• 18151
    almanya’dan türkiye’ye gelen oyuncular burada yeterince disiplin olmadığından yakınır. geldiğiniz zaman sizi şaşırtan konular olmuş muydu?

    doğru olanın çoğunlukla almanya’da gördüklerim olduğunu biliyordum. türk futbolunu türk kültüründen kopartıp eleştirmek doğru değil. imkânlar bu sonuçları doğuruyor. türkiye’de bir iş yapmak istediğinde adım adım ilerleyemiyorsun. sağa sola adım atıyorsun; burada işler böyle yürüyor. bu esneklikler bazen sana avantaj da sağlıyor. türkiye’de 24 saat boyunca her işini halledebilirsin. almanya’da kepenkler kapandıktan sonra kılını kıpırdatamazsın. ispanya’yı belki de her konuda almanya ve türkiye’nin ortasında olduğu için sevdim. bana gösterdikleri ilgi de kendimi iyi hissetmemi sağlamıştı.

    arif erdem ve nihat kahveci’yle ispanya’da neler yapmıştınız?

    arif sadece üç ay kaldı. oradaki yaşam tarzına alışamadı. nihat ispanya’ya geldiğinde 20 yaşındaydı, ilk defa yurt dışı deneyimi yaşıyordu, benim evimde kalıyordu. sonra ben nihat’ı evimden attım! kendi ayaklarının üzerinde durması için bunu yapmak zorundaydım. “her işini kendin halledeceksin” dedim. o da bu konuda çok başarılı oldu. dili çok çabuk öğrendi. saha içinde ve dışında sorumluluk aldı. biz hâlâ görüşüyoruz, o benim kardeşim.

    2002’de milli takım’da kadro dışı kalmanız nasıl olmuştu peki? kadrodan çıkarılan diğer futbolcular (serhat akın, cihan haspolatlı ve metin aktaş) kampta kalmaya devam etmişlerdi. siz neden ayrıldınız?

    ona kadro dışı kalmak denilemez. biz sadece seçilmedik. haksızlığa hiç tahammülüm yok. her zaman da tepkimi koyarım ama kimseye zarar vermem. ben de zarar vermemek için kamptan ayrılmayı tercih ettim. orada kalsam haberler çıkacaktı, benim söylediklerim çarpıtılacaktı.

    futbolu bırakmadan önce teknik direktörlükle ilgili planlarınızı yapmış mıydınız?

    hayat beni bir yerlere sürükledi. biraz da şanslıydım. insan yeni şeyler öğrenmek istediği zaman alacaklarının sınırı yoktur. benim de teknik direktörlükle ilgili öğrendiklerim mutlu ettikçe yenilerini öğrenmek istedim. merakım hiç bitmedi. dört dil biliyorum. bu da bana çalışmalarımda kolaylıklar sağlıyor.

    seyyah gibi kulüp kulüp gezdiğiniz bir dönem var. o yola nasıl çıkmıştınız?

    bir sene boyunca ispanya’da görmediğim kulüp kalmadı. kulüplere gidip, en az iki hafta kalıp staj yaptım. altyapılardan a takıma kadar bütün kademelerini inceledim. bunları bana kimse sunmadı. ben arabaya binip her birinin kapısına gittim. hatta bir kulübün sezonun açılış idmanına yetişeyim diye 1.100 km’lik yolu hiç durmadan gitmiştim. ispanya’ya gelen yabancı takımları da izliyordum.

    amacınız neydi?

    öğrenmek. futbolu bıraktıktan sonra çok farklı stillerde çalışan birçok hoca görmüş oldum. dünyada ve ispanya’da son durumu görmek istedim.

    her kapıyı çalanı toplantılarına almıyorlardır herhalde… görmek istediğiniz kulüplere kendinizi nasıl kabul ettiriyordunuz?

    o tabii ki kolay değil. gittiğim bütün kulüplerde benim tanıdıklarım vardı. olmayana da tanıdık buluyordum. ispanya’da top oynadığım için beni tanıyorlardı. barcelona’ya eski takım arkadaşım sayesinde girmiştim mesela. o yolculuğa çıkmasam karşıma kapılar çıkmayacaktı. senin bıraktığın izler tabii ki önemli. fenerbahçe’de çalışmak isteseydim imkân bulabilirdim. fenerbahçe taraftarlarının da benim hakkımda iyi şeyler düşündüğünü tahmin ediyorum. halini hatırını sorduğun, merhaba dediğin bir insan birkaç yıl sonra hayatında çok şeyi değiştirebiliyor. herkesi eşit şekilde önemsemek ve ilişkileri her zaman iyi tutmak gerekiyor.

    gittiğiniz kulüplerin hangisi sizi diğerlerinden daha fazla etkiledi?

    ispanya içinde böyle bir ayrım yapamıyorum. çok daha az egoları var. çalışma ortamları çok daha doğal. genç oyuncular söz konusu olduğunda sonuç önemli ama en önemlisi değil. güneyde sürekli topla çalışmalar yapılıyor. kuzeyde fiziki konulara daha fazla ağırlık veriliyor. almanlar ispanyollardan farklı olarak daha bilimsel çalışıyorlar. ispanyollar daha fazla hislerini kullanıyor. bunların hepsini gördükten sonra kendine bir balans ayarı yapabiliyorsun. kendi başıma çalıştırdığım takımlar da oldu. yarın bir gün takım aldığımda istediklerimi bildiğim için bocalayacağımı düşünmüyorum.

    ispanya’da almanya’da kulüpler altyapılarından yetiştirdikleri futbolculardan faydalanabilirken türkiye’de neden futbolcular üstyapıya geçemeden kayboluyor?

    avrupa bir çocuğu yedi yaşından alıp, 20 yaşının üzerine kadar yetiştiriyor. onunla sabır göstererek ilgileniyor. onların artık bir şablonu var ve devamlılıkları var. bizim bir şablonumuz yok. bizde üst yapıya çıkan futbolcular ya çok üstün yeteneklerinden çıkıyorlar ya da ellerinden biri tutuyor. şablonun içinden çıkana henüz rastlamadım. ispanyollar almanlar gibi çalışmıyor. herkesin farklı yolları var. türklerden almanlar gibi çalışmalarını bekleyemezsin. burada hayat geç bitiyor. her şeyi onlar gibi yapmak zorunda değiliz. onların sistemlerinin de olumsuz tarafları var. bizim yapmamız gereken tarzımızı belirlemek. bir yolumuz olmadığı için, futbolcuları adım adım yukarı taşıyamadığımız için 10 futbolcudan en az sekizini kaybediyoruz.

    (bkz: tayfun korkut)
App Store'dan indirin Google Play'den alın