• 3137
    sabah uyanıyorum. ne saat olursa olsun kalkmak hep zor gelir. gidip bir su yüzüme vuruyorum, ayılayım diye. aslında ayılmak için daha güzel bir yöntem var, sonradan keşfediyorum; herhangi bir spor haberi kaynağını açıyorum. her zaman olduğu üzere mancini'ye giydirmeler, ünal aysal üzerinden "sıkıldım" haberleri, takım içinde birbiriyle kavga ettirilmeyen herhangi bir oyuncu kombinasyonu varsa onların sözde kavgalarını okuyorum. düşünüyorum tüm 2'li kavgaları bitirdiklerinde acaba 3'lü kavgalara da geçecekler mi. ha unutmadan bir de şanslıysam yolanthe ve kıvanç üzerinden sneijder haberleri buluyorum. tüm bunlar yüzüme çarpacağım sudan, fondip yapıp içeceğim koyu kahveden daha ayıltıcı oluyor. sinirim bozuldu bak şimdi, gülümsüyorum.

    iş günü veya tatil günü olmasına göre mevcut hazırlıklarımı yapıp, rutin hayatın çarkı olmaya devam ederken "bari galatasaray kaynaklarında neler var" diyerekten sözlük vb. kaynaklara göz atıyorum. karşılaştığım manzara nispeten farklı değil. galatasaray muhabiri ama aslında derdi galatasaray olmayan şahısların yaptığı kriz, iflas, istifa haberlerini, mevcut galatasaray çatısı altında görevli personel, başkan, futbolculara yapılan ahlak sınırı dışında eleştirileri, suni transfer haberlerini okuyorum. yine gülümsüyorum.

    akşam galatasaray'ın maçı varsa zaten maç günü havasına hiç bir şey yapmasam bile giriyorum. galatasaray bu, hamurumuza işlemiş, dna'mıza dahil olmuş. maç saatine yakın ilk 11'i bekliyorum. 1 dakika sonra resmi olarak açıklanacak olsa bile bakıyorum dedikodu ve duyumlara. kim oynayacak kim oynamayacak. demiyorum kendime 1 dakika bekle zaten açıklanacak. heyecan bu olsa gerek. maçtan önce biliyorum bir şey olacağı yok. iki adım atamıyor takım. ama bu sefer farklı olur belki? açıkcası 10 maç ard arda kaybetsek bile 11. maç bu sefer farklı olur diyeceğim, biliyorum.

    maç başlıyor, futbol kötü, adım atmayan bitik oyuncular. her zaman olduğu gibi isyan ediyorum " hem sevdiğin işi yapıyorsun hem bunu galatasaray'da yapıyorsun, biraz mücadele et.." maç bitiyor. puan kaybetmişiz veya daha beteri olmuş. bu sefer sinirden gülümsüyorum sanırım.

    maçtan sonra yorumlar, asmalar, kesmeler, kovmalar, kurumsallık giydirmeleri (herhalde kurumsallıkla derdi olan tek bizim taraftarımız şu dünyada).. sinirleniyorum, hırslanıyorum, anlatmaya, çözüm üretmeye çalışıyorum. ilaç zaman, bunu bildiğim halde zamana bırakamıyorum. heyecan bu olsa gerek. çaresizlik mi dersin bilemiyorum ama tebessüm ediyor, gülümsüyorum.

    saat geç olmuş, kafayı yatağa koyuyorum. aynı anda hagi topu alıyor, biraz dürtüyor, ilerliyor ve füzeyi yolluyor. aslında normal bir şey onun adına yaptığı şey. top yerini bildiği için ağlara gidip rahatlıyor. hagi koşuyor. arkadaşlarına "gel, gel" diyor eliyle.

    yarın iş vardı, yapacak çok iş ve çekecek çok kahır var. yarın erkenden gidip önc......hagi'ye odaklanmışım. ne güzel gülümsüyor. sanki galatasaray gibi. evet o an gülümseyen galatasaray sanki. tüm kulüp, koca camia, bütün tarih sanki o an orada toplanmış. hagi'de toplanmış. spiker bir şeyler söylüyor ama ben duymuyorum, o da seviniyor sanırım.

    hagi'ye bakıyorum, ne güzel gülümsüyor.
App Store'dan indirin Google Play'den alın