18007
-gerçekten de son yıllarda da tıpkı futbolculuk kariyerinizdeki gibi yetenekli oyuncularla çalışıyorsunuz. ancak galatasaray’a hagi-popescu-uefa kupası şampiyonluğu döneminden sonra gelmiştiniz. o sezonki galatasaray ve sizin beklenen başarıdan uzak olmasının nedeni neydi?
+ hagi, popescu ve ben hem galatasaray hem de barcelona’da oynadık, ancak maalesef her iki takımda da ben onlarla beraber oynayamadım. popescu çok iyi bir savunmacıydı, oyun tarzlarımız benzer profildeydi. hagi ise dünya tarihinin açık ara en iyi oyuncularından birisiydi. yaşı benden daha büyüktü, belki de bu nedenden dolayı bir türlü takım arkadaşı olamadık. hagi benim için bir idoldü, ben a takımda kendimi daha yeni kabul ettirdiğim dönemde o çoktan real madrid ve barcelona formalarını giymişti bile. maradona sonrası dönemde 10 numara dendiğinde akla gelecek iki efsane oyuncu hagi ve michael laudrup’tur. mesela bergkamp da efsane bir oyuncudur ama benim jenerasyonumdan bir 10 numara. ajax’ta altyapıdayken ve a takıma ilk yükseldiğim yıllarda “hagi ne biçim bir oyuncu, bir savunmacı olarak ona rakip olmak ne kadar zor” derdim. çok beğenerek ve etkilenerek izlerdim. gençken hagi’den ilham alırdım. hagi hiç yaşlanmadı da, galatasaray uefa kupası’nı kazandığında çok önemli bir rol oynadı.
hagi gibi eşsiz bir oyuncu bir takımdan ayrıldığında onun yerini doldurmak çok zordur. sadece olağanüstü teknik kapasitesinden bahsetmiyorum… hagi’nin sürekli kazanma iştahı ve mentalitesi de tarihte ender görülen kalitedeydi.
ben galatasaray’a geldiğimde de aslında iyi bir takımımız ve yetenekli oyuncular vardı. ancak benim felsefem ‘bir takımın içinde oynamak’ değildir, ‘bir takım olarak oynamak’tır. bir takımın içinde oynamak sadece kendin için oynamak demektir. ben galatasaray’da oynarken birçok oyuncu takımdan çok kendileri için oynadılar ve yetenekli oyuncularımız olmasına rağmen ‘yetenekli bir takım’ olarak oynamayı başaramadık.
(bkz: frank de boer)
+ hagi, popescu ve ben hem galatasaray hem de barcelona’da oynadık, ancak maalesef her iki takımda da ben onlarla beraber oynayamadım. popescu çok iyi bir savunmacıydı, oyun tarzlarımız benzer profildeydi. hagi ise dünya tarihinin açık ara en iyi oyuncularından birisiydi. yaşı benden daha büyüktü, belki de bu nedenden dolayı bir türlü takım arkadaşı olamadık. hagi benim için bir idoldü, ben a takımda kendimi daha yeni kabul ettirdiğim dönemde o çoktan real madrid ve barcelona formalarını giymişti bile. maradona sonrası dönemde 10 numara dendiğinde akla gelecek iki efsane oyuncu hagi ve michael laudrup’tur. mesela bergkamp da efsane bir oyuncudur ama benim jenerasyonumdan bir 10 numara. ajax’ta altyapıdayken ve a takıma ilk yükseldiğim yıllarda “hagi ne biçim bir oyuncu, bir savunmacı olarak ona rakip olmak ne kadar zor” derdim. çok beğenerek ve etkilenerek izlerdim. gençken hagi’den ilham alırdım. hagi hiç yaşlanmadı da, galatasaray uefa kupası’nı kazandığında çok önemli bir rol oynadı.
hagi gibi eşsiz bir oyuncu bir takımdan ayrıldığında onun yerini doldurmak çok zordur. sadece olağanüstü teknik kapasitesinden bahsetmiyorum… hagi’nin sürekli kazanma iştahı ve mentalitesi de tarihte ender görülen kalitedeydi.
ben galatasaray’a geldiğimde de aslında iyi bir takımımız ve yetenekli oyuncular vardı. ancak benim felsefem ‘bir takımın içinde oynamak’ değildir, ‘bir takım olarak oynamak’tır. bir takımın içinde oynamak sadece kendin için oynamak demektir. ben galatasaray’da oynarken birçok oyuncu takımdan çok kendileri için oynadılar ve yetenekli oyuncularımız olmasına rağmen ‘yetenekli bir takım’ olarak oynamayı başaramadık.
(bkz: frank de boer)