3517
bir kısmı bişeylere nefret duymazsa ölecek hastalığına yakalanmıştır.
2011-2012 sezonundan başlayalım. şike olayları, fedarasyonun ayak oyunları vs. derken mükemmel bir kenetleniş yaşamış ve mükemmel işlere imza atmıştık. takımda her şey yolundaydı. eleştirilecek pek bişey yoktu. içlerde biriken nefret duygusunu federasyona ve şikecilere kusarak rahatlanılıyordu.
2012-2013 sezonu önceki sezon kadar parlak değildi. nihayet nefret kusulacak birileri çıkmıştı. bu isim zaman zaman hamit altıntop, zaman zaman amrabat, zaman zaman dany, zaman zaman melo oldu. bi kısım taraftarın nefretini kusabilmek için takım içinde olumsuzluk arayışları içinde olması yine fos çıktı. sezon yine mutlu sonla bitti.
2013-2014 sezonuna gelelim. ta sene başında bölündü zaten taraftar. arayış içinde oldukları tüm şartlar mevcuttu. sene başında bölündük biz ikiye. ultraslanın tutum ve davranışları, statta yaşanan olaylarla başladı bölünmemiz. kimi ultraslana saydı, sövdü, nefretini kustu kimi diğer tarafa. nihayetinde bölündük. artık nefret kusabileceği şeyler mevcuttu bi kısmının. sonra hamit altıntop'a sarıldı bi süre. o sakatlanınca bu sefer burak yılmaz'a çevrildi ibre. formsuz döneminde bu sefer onun üzerinden bölünüldü ikiye. kimi savundu, sahip çıktı kimi nefretini kustu. o geçti sneijder üzerinden tartışmalar yaşandı bu sefer. tartışmalar hiç son bulmadı. ve sonra camianın en büyük sorunu yaşandı. yönetim-terim arasında olanlar ve hocanın gönderilişi. kimi yönetime kin kustu, kimi terim'e. en böyük bölünmeyi bu olayla yaşadık biz. terim gitti mancini geldi. kötü sonuçlar devam ediyor. herkes gözüne birini kestirmiş, ona yükleniyor. tüm nefretini kusuyor. ne mutlu kimileri için değil mi? takımda bir sürü sorun var ve sizler doya doya nefretinizi kusabiliceksiniz. haz duyuyorsunuz çünkü bundan. takım içindeki sorunlardan besleniyorsunuz. bişeye takmışsanız, o takıntınızı ne yapsak değiştiremeyiz. hoşunuza gitmeyen ne varsa sonuna kadar nefretinizi kusarsınız ama yetmez. o sorun giderilse bile başka bişeye takarsınız. çünkü illa bişeylerden rahatsız olmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. sorunsuz bi takım düşünemiyorsunuz. takım içinde sorun olmasa bile türlü türlü senaryolar kurarsınız kafanızda ve o senaryoyu nüfus ettirmeye çalışırsınız başkalarına.
neyseki bu sezon senaryo falan üretmeye gerek yok. takım içinde bir sürü sorun var çünkü. nefret kusup, eleştirebileceğiniz bir sürü olay, kişi var. bir sürü şey yüzünden ikiye bölündük biz. ve zor toparlanırız. bu bölünmüşlük içerisinde bu sezon takımdan bişey beklemeyin. bol bol nefretinizi kusup, sövüp sayıp içinizi rahatlatabileceğiniz koca bir sezon var önümüzde.
gidin, tartışın, nefret kusun. kiminiz burak'a, kiminiz selçuk'a, kiminiz melo'ya, kiminiz fatih hoca'ya, kiminiz dany'e, kiminiz ünal aysala'a, kiminiz semih'e, kiminiz amrabat'a, kiminiz drogba'ya vs. vs. gidin içinizde ne varsa dökün.
ama ama nefretinizi kusarken de bu adamlar bizlere neler yaşatmış arada bi durun düşünün ondan sonra laflarınızı seçin.
evet bencede takımdan gönderilmesi gerekenler var, bencede kötü oynayan futbolcularımız var, bence de fatih hocamızında hataları var. ama tüm bunlar onlardan nefret etmenizi gerektirmiyor. bişey yazarken, düşünürken geçmişi de unutmayın, neler yaşattıkları bi an hatırlayın. düşünüp, tartın ondan sonra yazın. ne olur.
kadıköy hatırasını hatırlayın,
hamit'in schalke'ye füzesini hatırlayın
burak'ın şampiyonlar ligindeki gollerini hatırlayın
erzurum hatırasını hatırlayın
ellerini iki yana açarak koşan elmander'i hatırlayın
umut'un schalke'ye attığı golden sonra fatih hoca'nın tepesine çıkmaya çalışan sneijder'i hatırlayın
real madrid'i bozguna uğratıp, tura geçemesek bile bize mükemmel bir gece yaşatan adamları hatırlayın
'bazen sadece bakarsın' diye aylarca volkan'la dalga geçmemizi sağlayan selçuk'u hatırlayın
kadıköy hatırası 2'yi hatırlayın
diğer takım taraftarları tarafından bitirilmek istenen burak'ın her hafta onları hüsrana bizleri ise sevince boğuşunu hatırlayın
kadıköy'den 2-2'lik skorla dönüldüğünde florya'da yaşananları hatırlayın
muslera'nın volkan babacan'a golünü hatırlayın
melo'nun penaltı kurtarışını hatırlayın
ordu, samsun, mersin maçlarındaki geri dönüşleri hatırlayın
şampiyonlar ligi kura çekimleri için nasıl sinerjiler yaptığımızı hatırlayın
ve daha neler neler var ki hatırlanacak, ilk aklıma gelenler bunlar oldu. lütfen bunları bi hatırlayın ve ondan sonra bizlere bu kadar güzel şeyler yaşatmış olan adamlara yazdıklarınıza dönüp bir daha bakın ve utanmınız varsa az da olsa utanın. kendinizi illa bişeylerden nefret etmek zorunda hissedip ikiye bölünmeyin. salt nefret duygusunun kimseye bi faydası yok. şu yaşattıkları şeyler uğruna az da olsa elinize, dilinize sahip çıkın. takım elbet düzelir, her şey yoluna girer ama bu kadar güzel şeyler yaşatan adamlara bu şekilde davranılırsa bundan sonra kazanılacak başarıların hiç bir önemi, güzelliği kalmaz.
son olarak sabırlı olması gereken taraftar. her maçtan sonra aynı şeyleri tekrar tekrar tartışıp, bölünmenin mantığı yok. devre arasına kadar takıma verilebilecek en iyi destek verilmeli, toparlanma taraftardan başlamalı. devre arasından sonra ise mutlaka bi değişim yaşanacaktır. hiç bitmeyecekmiş gibi bi kabus olan, o lanet 2010-2011 sezonundan sonra mükemmel işlere imza attık biz. yine o günler gelecekse bugünlerin çilesini çekmeye değer. yeter ki sabredelim.
2011-2012 sezonundan başlayalım. şike olayları, fedarasyonun ayak oyunları vs. derken mükemmel bir kenetleniş yaşamış ve mükemmel işlere imza atmıştık. takımda her şey yolundaydı. eleştirilecek pek bişey yoktu. içlerde biriken nefret duygusunu federasyona ve şikecilere kusarak rahatlanılıyordu.
2012-2013 sezonu önceki sezon kadar parlak değildi. nihayet nefret kusulacak birileri çıkmıştı. bu isim zaman zaman hamit altıntop, zaman zaman amrabat, zaman zaman dany, zaman zaman melo oldu. bi kısım taraftarın nefretini kusabilmek için takım içinde olumsuzluk arayışları içinde olması yine fos çıktı. sezon yine mutlu sonla bitti.
2013-2014 sezonuna gelelim. ta sene başında bölündü zaten taraftar. arayış içinde oldukları tüm şartlar mevcuttu. sene başında bölündük biz ikiye. ultraslanın tutum ve davranışları, statta yaşanan olaylarla başladı bölünmemiz. kimi ultraslana saydı, sövdü, nefretini kustu kimi diğer tarafa. nihayetinde bölündük. artık nefret kusabileceği şeyler mevcuttu bi kısmının. sonra hamit altıntop'a sarıldı bi süre. o sakatlanınca bu sefer burak yılmaz'a çevrildi ibre. formsuz döneminde bu sefer onun üzerinden bölünüldü ikiye. kimi savundu, sahip çıktı kimi nefretini kustu. o geçti sneijder üzerinden tartışmalar yaşandı bu sefer. tartışmalar hiç son bulmadı. ve sonra camianın en büyük sorunu yaşandı. yönetim-terim arasında olanlar ve hocanın gönderilişi. kimi yönetime kin kustu, kimi terim'e. en böyük bölünmeyi bu olayla yaşadık biz. terim gitti mancini geldi. kötü sonuçlar devam ediyor. herkes gözüne birini kestirmiş, ona yükleniyor. tüm nefretini kusuyor. ne mutlu kimileri için değil mi? takımda bir sürü sorun var ve sizler doya doya nefretinizi kusabiliceksiniz. haz duyuyorsunuz çünkü bundan. takım içindeki sorunlardan besleniyorsunuz. bişeye takmışsanız, o takıntınızı ne yapsak değiştiremeyiz. hoşunuza gitmeyen ne varsa sonuna kadar nefretinizi kusarsınız ama yetmez. o sorun giderilse bile başka bişeye takarsınız. çünkü illa bişeylerden rahatsız olmak zorunda hissediyorsunuz kendinizi. sorunsuz bi takım düşünemiyorsunuz. takım içinde sorun olmasa bile türlü türlü senaryolar kurarsınız kafanızda ve o senaryoyu nüfus ettirmeye çalışırsınız başkalarına.
neyseki bu sezon senaryo falan üretmeye gerek yok. takım içinde bir sürü sorun var çünkü. nefret kusup, eleştirebileceğiniz bir sürü olay, kişi var. bir sürü şey yüzünden ikiye bölündük biz. ve zor toparlanırız. bu bölünmüşlük içerisinde bu sezon takımdan bişey beklemeyin. bol bol nefretinizi kusup, sövüp sayıp içinizi rahatlatabileceğiniz koca bir sezon var önümüzde.
gidin, tartışın, nefret kusun. kiminiz burak'a, kiminiz selçuk'a, kiminiz melo'ya, kiminiz fatih hoca'ya, kiminiz dany'e, kiminiz ünal aysala'a, kiminiz semih'e, kiminiz amrabat'a, kiminiz drogba'ya vs. vs. gidin içinizde ne varsa dökün.
ama ama nefretinizi kusarken de bu adamlar bizlere neler yaşatmış arada bi durun düşünün ondan sonra laflarınızı seçin.
evet bencede takımdan gönderilmesi gerekenler var, bencede kötü oynayan futbolcularımız var, bence de fatih hocamızında hataları var. ama tüm bunlar onlardan nefret etmenizi gerektirmiyor. bişey yazarken, düşünürken geçmişi de unutmayın, neler yaşattıkları bi an hatırlayın. düşünüp, tartın ondan sonra yazın. ne olur.
kadıköy hatırasını hatırlayın,
hamit'in schalke'ye füzesini hatırlayın
burak'ın şampiyonlar ligindeki gollerini hatırlayın
erzurum hatırasını hatırlayın
ellerini iki yana açarak koşan elmander'i hatırlayın
umut'un schalke'ye attığı golden sonra fatih hoca'nın tepesine çıkmaya çalışan sneijder'i hatırlayın
real madrid'i bozguna uğratıp, tura geçemesek bile bize mükemmel bir gece yaşatan adamları hatırlayın
'bazen sadece bakarsın' diye aylarca volkan'la dalga geçmemizi sağlayan selçuk'u hatırlayın
kadıköy hatırası 2'yi hatırlayın
diğer takım taraftarları tarafından bitirilmek istenen burak'ın her hafta onları hüsrana bizleri ise sevince boğuşunu hatırlayın
kadıköy'den 2-2'lik skorla dönüldüğünde florya'da yaşananları hatırlayın
muslera'nın volkan babacan'a golünü hatırlayın
melo'nun penaltı kurtarışını hatırlayın
ordu, samsun, mersin maçlarındaki geri dönüşleri hatırlayın
şampiyonlar ligi kura çekimleri için nasıl sinerjiler yaptığımızı hatırlayın
ve daha neler neler var ki hatırlanacak, ilk aklıma gelenler bunlar oldu. lütfen bunları bi hatırlayın ve ondan sonra bizlere bu kadar güzel şeyler yaşatmış olan adamlara yazdıklarınıza dönüp bir daha bakın ve utanmınız varsa az da olsa utanın. kendinizi illa bişeylerden nefret etmek zorunda hissedip ikiye bölünmeyin. salt nefret duygusunun kimseye bi faydası yok. şu yaşattıkları şeyler uğruna az da olsa elinize, dilinize sahip çıkın. takım elbet düzelir, her şey yoluna girer ama bu kadar güzel şeyler yaşatan adamlara bu şekilde davranılırsa bundan sonra kazanılacak başarıların hiç bir önemi, güzelliği kalmaz.
son olarak sabırlı olması gereken taraftar. her maçtan sonra aynı şeyleri tekrar tekrar tartışıp, bölünmenin mantığı yok. devre arasına kadar takıma verilebilecek en iyi destek verilmeli, toparlanma taraftardan başlamalı. devre arasından sonra ise mutlaka bi değişim yaşanacaktır. hiç bitmeyecekmiş gibi bi kabus olan, o lanet 2010-2011 sezonundan sonra mükemmel işlere imza attık biz. yine o günler gelecekse bugünlerin çilesini çekmeye değer. yeter ki sabredelim.