121
sizlere ingiltere'de senelerdir her sene mutlaka açtığım (özellikle the damned united filmini izledikten sonra) sempati duyduğum nottingham forest kariyerimi anlatmak istiyorum. media prediction'ı 8 olan takımıma ilk etapta minik katkılar yaptım. fazla bütçem yoktu. dolayısıyla 17 yaşında gelecek vadeden 1 adet genç alıp u18'e monteledim. alexander büttner'i sol bek mevkine kiraladım. lige rezalet bir başlangıç yaptım ve ilk 3 maçımda 0-3,0-3 ve 3-4'lük skorlarla mağlup bitirdim. bu maçlar oynanırken bir son dakika transferiyle uğraşıyordum. burnley'den 4 milyon'a advanced forward rolündeki danny ings'i satın aldım. forvetlerim fena değildi ama ingiltere 2.ligi'nde 24 takım var ve 46 maçı kaldırabilecek güçte değillerdi. bu transfer üstüne ardarda 4 maç kazandım. ings anında golleri sıralamaya başladı fakat ocak ayına kadar çok istikrarsız gittim. umutsuzca playoff'ları kovalıyordum.
devre arasında transfer yapmadım ama takım artık güçlenmişti. bu oyun şu algıyı bende güçlendirdi: takımın yapısıyla çok alakasız olmadığı sürece bir taktikte ısrar edince takım bir süre sonra taktiğe alışıyor ve oynanan futbol çok ilerliyor. 4-2-3-1 taktiğiyle, forvet'te ings, forvet arkasında radoslaw majewski, ortasahada kaptan chris cohen ve takımın gözbebeği henry lansbury ile güzel oynamaya başlamıştım. en büyük ivmeyi ocak'ın 1'inden mart'ın sonlarına kadar tüm lig maçlarını kazandığım seride aldım. daha sonra oyun kurucum majewski torn calf muscle oldu ve 3 ay sakatlıkla sezonu kapattı. (klasik fm'nin biz oyunculara bir oyunudur bu durum) hemen çift forvete döndüm ama takım yara almıştı. 3. sıralara kadar yükselmiş ve 2. olup playoff oynamadan premier lig'e çıkma sevdasıyla yanıp tutuşurken ligi 5. sırada tamamladım ve playoff'a gittim. ings 40 maçta penaltısız 28 gol attı. majewski sadece 4 gol atmasına karşılık 15 asistle sakatlığının takıma ne kadar mal olduğunu gösterir nitelikteydi. sol kanadım djamel abdoun da 10 gol 10 asistle skora epey katkısı oldu.
evet sevgili sözlük, playoff'u oynamak için izninizi istiyorum. blacburn'le eşleştim. diğer eşleşme de burnley-wigan. bana şans dileyin.
edit: blackburn'e içerde 2-2 dışarda 2-1'lik skorla elendim. moraller bozuldu. fm'de zaten en sıkıntılı olay ingiltere'de playoff oynamaktır. sen gel 46 maç yap tüm sezon didin, sonra her şey boşa gitsin. önümüzdeki sezon hiç playoff illetine bulaşmadan bu işi bitireceğim.
edit2: neyse galatasaray şampiyon olmuş bari.
devre arasında transfer yapmadım ama takım artık güçlenmişti. bu oyun şu algıyı bende güçlendirdi: takımın yapısıyla çok alakasız olmadığı sürece bir taktikte ısrar edince takım bir süre sonra taktiğe alışıyor ve oynanan futbol çok ilerliyor. 4-2-3-1 taktiğiyle, forvet'te ings, forvet arkasında radoslaw majewski, ortasahada kaptan chris cohen ve takımın gözbebeği henry lansbury ile güzel oynamaya başlamıştım. en büyük ivmeyi ocak'ın 1'inden mart'ın sonlarına kadar tüm lig maçlarını kazandığım seride aldım. daha sonra oyun kurucum majewski torn calf muscle oldu ve 3 ay sakatlıkla sezonu kapattı. (klasik fm'nin biz oyunculara bir oyunudur bu durum) hemen çift forvete döndüm ama takım yara almıştı. 3. sıralara kadar yükselmiş ve 2. olup playoff oynamadan premier lig'e çıkma sevdasıyla yanıp tutuşurken ligi 5. sırada tamamladım ve playoff'a gittim. ings 40 maçta penaltısız 28 gol attı. majewski sadece 4 gol atmasına karşılık 15 asistle sakatlığının takıma ne kadar mal olduğunu gösterir nitelikteydi. sol kanadım djamel abdoun da 10 gol 10 asistle skora epey katkısı oldu.
evet sevgili sözlük, playoff'u oynamak için izninizi istiyorum. blacburn'le eşleştim. diğer eşleşme de burnley-wigan. bana şans dileyin.
edit: blackburn'e içerde 2-2 dışarda 2-1'lik skorla elendim. moraller bozuldu. fm'de zaten en sıkıntılı olay ingiltere'de playoff oynamaktır. sen gel 46 maç yap tüm sezon didin, sonra her şey boşa gitsin. önümüzdeki sezon hiç playoff illetine bulaşmadan bu işi bitireceğim.
edit2: neyse galatasaray şampiyon olmuş bari.