1463
herhalde taktiksel açıdan yeryüzündeki en esnek teknik adamlardan biridir desek yeridir.. galatasaray'da çeyrek sezondan biraz fazlası kadar görevinin başındayken son 5 yılda görmediğimiz kadar farklı formasyonla takımını sahaya çıkarmış, hemen her oyuncusunu farklı pozisyonlarda denemiştir. tabi adamın bunu hobi olarak yapmadığı; hakkında kısıtlı bilgiye sahip olduğu ve sezona çalkantılı bir başlangıç yapmış takımını daha iyi tanımak adına yaptığı gerçeğini görmek için einstein olmaya gerek yok. adam denedi yani, hala da deniyor. denemeye de devam edecek.
bu gerçekliği gördükten sonra hala her formasyon değişikliğinde yeni bir kurulu düzene geçtiğimizi düşünen arkadaşlar gereksiz yere heyecan yaşıyor. 4-2-3-1, 4-3-1-2, 4-4-2, 3-5-2... hepsini denedi. biriyle sahaya çıktıktan sonra "aha yeni sistemimiz buymuş" demek bile yersiz. adamın kafasında tamamiyle versatil bir takım var. bu yüzden mümkün olduğunca farklı tipte oyuncuyu takımında görmek isteyecektir.
ben hala yapacaklarını büyük bir merakla bekliyorum. ama kendisine güvendiğim bir konu var. o da oyuncu bilgisi. dışarıdan getireceği adamları gerçekten iyi seçiyor mancini. örneğin kendisine en çok city gibi dev bütçeli bir takımla başarı olmanın kolaylığı(?) üzerinden vuruluyor. (u: barcelona'yı ben de şampiyon yaparım kafası başka bi konu zaten, girmiyorum oraya) şimdi basit bir soru sorayim. sınırsız bütçeli bir takım yönetseniz ve orta sahanızın ortasına bir adam alacak olsanız; o günkü rolüyle barcelona'nın hamalı olan yaya toure'yi kaçımız alırdı? ben almazdım. aklıma bile gelmezdi. yahu adam iki metre top sürüp şut çektiğinde bizim bir zamanlar servet çetin'e yaptığımız gibi alkış alıyordu tribünlerden. bu adam 4 yıldır city'nin dinamosu ve bana dünya karması yap deseler bir saniye düşünmeden orta sahamın göbeğine yazacağım ilk adam. bununla kendisinin yaya toure'yi keşfettiğini falan iddia etmiyorum elbette - aksine bence daha zor olanı bir şeyi yapmış ve hazırda tonla oyuncu varken son derece sınırlı bir role sahip oyuncuyu kendi takımının kafesinden salınmış canavarı haline getirmişti.
türkiye'de yabancı teknik direktörlerin işi çok zordur. kimse adamların yakasını bırakmaz ve büyük oranla hüsran ile ayrılırlar ülkeden. bir ortak noktaları da genelde büyük ümitlerle gelmeleri ve git gide kendilerine olan inancın azalması. mancini'nin bu konuda farklılığı var. adam fatih terim'in arkasından geldi ve kafadan 1-0 geride başladı. ama gittikçe kendisine olan ön yargıyı kırmaya başladı. hatta burada gayet başarılı olabileceğinin sinyallerini de vermeye başladı bize. bir kupa koleksiyoncusu olması ve kariyerinin son 10 yıla yakın süresini winner karakterli takımlarla geçirmesi beni daha da heyecanlandıran bir faktör. kendisiyle ilgili ilk uzun denebilecek yazımı yazıyorum; umarım bunlardan daha da fazla yazmamı sağlayacak kadar uzun ve başarılı bir kariyeri olur galatasaray'da.
buona fortuna, signore.
bu gerçekliği gördükten sonra hala her formasyon değişikliğinde yeni bir kurulu düzene geçtiğimizi düşünen arkadaşlar gereksiz yere heyecan yaşıyor. 4-2-3-1, 4-3-1-2, 4-4-2, 3-5-2... hepsini denedi. biriyle sahaya çıktıktan sonra "aha yeni sistemimiz buymuş" demek bile yersiz. adamın kafasında tamamiyle versatil bir takım var. bu yüzden mümkün olduğunca farklı tipte oyuncuyu takımında görmek isteyecektir.
ben hala yapacaklarını büyük bir merakla bekliyorum. ama kendisine güvendiğim bir konu var. o da oyuncu bilgisi. dışarıdan getireceği adamları gerçekten iyi seçiyor mancini. örneğin kendisine en çok city gibi dev bütçeli bir takımla başarı olmanın kolaylığı(?) üzerinden vuruluyor. (u: barcelona'yı ben de şampiyon yaparım kafası başka bi konu zaten, girmiyorum oraya) şimdi basit bir soru sorayim. sınırsız bütçeli bir takım yönetseniz ve orta sahanızın ortasına bir adam alacak olsanız; o günkü rolüyle barcelona'nın hamalı olan yaya toure'yi kaçımız alırdı? ben almazdım. aklıma bile gelmezdi. yahu adam iki metre top sürüp şut çektiğinde bizim bir zamanlar servet çetin'e yaptığımız gibi alkış alıyordu tribünlerden. bu adam 4 yıldır city'nin dinamosu ve bana dünya karması yap deseler bir saniye düşünmeden orta sahamın göbeğine yazacağım ilk adam. bununla kendisinin yaya toure'yi keşfettiğini falan iddia etmiyorum elbette - aksine bence daha zor olanı bir şeyi yapmış ve hazırda tonla oyuncu varken son derece sınırlı bir role sahip oyuncuyu kendi takımının kafesinden salınmış canavarı haline getirmişti.
türkiye'de yabancı teknik direktörlerin işi çok zordur. kimse adamların yakasını bırakmaz ve büyük oranla hüsran ile ayrılırlar ülkeden. bir ortak noktaları da genelde büyük ümitlerle gelmeleri ve git gide kendilerine olan inancın azalması. mancini'nin bu konuda farklılığı var. adam fatih terim'in arkasından geldi ve kafadan 1-0 geride başladı. ama gittikçe kendisine olan ön yargıyı kırmaya başladı. hatta burada gayet başarılı olabileceğinin sinyallerini de vermeye başladı bize. bir kupa koleksiyoncusu olması ve kariyerinin son 10 yıla yakın süresini winner karakterli takımlarla geçirmesi beni daha da heyecanlandıran bir faktör. kendisiyle ilgili ilk uzun denebilecek yazımı yazıyorum; umarım bunlardan daha da fazla yazmamı sağlayacak kadar uzun ve başarılı bir kariyeri olur galatasaray'da.
buona fortuna, signore.