6
uzun süre sonra gaza gelip hakkında bir şeyler yazma ihtiyacı hissettiğim, municipal de aveiro stadı'nda oynanan euro 2004 müsabakasıdır. resmi kısmı atlattıktan sonra bu inanılmaz maçı anlatmaya geçiyorum.
bölüm 1 - sulu portakal
hollanda phillip cocu, çek cumhuriyeti ise pavel nedved kaptanlığında çıktı sahaya. hollanda kalesinde her zaman güven veren van der sar vardı. savunmayı jaap stam, bouma, sonradan kaptanlığa kadar yükselecek van bronckhorst ve maçın belki de kaderini değiştiren heitinga oluşturuyordu. bildiğimiz 4-3-3 sisteminde sahaya dizilen hollanda'nın orta sahası clarence seedorf, o gün oldukça iyi bir futbol ortaya koyacak edgar davids ve kariyerinin son büyük turnuvasına çıkan phillip cocu'dan oluşmaktaydı. hücum üçlüsü ise bugünlerde pek adı anılmayan andy van der meyde, maçın milan baros ile birlikte en iyi oyuncusu olan arjen robben ve ruud van nistelrooy'du. çek cumhuriyeti ise iyi futboluyla kupanın en büyük sürprizi olmayı hedefliyordu. kalede artık dünyanın en iyi kalecilerinden olarak gösterilen petr cech vardı. savunma dörtlüsünü o dönemde ajax forması giyen grygera, ujfalusi, jiranek ve milan'ın önemli oyuncularından jankulovski oluşturuyordu. kağıt üzerinde 4-1-2-1-2 düzeninde oynayan çek cumhuriyeti özellikle milan baros'un dinamik oyunuyla maç içerisinde 4-1-5'ten 4-5-1'e kadar tonla varyasyon deneyebiliyordu. orta sahanın defansif yükünü bir istikrar abidesi olan tomas galasek çekiyor, hücumu o yıl avrupa'nın en iyi oyuncusu seçilen pavel nedved, çek cumhuriyeti'nin en iyi oyuncularından tomas rosicky ve o gün milli takımlar seviyesinde 96. maçına çıkan karel poborsky yönlendiriyordu. takımın ileri ikilisini zaten milli takımda her zaman inanılmaz oynayan ve ayrıca o dönem inanılmaz bir form grafiği yakalamış milan baros ve 2.02'lik jan koller oluşturuyordu. kısacası daha maç başlamadan güzel geçeceği belliydi. maçı bbcsport için fifa serisinden hatırlayacağınız john motson'un anlattığını belirteyim. imkanı olanlar maçın bbc kaydına ulaşsın, kesinlikle ayrı bir hava veriyor. neyse maça dönelim. municipal de aveiro'yu bilenler için konuşuyorum, hollanda deniz tarafındaki kaleye doğru atak yapıyordu. hakem düdüğünü çaldı ve unutulmaz maç başladı. henüz 4 dakika olmuştu ki hollanda van der meyde'nin kanadından bir serbest vuruş kazandı. topun başına arjen robben geçti, büyük ihtimalle kendisinin bile inanamadığı güzellikte içeriye gönderdi topu. top süzüldü, süzüldü, resmen ağzı açık izlemekte olan çek cumhuriyeti savunmasını geçti, izlemek yerine koşu yapmayı tercih etmiş olan wilfried bouma'nın kafasıyla buluştu, petr cech'in solundan ağlara gitti. portakaller erken golün sevincini doyasıya yaşıyordu, özellikle van nistelrooy koşup bouma'yı yakalamış, "öpücem, valla öpücem" çekip sonunda da amacına ulaşmıştı. çek cumhuriyeti ise henüz açılamamış, bir de golün şoku gelince iyice durgunlaşmıştı. nitekim hollanda zaman zaman tehlikeli ataklar yapmaya devam ediyordu. 18. dakikada robben topu o maç onlarca kez yapacağı gibi 4-5 kişiyi dağıtıp soldan taşıdı, içeriye biraz fazla havadan kestiği topa nistelrooy yükselmek isterken jankulovski'nin müdahalesiyle düştü, penaltı beklentisi karşılık görmedi, ancak bunun üzüntüsü yaklaşık 30 saniye sürdü. jankulovski nistelrooy'un düşüşünden sonra aldığı topu jan koller'e gönderdi. bence bu oldukça saçma bir pastır, izleyenler hatırlayacaktır, jankulovski önünde geniş bir alan olmasına rağmen topu 5 metre kadar sürüp henüz santra bölgesinde olan jan koller'e göndermiştir. koller topu ancak kontrol edebilecek zamanı bulabilmiş, sonrasında heitinga'ya kaptırmıştır. orta yuvarlağın 5-6 metre önünde topla buluşan davids topu bir müddet dağınık çek cumhuriyeti defansının üzerine sürmüş, sonrasında sol kanatta her zamanki gibi bekleyen robben'in önüne göndermiştir. ilk pozisyonda pasif ofsaytta olan van nistelrooy top kendisine değil de sol kanada gidince bu avantajını kullanmış, robben'in düzgün pasında topu ağlara göndermiştir. işte bu dakikadan itibaren film kopmuş, belki de tarihinin en uyumlu kadrosunu oluşturmuş olan çek cumhuriyeti uykusundan uyanmıştır. en heyecanlı yerinde kesiyorum, ikinci bölümde görüşmek üzere sevgili okurlar...
bölüm 1 - sulu portakal
hollanda phillip cocu, çek cumhuriyeti ise pavel nedved kaptanlığında çıktı sahaya. hollanda kalesinde her zaman güven veren van der sar vardı. savunmayı jaap stam, bouma, sonradan kaptanlığa kadar yükselecek van bronckhorst ve maçın belki de kaderini değiştiren heitinga oluşturuyordu. bildiğimiz 4-3-3 sisteminde sahaya dizilen hollanda'nın orta sahası clarence seedorf, o gün oldukça iyi bir futbol ortaya koyacak edgar davids ve kariyerinin son büyük turnuvasına çıkan phillip cocu'dan oluşmaktaydı. hücum üçlüsü ise bugünlerde pek adı anılmayan andy van der meyde, maçın milan baros ile birlikte en iyi oyuncusu olan arjen robben ve ruud van nistelrooy'du. çek cumhuriyeti ise iyi futboluyla kupanın en büyük sürprizi olmayı hedefliyordu. kalede artık dünyanın en iyi kalecilerinden olarak gösterilen petr cech vardı. savunma dörtlüsünü o dönemde ajax forması giyen grygera, ujfalusi, jiranek ve milan'ın önemli oyuncularından jankulovski oluşturuyordu. kağıt üzerinde 4-1-2-1-2 düzeninde oynayan çek cumhuriyeti özellikle milan baros'un dinamik oyunuyla maç içerisinde 4-1-5'ten 4-5-1'e kadar tonla varyasyon deneyebiliyordu. orta sahanın defansif yükünü bir istikrar abidesi olan tomas galasek çekiyor, hücumu o yıl avrupa'nın en iyi oyuncusu seçilen pavel nedved, çek cumhuriyeti'nin en iyi oyuncularından tomas rosicky ve o gün milli takımlar seviyesinde 96. maçına çıkan karel poborsky yönlendiriyordu. takımın ileri ikilisini zaten milli takımda her zaman inanılmaz oynayan ve ayrıca o dönem inanılmaz bir form grafiği yakalamış milan baros ve 2.02'lik jan koller oluşturuyordu. kısacası daha maç başlamadan güzel geçeceği belliydi. maçı bbcsport için fifa serisinden hatırlayacağınız john motson'un anlattığını belirteyim. imkanı olanlar maçın bbc kaydına ulaşsın, kesinlikle ayrı bir hava veriyor. neyse maça dönelim. municipal de aveiro'yu bilenler için konuşuyorum, hollanda deniz tarafındaki kaleye doğru atak yapıyordu. hakem düdüğünü çaldı ve unutulmaz maç başladı. henüz 4 dakika olmuştu ki hollanda van der meyde'nin kanadından bir serbest vuruş kazandı. topun başına arjen robben geçti, büyük ihtimalle kendisinin bile inanamadığı güzellikte içeriye gönderdi topu. top süzüldü, süzüldü, resmen ağzı açık izlemekte olan çek cumhuriyeti savunmasını geçti, izlemek yerine koşu yapmayı tercih etmiş olan wilfried bouma'nın kafasıyla buluştu, petr cech'in solundan ağlara gitti. portakaller erken golün sevincini doyasıya yaşıyordu, özellikle van nistelrooy koşup bouma'yı yakalamış, "öpücem, valla öpücem" çekip sonunda da amacına ulaşmıştı. çek cumhuriyeti ise henüz açılamamış, bir de golün şoku gelince iyice durgunlaşmıştı. nitekim hollanda zaman zaman tehlikeli ataklar yapmaya devam ediyordu. 18. dakikada robben topu o maç onlarca kez yapacağı gibi 4-5 kişiyi dağıtıp soldan taşıdı, içeriye biraz fazla havadan kestiği topa nistelrooy yükselmek isterken jankulovski'nin müdahalesiyle düştü, penaltı beklentisi karşılık görmedi, ancak bunun üzüntüsü yaklaşık 30 saniye sürdü. jankulovski nistelrooy'un düşüşünden sonra aldığı topu jan koller'e gönderdi. bence bu oldukça saçma bir pastır, izleyenler hatırlayacaktır, jankulovski önünde geniş bir alan olmasına rağmen topu 5 metre kadar sürüp henüz santra bölgesinde olan jan koller'e göndermiştir. koller topu ancak kontrol edebilecek zamanı bulabilmiş, sonrasında heitinga'ya kaptırmıştır. orta yuvarlağın 5-6 metre önünde topla buluşan davids topu bir müddet dağınık çek cumhuriyeti defansının üzerine sürmüş, sonrasında sol kanatta her zamanki gibi bekleyen robben'in önüne göndermiştir. ilk pozisyonda pasif ofsaytta olan van nistelrooy top kendisine değil de sol kanada gidince bu avantajını kullanmış, robben'in düzgün pasında topu ağlara göndermiştir. işte bu dakikadan itibaren film kopmuş, belki de tarihinin en uyumlu kadrosunu oluşturmuş olan çek cumhuriyeti uykusundan uyanmıştır. en heyecanlı yerinde kesiyorum, ikinci bölümde görüşmek üzere sevgili okurlar...