626
sezon sonu roberto mancini ile yolların ayrılma ihtimali giderek kuvvetlendiği için, yeni teknik direktör olarak kendisinin adı ister istemez ön plana çıkmaktadır. geçmişte türkiye'de kazandığı şampiyonluklar, türkiye'yi, türk futbolunu ve en önemlisi türk insanını çok iyi tanıması vb. etkenler kendisini diğer adaylardan bir adım öne çıkarıyor. üstüne şahtar donetsk'te görece başarılı geçen bir kariyer de eklenince 70 yaşında galatasaray'ımızın başına gelme ihtimali ciddi anlamda endişelendirmiyor değil bizleri açıkcası. kendisinin ve kısır, korkak, çağdışı futbol anlayışının galatasaray'a kazandıracağı hiç ama hiçbir şey bulunmamaktadır. ne kişilik olarak, ne futbol anlayışı olarak galatasaray seviyesinde değildir. kendisinin kariyeri boyunca ulaşabileceği en büyük zirve, galatasaray teknik direktörlüğüdür, ki allahı var adam bu gerçeği hep kabul etti, şahtar'da şampiyonluktan şampiyonluğa koşarken bile galatasaray'dan teklif gelmesi durumunda düşüneceğini söyleyip açık kapı bıraktı her seferinde. geri gelelim, kendisi gibi vasat hocalarla kaybedecek bir dakikası bile yoktur kulubümüzün.
hoş bizim memlekette hep işin kolayına kaçmak makbul olduğundan, risk almaktansa daha önce denenmişe oynamayı tercih edebilir yönetim. nasıl ki enkaz halinde, ligi rekor seviyede düşük konumlarda bitirmiş, cebren ve hile ile bütün kalelerine girilmiş, bütün oyuncuları dağıtılmış, yepyeni bir kadro kurulmuşken riske girmeyip fatih terim'e yöneldiler; şu anki enkaz durumda da bir benzerini yapıp ihaleyi lucescu'ya yıkabilirler.
böyle bir hareket ünal aysal'ın galatasaray adına yapacağı 2. ölümcül hata olacaktır. birincisi, galatasaray'a başkan olmasıydı.
40 senelik kariyeri boyunca italya'daki kısa inter macerasını saymazsak, hiçbir önemli ligde takım çalıştırmamış, çalıştırdığı takımlarda şampiyonluk kazanmasına rağmen ertesi sene kendisini kovdurmayı başarabilmiş serie b ayarında bir hocayı, efsaneler efsanesi hale getirmek gafletten başk bir şey değil ne yazık ki. galatasaray'da çalıştığı yıllarda hayatta olmasak,takıma nasıl korkak, kişiliksiz bir futbol oynattığını bilmesek şu klişelerle biz de kendisini sir alex ile anardık belki :
'adam üstüste hem galatasaray'ı hem beşiktaş'ı şampiyon yaptı, sonra kovuldu kıymetini bilemediler!'
'bak işte şahtar diye bir takım mı vardı, adam yoktan var etti, büyük hoca şerefsizim'
'adam hagi'yi sürdü piyasaya, 18 yaşındayken kaptanlık verdi'
galatasaray ile süper kupayı aldı, şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynattı filan hikaye kere hikaye. yahu adam zaten daha takımla doğru dürüst idmana bile çıkmamışken 25 ağustos'ta real madrid geldi, geçen senenin uefa şampiyonu takımı, jardel takviyesiyle daha da güçlenen takım mucizevi şekilde real madrid'i yenerek kupayı aldı. lucescu'nun herhangi bir dahli yoktur bu başarıda. zaten var olan, kurulu, tıkır tıkır işleyen, avrupa şampiyonu olmuş bir düzenin başına geçmiş, allah'ın yardımı ve inayetiyle kariyerine süper kupa şampiyonluğunu eklemiştir. aynı cevat güler hocanın galatasaray'ı şampiyon yaptığı geyiği gibi, son 6 maç takımın başında diye şampiyonluk ihalesi kendisine kalmıştı, hocalıkla filan ilgisi olmamasına rağmen. lucescu'nun galatasaray kariyeri de tamamen köyden gelip paşa dedesinin mirasına konan mahcup ama gururlu genç kız edasında geçti. makina işliyordu ve takım çeyrek finale yürüyordu. ne zamanki emre-okan dişlileri arıza verdi, bu iki vasıfsızın ihaneti vuku buldu, şampiyonluk da 4 sene aradan sonra fenerbahçe'ye kaptırılmış oldu. sonraki sene elde edilen şampiyonlukta hazreti hasan şaş'ın olağanüstü çabasına rağmen, lucescu'nun etkisi yoktur demek haksızlık olacağı için, galatasaray tarihine kazandırılan önemli bir şampiyonluğun mimarıdır desek, sadece o sezon için haktır.
şampiyonluğa rağmen galatasaray yönetimi tarafından gelecek görünmeyen lucescu bir sene sonra, 100. yılında şampiyon olabilmek için inanılmaz bir takım oluşturmuş, ülke çağında büyük bir kamuoyu ve federasyon desteği sağlamış, yeniden yıldızını parlatabilmek adına 100. yıl şampiyonluğu geyiğine hayatını adamış beşiktaş kulubü tarafından, yukarıda belirttiğim işin kolayına kaçma dürtüsü ile takımın başına getirildi. beşiktaş kulubü hiç riske girmedi, geçen sezon şampiyonluk kazanmış, ismi tartışılmayacak, 2 senedir ligde olup, türk mantalitesini çözmüş bu adama takımı emanet etmekten daha akıllıca bir hareket olabilir miydi? takımın şampiyon yapılacağı, bakın öellikle altını çiziyorum şampiyon olacağı değil, şampiyon yapılacağı %100 ken, x bir isimle riske girmeyi göze alamadı beşiktaş. daum niye olmadı tam hatırlamıyorum, genelde onlar daum'u getirirler, nasıl ki türk futbol piyasası sürekli yılmaz vural, hikmet vural vb. isimler etrafında dönüyorsa, bu kolaycılığın sirayet etmediği hiçbir kuluüp yoktur aslında. denenmişi denemek, riske girmemek. bu yüzden millet klopp'ları, simeone'leri üretirken biz aynı kısır döngüde devam ediyoruz. neyse, sir mircea lucescu bu şahane ortamda takımı şampiyon yapmakta zorlanmadı, takımı zaten ittiler arkasından ve lucescu'nun kariyerine bir şampiyonlu daha eklenmiş oldu, bedavadan. ertesi sene doludizgin giden takım, geçen sene kendilerine şampiyonluğu veren federasyon tarfından doğranacak, şampiyonluk fenerbahçe'ye sunulacak ve geçen sene kendi takımı lehine kıyaklar yapılırken gıkını çıkarmayan lucescu, gerçek kişiliğini ortaya çıkaracak ve medya ile inanılmaz sert tartışmalara girecektir. en nihayetinde beşiktaş'tan da kovulur.
gelelim şahtar meselesine. 9 yılda 6 mı 7 mi ne şampiyonluk yaşayan, şahtar'ı yoktan var eden adam. adam gibi adam. lucescu gelene kadar şahtar donetsk diye bir takımın ismini bile bilmeyenler, lucescu ile şampiyonluklar gelince bütün başarıyı lucescu'ya aitmiş gibi hissedebilirler normaldir. aghahowa, okoronkwo isimleri kendisi için bir şeyler ifade eden, biraz daha yaşlı kesim ise şahtar'ın adını daha önceden de duymuş ve yaptıkları inanılmaz yatırımları, transfer piyasasını ısındırmalarını filan az çok biliyordur. evet şahtar 20 yıllık bir projenin ürünüdür ve tamamen kara para aklama tezgahıdır. kulubün sahibinin rinat ahmetov olduğunu, bu adamın ülkede nasıl bir nufuza sahip olduğunu, şahtar'ın mafya takımı olduğunu bilmeyenler derenin suyunun nerden geldini bilmezler. kendileri yukarıdakilere benzer işleyen düzende pasif rolde takılacak, sorun çıkarmayacak bir hoca gereksinimini lucescu ile doldurmuşlardır. kendileri inanılmaz bir scout sistemine sahip olup, aklamak istedikleri kara paraları brezilya sahillerine boca etmiş, brezilya'da kafasını kaldıran ve dev kulüplerin elinden koparabildikleri yıldız adayı bütün futbolculara kanca atmışlardır. bunların yarısı hüsran olurken, tutanlar da azımsanmayacak sayıdadır. en son izlediğim maçta da sahada 6 tane brezilyalı vardı, bütün yabancıları bu scout sisteminin ürünüdür ve yüzde 90 ı brezilyalı veya arjantinlidir. bu oyuncuların transfer edilmesinde lucescu'nun bir olayı yoktur, kendisi burnunun dibindeki avrupa futbolu'nu takip etmez, nerede kaldı ki brezilya'dan genç yetenekleri arayıp bulacak. kendisinin görevi bu oyuncuları parlatmaktır, takımı kuran takım sahipleridir, yoksa lucescu'ya bıraksalar, gider tolga seyhan'ı alır, bizim çöp batista'yı alır, yada gider 2. sınıf romen topçuları takıma doldurur. bu yüzden, yabancı sınırlaması olmadan dilediği takımı kurmakta zorlanmayan kulüp yöneticileri brazilyalılar ile görece başarılara ulaşmışlardır, uefa'yı kaldırmışlardır filan.
biraz uzun oldu ama en nihayetinde söylemek istediğim lucescu devrim yapabilecek kapasitede bir adam değildir, enkaz devralıp düzlüğe çıkaramaz bizi, var olan sistemi götürme başarısı vardır, yılların verdiği tecrübeyle fazlası değil. bunlar benim kendi argümanlarım.
hoş bizim memlekette hep işin kolayına kaçmak makbul olduğundan, risk almaktansa daha önce denenmişe oynamayı tercih edebilir yönetim. nasıl ki enkaz halinde, ligi rekor seviyede düşük konumlarda bitirmiş, cebren ve hile ile bütün kalelerine girilmiş, bütün oyuncuları dağıtılmış, yepyeni bir kadro kurulmuşken riske girmeyip fatih terim'e yöneldiler; şu anki enkaz durumda da bir benzerini yapıp ihaleyi lucescu'ya yıkabilirler.
böyle bir hareket ünal aysal'ın galatasaray adına yapacağı 2. ölümcül hata olacaktır. birincisi, galatasaray'a başkan olmasıydı.
40 senelik kariyeri boyunca italya'daki kısa inter macerasını saymazsak, hiçbir önemli ligde takım çalıştırmamış, çalıştırdığı takımlarda şampiyonluk kazanmasına rağmen ertesi sene kendisini kovdurmayı başarabilmiş serie b ayarında bir hocayı, efsaneler efsanesi hale getirmek gafletten başk bir şey değil ne yazık ki. galatasaray'da çalıştığı yıllarda hayatta olmasak,takıma nasıl korkak, kişiliksiz bir futbol oynattığını bilmesek şu klişelerle biz de kendisini sir alex ile anardık belki :
'adam üstüste hem galatasaray'ı hem beşiktaş'ı şampiyon yaptı, sonra kovuldu kıymetini bilemediler!'
'bak işte şahtar diye bir takım mı vardı, adam yoktan var etti, büyük hoca şerefsizim'
'adam hagi'yi sürdü piyasaya, 18 yaşındayken kaptanlık verdi'
galatasaray ile süper kupayı aldı, şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynattı filan hikaye kere hikaye. yahu adam zaten daha takımla doğru dürüst idmana bile çıkmamışken 25 ağustos'ta real madrid geldi, geçen senenin uefa şampiyonu takımı, jardel takviyesiyle daha da güçlenen takım mucizevi şekilde real madrid'i yenerek kupayı aldı. lucescu'nun herhangi bir dahli yoktur bu başarıda. zaten var olan, kurulu, tıkır tıkır işleyen, avrupa şampiyonu olmuş bir düzenin başına geçmiş, allah'ın yardımı ve inayetiyle kariyerine süper kupa şampiyonluğunu eklemiştir. aynı cevat güler hocanın galatasaray'ı şampiyon yaptığı geyiği gibi, son 6 maç takımın başında diye şampiyonluk ihalesi kendisine kalmıştı, hocalıkla filan ilgisi olmamasına rağmen. lucescu'nun galatasaray kariyeri de tamamen köyden gelip paşa dedesinin mirasına konan mahcup ama gururlu genç kız edasında geçti. makina işliyordu ve takım çeyrek finale yürüyordu. ne zamanki emre-okan dişlileri arıza verdi, bu iki vasıfsızın ihaneti vuku buldu, şampiyonluk da 4 sene aradan sonra fenerbahçe'ye kaptırılmış oldu. sonraki sene elde edilen şampiyonlukta hazreti hasan şaş'ın olağanüstü çabasına rağmen, lucescu'nun etkisi yoktur demek haksızlık olacağı için, galatasaray tarihine kazandırılan önemli bir şampiyonluğun mimarıdır desek, sadece o sezon için haktır.
şampiyonluğa rağmen galatasaray yönetimi tarafından gelecek görünmeyen lucescu bir sene sonra, 100. yılında şampiyon olabilmek için inanılmaz bir takım oluşturmuş, ülke çağında büyük bir kamuoyu ve federasyon desteği sağlamış, yeniden yıldızını parlatabilmek adına 100. yıl şampiyonluğu geyiğine hayatını adamış beşiktaş kulubü tarafından, yukarıda belirttiğim işin kolayına kaçma dürtüsü ile takımın başına getirildi. beşiktaş kulubü hiç riske girmedi, geçen sezon şampiyonluk kazanmış, ismi tartışılmayacak, 2 senedir ligde olup, türk mantalitesini çözmüş bu adama takımı emanet etmekten daha akıllıca bir hareket olabilir miydi? takımın şampiyon yapılacağı, bakın öellikle altını çiziyorum şampiyon olacağı değil, şampiyon yapılacağı %100 ken, x bir isimle riske girmeyi göze alamadı beşiktaş. daum niye olmadı tam hatırlamıyorum, genelde onlar daum'u getirirler, nasıl ki türk futbol piyasası sürekli yılmaz vural, hikmet vural vb. isimler etrafında dönüyorsa, bu kolaycılığın sirayet etmediği hiçbir kuluüp yoktur aslında. denenmişi denemek, riske girmemek. bu yüzden millet klopp'ları, simeone'leri üretirken biz aynı kısır döngüde devam ediyoruz. neyse, sir mircea lucescu bu şahane ortamda takımı şampiyon yapmakta zorlanmadı, takımı zaten ittiler arkasından ve lucescu'nun kariyerine bir şampiyonlu daha eklenmiş oldu, bedavadan. ertesi sene doludizgin giden takım, geçen sene kendilerine şampiyonluğu veren federasyon tarfından doğranacak, şampiyonluk fenerbahçe'ye sunulacak ve geçen sene kendi takımı lehine kıyaklar yapılırken gıkını çıkarmayan lucescu, gerçek kişiliğini ortaya çıkaracak ve medya ile inanılmaz sert tartışmalara girecektir. en nihayetinde beşiktaş'tan da kovulur.
gelelim şahtar meselesine. 9 yılda 6 mı 7 mi ne şampiyonluk yaşayan, şahtar'ı yoktan var eden adam. adam gibi adam. lucescu gelene kadar şahtar donetsk diye bir takımın ismini bile bilmeyenler, lucescu ile şampiyonluklar gelince bütün başarıyı lucescu'ya aitmiş gibi hissedebilirler normaldir. aghahowa, okoronkwo isimleri kendisi için bir şeyler ifade eden, biraz daha yaşlı kesim ise şahtar'ın adını daha önceden de duymuş ve yaptıkları inanılmaz yatırımları, transfer piyasasını ısındırmalarını filan az çok biliyordur. evet şahtar 20 yıllık bir projenin ürünüdür ve tamamen kara para aklama tezgahıdır. kulubün sahibinin rinat ahmetov olduğunu, bu adamın ülkede nasıl bir nufuza sahip olduğunu, şahtar'ın mafya takımı olduğunu bilmeyenler derenin suyunun nerden geldini bilmezler. kendileri yukarıdakilere benzer işleyen düzende pasif rolde takılacak, sorun çıkarmayacak bir hoca gereksinimini lucescu ile doldurmuşlardır. kendileri inanılmaz bir scout sistemine sahip olup, aklamak istedikleri kara paraları brezilya sahillerine boca etmiş, brezilya'da kafasını kaldıran ve dev kulüplerin elinden koparabildikleri yıldız adayı bütün futbolculara kanca atmışlardır. bunların yarısı hüsran olurken, tutanlar da azımsanmayacak sayıdadır. en son izlediğim maçta da sahada 6 tane brezilyalı vardı, bütün yabancıları bu scout sisteminin ürünüdür ve yüzde 90 ı brezilyalı veya arjantinlidir. bu oyuncuların transfer edilmesinde lucescu'nun bir olayı yoktur, kendisi burnunun dibindeki avrupa futbolu'nu takip etmez, nerede kaldı ki brezilya'dan genç yetenekleri arayıp bulacak. kendisinin görevi bu oyuncuları parlatmaktır, takımı kuran takım sahipleridir, yoksa lucescu'ya bıraksalar, gider tolga seyhan'ı alır, bizim çöp batista'yı alır, yada gider 2. sınıf romen topçuları takıma doldurur. bu yüzden, yabancı sınırlaması olmadan dilediği takımı kurmakta zorlanmayan kulüp yöneticileri brazilyalılar ile görece başarılara ulaşmışlardır, uefa'yı kaldırmışlardır filan.
biraz uzun oldu ama en nihayetinde söylemek istediğim lucescu devrim yapabilecek kapasitede bir adam değildir, enkaz devralıp düzlüğe çıkaramaz bizi, var olan sistemi götürme başarısı vardır, yılların verdiği tecrübeyle fazlası değil. bunlar benim kendi argümanlarım.