66
eczacıbaşı spor kulubü ile birlikte türk voleybolunun lokomotifi olan kulüptür. 2013 yılında kadınlar voleybolunda dünyaya damgasını vurmuş ve dünya kadınlar şampiyonluğu, avrupa şampiyonlar ligi şampiyonluğunun da yer aldığı 5 kupa kazanmışlardır. 73 maç üst üste kazanarak dünyada seviyesinde benzerine rastlanılmayacak türden bir istikrar abidesi olmuşlardır. dünya spor kamuoyunda türkiye'nin adını bu denli büyük çapta duyuran bu takım bırakın hak ettiği değeri görmeyi, endüstriyel spor geyiğine kurban edilmeye çalışılmaktadır. şu an altın jenerasyon olarak gösterilen voleybolcu kızların %90'ı vakıfbank ve eczacıbaşı altyapılarından yetişmiştir. gözde sonsırma, özge kırdar çemberci, esra gümüş, gizem karadayı vesaire vakıfbank altyapısının voleybola kazandırdığı isimlerdir. şu an vakıfbank kadrosunda bulunan melis gürkaynak, çağla akın vs genç oyuncular da vakıfbank çıkışlı olup, vakıfbank yıldız takımındaki birçok genç de yakın gelecekte milli takımın vazgeçilmezleri olacaktır.
türkiye'de amatör branşların gelişmesi hep bu müessese takımları sayesinde olmuştur, ister kabul edelim, ister etmeyelim. 'kupaları şirketlere bırakmayalım' romantikliği iyidir, hoştur ama gerçekçi yaklaşıldığında kurum takımları hep lokomotif olmuşlardır. bayan voleybolda vakıfbank'ı, eczacıbaşı'nı, erkek voleybolda halk bankasını, erkek basketbolda efes pilsen'i, ülker'i, tofaş'ı çıkın geriye ne kalır? galatasaray, fenerbahçe belki biraz da beşiktaş. 75 milyon nüfuslu koca ülkede 3 büyükler harici spora yatırım yapan, yatırımın karşılığını alan kulüp yok! böyle bir ortamda daha az vergi vermek amacıyla şirketlerin spora yatırım yaptığını söylemek vicdansızlıktır. ödenen az verginin karşılığında demin saydığım kulüplerin türk gençliğine yaptıkları yatırımı, ülke sporuna kazandırdıkları başarıları, ülke tanıtımına yaptıkları katkıyı saysak devede kulak kalır. vakıfbank örneğinden devam edelim 1986 yılından beri bu sporun içinde yer alan bir kulüpten söz ederken, parayı basıp oyuncu alıyorlar sığlığından kurtulmazsak, bu ülkede spor hep galatasaray'ın, fenerbahçe'nin ağzına bakar durur. esas, paranın döndüğü futbol branşına yoğunlaşan, amatör sporları hep ikinci planda tutan bu kulüpler de yarın öbürgün zarar yazdıkları bu branşlardan çekilir, futbola aktarır bütün kaynaklarını.
hele hele 73 maçlık galibiyet serilerinin fenerbahçe'ye karşı kaybedilmesinden sonra 'maç sattılar' iftirasına uğramıyorlar mı, allah akıl fikir versin. ulan fenerbahçe'ye maç satsalar, aziz yıldırım'a maç satsalar şampiyonlar ligi yarı finalinde satarlardı, aziz yıldırım o dönem dev bir propaganda hamlesi içerisindeydi tüm branşlarda şampiyonluk diye. şimdi niye satsınlar, final maçı mı, şampiyonluk maçı mı? ne elde edecekler, kendilerinin kırdığı '73 maçlık galibiyet serisini kıran takım' payesini vermek midir amaçları fenerbahçe'ye? birilerinin yenilmezlik serisini bozmak mı oldu koca fenerbaçe'nin amacı, bunun üzerinden mi propaganda yapacaklar? galatasaraylılara bakın hele, ne ucuzlukların peşine düşmüşler, yazık.
türkiye'de amatör branşların gelişmesi hep bu müessese takımları sayesinde olmuştur, ister kabul edelim, ister etmeyelim. 'kupaları şirketlere bırakmayalım' romantikliği iyidir, hoştur ama gerçekçi yaklaşıldığında kurum takımları hep lokomotif olmuşlardır. bayan voleybolda vakıfbank'ı, eczacıbaşı'nı, erkek voleybolda halk bankasını, erkek basketbolda efes pilsen'i, ülker'i, tofaş'ı çıkın geriye ne kalır? galatasaray, fenerbahçe belki biraz da beşiktaş. 75 milyon nüfuslu koca ülkede 3 büyükler harici spora yatırım yapan, yatırımın karşılığını alan kulüp yok! böyle bir ortamda daha az vergi vermek amacıyla şirketlerin spora yatırım yaptığını söylemek vicdansızlıktır. ödenen az verginin karşılığında demin saydığım kulüplerin türk gençliğine yaptıkları yatırımı, ülke sporuna kazandırdıkları başarıları, ülke tanıtımına yaptıkları katkıyı saysak devede kulak kalır. vakıfbank örneğinden devam edelim 1986 yılından beri bu sporun içinde yer alan bir kulüpten söz ederken, parayı basıp oyuncu alıyorlar sığlığından kurtulmazsak, bu ülkede spor hep galatasaray'ın, fenerbahçe'nin ağzına bakar durur. esas, paranın döndüğü futbol branşına yoğunlaşan, amatör sporları hep ikinci planda tutan bu kulüpler de yarın öbürgün zarar yazdıkları bu branşlardan çekilir, futbola aktarır bütün kaynaklarını.
hele hele 73 maçlık galibiyet serilerinin fenerbahçe'ye karşı kaybedilmesinden sonra 'maç sattılar' iftirasına uğramıyorlar mı, allah akıl fikir versin. ulan fenerbahçe'ye maç satsalar, aziz yıldırım'a maç satsalar şampiyonlar ligi yarı finalinde satarlardı, aziz yıldırım o dönem dev bir propaganda hamlesi içerisindeydi tüm branşlarda şampiyonluk diye. şimdi niye satsınlar, final maçı mı, şampiyonluk maçı mı? ne elde edecekler, kendilerinin kırdığı '73 maçlık galibiyet serisini kıran takım' payesini vermek midir amaçları fenerbahçe'ye? birilerinin yenilmezlik serisini bozmak mı oldu koca fenerbaçe'nin amacı, bunun üzerinden mi propaganda yapacaklar? galatasaraylılara bakın hele, ne ucuzlukların peşine düşmüşler, yazık.