3
medyayı, sözlüğü, sokağı yakından izliyorum. puan kayıplarından sonra da daha fazla dikkat kestim galatasaray taraftarına. yaşadığımız olumsuz süreçte herkes kendi sevgilisine hatalı dememek için, hep daha az sevdiklerini suçlar hale gelmiş. terimciler, önce aysala, fırsat yakalayınca manciniye giydiriyor. terim'in iki yüzlülüğünden tiksinenler kat'iyetle aysal sevdalısı, her işi olumlu görüyor.
futbolcular için yerli yabancı sevenler ayrılmış. sanki galatasaray'ın içinde 2 ayrı cumhuriyet kurulmuş, herkes tarafını seçiyor ve ona göre yorumluyor. sözlük yazarı ve sosyal medya kullanıcılarının çoğunlukla 85-95 yaş aralığında olması sebebiyle galatasaray'ı hep başaralı görmeye alışkın oldukları için, en ufak olumsuz bir durumda sert tepkiler veriyorlar. anlıyorum... tribünler de bundan farklı değil. haksız değiller elbette. fakat verilen tepkilerin hepsinin de doğruluğu tartışılır durumda.
tek tek isim yazıp yanlışlarını, doğrularını söylemeyeceğim galatasaray mensuplarının. dikkat edilmeyen nokta şu; üstlerinde forma, taşıdıkları arma gerçekten çok değerli. televizyonda birilerinin tetikçiliğini yapanların, gazetelerde telefonla manşet attıranların oyunlarına gelip "galatasaraylıyım" "en iyisini ben bilirim" yaklaşımıyla fevri tutumlar sergilemek hoş değil. zaten o manşetler, o konuşmalar sen gaza gelesin diye yapılıyor.
söylediklerim galatasaray futbol takımının kötü oynadığı gerçeğini değiştirmez. elbette düzeltmek için sorunları tartışacağız. bizim yaptığımız şey sevgilimizin giydiği elbisesine karışmak gibi çok despot bir davranış. sevgilimizi sevdiğimizi unutup, sadece istediğimiz şekile girerse seveceğimizi anlatmak için bağırıp çağırıyoruz tribünde, sokakta, sözlükte... son 20 yılda galatasaray taraftarı profili başarıya endeksli oldu. kazanırsa destekliyor, kaybederse yerin dibine sokuyor. şu ortamda bu kadar objektif olmaya gerek var mı? yahu millet onursuz futbol takımlarını, haysiyetsiz yöneticilerini el üstünde taşıyorlar. suçlarını bilseler bile, "galatasaray bizi geçmesin" sinerjisiyle hep koruma pozisyonundalar. peki galatasaray taraftarı ne yapıyor? medyada galatasaray'ın dostunun olmadığını söylemiştik. bu (bkz: galatasaray'ın medyadaki düşmanları) listede anlattık. inanın şu an yaşadığımız buhranın %80 ininde bu listedekiler sorumludur. peki bunlara inanıp, yanlış yönde takımına, yöneticisine baskı oluşturan, yorumlayan taraftar suçsuz mu? dürüst olalım dostlar, başarı varsa taraftar var, başarısızlık varsa herkes kaçıyor, sorumluluğu üstünden atıyor.
daha önce söylemiştim, tekrar yazayım; sorunlar hepimizin.
----------------------- ------------------------------------------------------------
galibiyet alınca canım cicim, mağlubiyet alınca "geber emi" galatasaraylı duruşa pek yakıştıramıyorum. kupa, kupalar, şampiyonluklar bile kaybedebiliriz. ama galatasaray rengine olan bağlılığınız başarıya endeksli olursa, orada sıkıntı olur. elbette futbol temaşa, kederlenmek için bir bağ kurulmayacağı gibi sadece mutlu olma, kazanmaya şartlanmış duygularla da olaylara bakılmaz. hayatımızın kötü giden taraflarının haykıramadığımız aksiliklerini, tuttuğumuz renk üzerinden akıtmak, bu "oyunu" gölgeler. futbolculara da hocaya da, yönetime de bir şey diyemezsiniz o zaman. başarısızlar elbet gider zaten, peki sen enerjini yeşil sahada boşaltmayı bırakacak mısın? sadece sözlük nezdinde değil, tüm galatasaraylılara ve futbolcularımıza nacizane çağrımdır, lütfen galatasaraylı olalım, şampiyon galatasaray'ı rıdvan'da tutar.
(bkz: #1443460)
futbolcular için yerli yabancı sevenler ayrılmış. sanki galatasaray'ın içinde 2 ayrı cumhuriyet kurulmuş, herkes tarafını seçiyor ve ona göre yorumluyor. sözlük yazarı ve sosyal medya kullanıcılarının çoğunlukla 85-95 yaş aralığında olması sebebiyle galatasaray'ı hep başaralı görmeye alışkın oldukları için, en ufak olumsuz bir durumda sert tepkiler veriyorlar. anlıyorum... tribünler de bundan farklı değil. haksız değiller elbette. fakat verilen tepkilerin hepsinin de doğruluğu tartışılır durumda.
tek tek isim yazıp yanlışlarını, doğrularını söylemeyeceğim galatasaray mensuplarının. dikkat edilmeyen nokta şu; üstlerinde forma, taşıdıkları arma gerçekten çok değerli. televizyonda birilerinin tetikçiliğini yapanların, gazetelerde telefonla manşet attıranların oyunlarına gelip "galatasaraylıyım" "en iyisini ben bilirim" yaklaşımıyla fevri tutumlar sergilemek hoş değil. zaten o manşetler, o konuşmalar sen gaza gelesin diye yapılıyor.
söylediklerim galatasaray futbol takımının kötü oynadığı gerçeğini değiştirmez. elbette düzeltmek için sorunları tartışacağız. bizim yaptığımız şey sevgilimizin giydiği elbisesine karışmak gibi çok despot bir davranış. sevgilimizi sevdiğimizi unutup, sadece istediğimiz şekile girerse seveceğimizi anlatmak için bağırıp çağırıyoruz tribünde, sokakta, sözlükte... son 20 yılda galatasaray taraftarı profili başarıya endeksli oldu. kazanırsa destekliyor, kaybederse yerin dibine sokuyor. şu ortamda bu kadar objektif olmaya gerek var mı? yahu millet onursuz futbol takımlarını, haysiyetsiz yöneticilerini el üstünde taşıyorlar. suçlarını bilseler bile, "galatasaray bizi geçmesin" sinerjisiyle hep koruma pozisyonundalar. peki galatasaray taraftarı ne yapıyor? medyada galatasaray'ın dostunun olmadığını söylemiştik. bu (bkz: galatasaray'ın medyadaki düşmanları) listede anlattık. inanın şu an yaşadığımız buhranın %80 ininde bu listedekiler sorumludur. peki bunlara inanıp, yanlış yönde takımına, yöneticisine baskı oluşturan, yorumlayan taraftar suçsuz mu? dürüst olalım dostlar, başarı varsa taraftar var, başarısızlık varsa herkes kaçıyor, sorumluluğu üstünden atıyor.
daha önce söylemiştim, tekrar yazayım; sorunlar hepimizin.
----------------------- ------------------------------------------------------------
galibiyet alınca canım cicim, mağlubiyet alınca "geber emi" galatasaraylı duruşa pek yakıştıramıyorum. kupa, kupalar, şampiyonluklar bile kaybedebiliriz. ama galatasaray rengine olan bağlılığınız başarıya endeksli olursa, orada sıkıntı olur. elbette futbol temaşa, kederlenmek için bir bağ kurulmayacağı gibi sadece mutlu olma, kazanmaya şartlanmış duygularla da olaylara bakılmaz. hayatımızın kötü giden taraflarının haykıramadığımız aksiliklerini, tuttuğumuz renk üzerinden akıtmak, bu "oyunu" gölgeler. futbolculara da hocaya da, yönetime de bir şey diyemezsiniz o zaman. başarısızlar elbet gider zaten, peki sen enerjini yeşil sahada boşaltmayı bırakacak mısın? sadece sözlük nezdinde değil, tüm galatasaraylılara ve futbolcularımıza nacizane çağrımdır, lütfen galatasaraylı olalım, şampiyon galatasaray'ı rıdvan'da tutar.
(bkz: #1443460)