12
en büyük handikapları hayallerini ve gelişim çıtalarını düşük tutmaları, bir yerde kendilerini yeterli görmeleridir. galiba mancini' yle aynı fikirde olduğum tek konu da bu.
biz selçuk' a xavi ya da pirlo benzetmeleri yapıyoruz ama gerçek pirlo' yu gördük deplasmandaki juve maçında. selçuk böyle oynasa göğsüne selçuk yazdıracak erkekler tanıyorum. ama sorun yetenek eksiğinde değil; gelişimin bir yerde durması ve istikrarsızlıkta. bunu besleyen de yabancı sorunu elbette. türk futbolcusu için rakip kendi pozisyonundaki yabancı futbolcu değil yerli futbolcu. çünkü biliyor ki; yerli mevkidaşlarının içinde en iyi olursa kesin oynayacak. çünkü takım o oyuncunun mevkisini idare edebileceğini düşünüp yabancı hakkını başka yerde kullanacak. sabri' yi yıllarca gökhan gönül' den sonra milli takımın sağ beki diye savunmadılar mı? bugün burak' ı en iyi türk forvet; bundan iyisi yabancı, gelse nasıl oynatacaksın diye savunmuyorlar mı? heh işte futbolcunun kafası da böyle çalışıyor doğal olarak.
güzel bir şehir, popülerlik, forma garantisi, iyi para, koyunun olmadığı yerdeki abdurrahman çelebi hesabı. adam kendini niye geliştirsin ki? eğer idealist değilse...
al bu da bonus fıkra:
bir amerikalı ile japon safariye çıkmışlar. her ikisi de son teknolojik silahlarını birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. derken uzakta bir aslan görünmüş. amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş; karavana. hemen japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş; o da karavana. aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. amerikalı sormuş :
-ne o, aslandan hizlı mı koşacaksın ?
-yoo, senden hızlı koşsam yeter.
biz selçuk' a xavi ya da pirlo benzetmeleri yapıyoruz ama gerçek pirlo' yu gördük deplasmandaki juve maçında. selçuk böyle oynasa göğsüne selçuk yazdıracak erkekler tanıyorum. ama sorun yetenek eksiğinde değil; gelişimin bir yerde durması ve istikrarsızlıkta. bunu besleyen de yabancı sorunu elbette. türk futbolcusu için rakip kendi pozisyonundaki yabancı futbolcu değil yerli futbolcu. çünkü biliyor ki; yerli mevkidaşlarının içinde en iyi olursa kesin oynayacak. çünkü takım o oyuncunun mevkisini idare edebileceğini düşünüp yabancı hakkını başka yerde kullanacak. sabri' yi yıllarca gökhan gönül' den sonra milli takımın sağ beki diye savunmadılar mı? bugün burak' ı en iyi türk forvet; bundan iyisi yabancı, gelse nasıl oynatacaksın diye savunmuyorlar mı? heh işte futbolcunun kafası da böyle çalışıyor doğal olarak.
güzel bir şehir, popülerlik, forma garantisi, iyi para, koyunun olmadığı yerdeki abdurrahman çelebi hesabı. adam kendini niye geliştirsin ki? eğer idealist değilse...
al bu da bonus fıkra:
bir amerikalı ile japon safariye çıkmışlar. her ikisi de son teknolojik silahlarını birbirlerine nazire yapmak için yanlarına almışlar. derken uzakta bir aslan görünmüş. amerikalı lazer tüfeğini doğrultmuş ve aslana ateş etmiş; karavana. hemen japon uydudan yönlendirmeli tüfeğini doğrultup ateş etmiş; o da karavana. aslan bizimkileri farkedince üzerlerine doğru gelmeye başlamış. amerikalı bir yudum viski içip acı sonu beklemeye başlamış. japon hemen botlarını çıkarıp spor ayakkabılarını giymeye başlamış. amerikalı sormuş :
-ne o, aslandan hizlı mı koşacaksın ?
-yoo, senden hızlı koşsam yeter.