezdim cunku bireysel hirsa dayali futbol oynarladir gorsel zevki yoktu. her sey bundan ibaret. maci izlerken bir takimin oyunu sizi heyecanlandiriyorsa o takima sempati beslersiniz. hepsi bu.
futbolu karsitlik icin degil, sokaga cikip top oynamak istemenizi saglayan o cocukca his icin seviyorsaniz, gercekten futbolu seviyorsunuzdur. siz neyi seviyorsunuz?
saygilar
***bir tanimla bitirelim, karsitlik mottosuna gonderme olsun. liverpool, "all you need is love" diyen beatles'in memleketi. simdi de muzik romatigi demezsiniz umarim, punk ve post-punk'i en az brit kadar severim.