4
2 gündür bilmemkaç derece ateşle hasta yatarken salondan gelen dakika-skor formatlı bilgilerle takip edebildiğim, 3-2 haberini aldıktan sonra o halimle fırlayıp salona yollanmama sebep olan, sinan'ın 90. dakikadaki golünden sonra yılmaz vural misali takla attığım maç. bitiş düdüğü ile polis ve fenerbahçeli taraftarlar arasında büyük olaylar çıkmış, lig tv ise "tarafsız yayıncılık" olayında çığır açmıştı resmen. maç bittikten sonra maçı anlatan melih şendil ve yorumcu şenol çorlu maçın skoruyla bir süre error vermiş, ikilinin imdadına malum "laylay fenerbahçe" tezahüratı yetişmişti. uzunca bir süre pilot kameradan stadın genel görüntüsünü veren lig tv anonsun geldiği anda fener tribünlerin dönmüş, polis ve taraftar arasındaki çatışma görüntüleri eşliğinde anonsu yapan zata epey bir saldırılmıştı. ne porvakatörlüğü kalmıştı, ne bilgisiz olduğu, hatta böyle insanlar yüzünden türk futbolunun ilerleyemediği... o kadar güzel çalışmıştı ki melih şendil ve şenol çorlu, ertesi gün tüm gazete ve televizyonlar bütün yaşananları anonsu yapan kişiye yüklemiş; hatta iş anonsçunun gözaltına alınmasına kadar gitmişti.
halbuki işin aslı çok farklıydı. maç bitiminde fenerbahçe tribünün kafa diye tabir edilebilecek grupları arasında ufak bir tartışma yaşanmış, itiş kakışa dönüşen bu tartışmayı ayırmaya çalışan polisler temiz bir dayak atılıp geri gönderilmiş; akabinde de polisler o bölgeye doğru coplarla saldırmış, arada gelen anons ve tribüne saldıran polislere mağlubiyetin de getirdiği psikolojik durumun birleşmesiyle olaylar tüm tribünü sarmıştı. oluşan o karambol ortamında koltuklar kırılmış, hem polis hem de taraftar cephesinden epey bir dayak yiyen olmuş, bazı fenerbahçelilerin polislerin cop ve kasklarını alarak onlara saldırdıkları görünmüştü. hatta yanlış hatırlamıyorsam gfb amigosu sefa da karambolde polisten epey bir cop yemişti. ancak tarafsız gözler görmek istediği gibi görmüştü, görünmesini istediği gibi göstermişti olanları.
ertesi hafta fenerbahçe kadıköy'de galatasaray'ımıza dört tane sallamış; şampiyonluğu kutlamaya başlamıştı. tribünde "g.tünüzden s.ktik mi" yazılı bir pankart açılmıştı. maçtan sonra canlı bir hindi sahaya çıkarılmış, kanatlarından çekiştirile çekiştirile binbir eziyetle dolaştırılmış, saha içindeki bir zat elindeki mikrofonla galatasaray'a her türlü küfrü etmiş, hatta bunların ufak bir kısmı lig tv yayınına da yansımıştı. ancak hiç kimse bunları eleştirmedi. geçen hafta tahrik denilen şeylerin on beteri "eğlence" olarak anıldı. ezeli rekabetin güzellikleri ve hoş göndermeler gibi kılıflara sokuldu. iki saat tribüne tutulan projektörler altında edilen küfürleri dinlemek zorunda kalan galatsaray taraftarının koltuk atması hazımsızlığa yorumlandı. çok değil, üç hafta sonrası ise malumdu. o gün sinirden ağlayan gözlerden mutluluk gözyaşları dökülüyordu, saatlerce küfür ederek eğlenenler(!) ise muhtemelen şok ve koma halindeydi...
futbol açısından değerlendirmek gerekirse ligin seyyar golcülerinden olan küçük takımların büyük yıldızı sinan kaloğlu üç golle kendini aşmış, arda ve zafer de oyunlarıyla florya'ya gerekli mesajı göndermişti. maçın yıldızı ise birçoklarına göre şimdilerde 10 milyon euro fiyat biçilen o dönemin fenerbahçe'li stoperi servet çetin idi...
halbuki işin aslı çok farklıydı. maç bitiminde fenerbahçe tribünün kafa diye tabir edilebilecek grupları arasında ufak bir tartışma yaşanmış, itiş kakışa dönüşen bu tartışmayı ayırmaya çalışan polisler temiz bir dayak atılıp geri gönderilmiş; akabinde de polisler o bölgeye doğru coplarla saldırmış, arada gelen anons ve tribüne saldıran polislere mağlubiyetin de getirdiği psikolojik durumun birleşmesiyle olaylar tüm tribünü sarmıştı. oluşan o karambol ortamında koltuklar kırılmış, hem polis hem de taraftar cephesinden epey bir dayak yiyen olmuş, bazı fenerbahçelilerin polislerin cop ve kasklarını alarak onlara saldırdıkları görünmüştü. hatta yanlış hatırlamıyorsam gfb amigosu sefa da karambolde polisten epey bir cop yemişti. ancak tarafsız gözler görmek istediği gibi görmüştü, görünmesini istediği gibi göstermişti olanları.
ertesi hafta fenerbahçe kadıköy'de galatasaray'ımıza dört tane sallamış; şampiyonluğu kutlamaya başlamıştı. tribünde "g.tünüzden s.ktik mi" yazılı bir pankart açılmıştı. maçtan sonra canlı bir hindi sahaya çıkarılmış, kanatlarından çekiştirile çekiştirile binbir eziyetle dolaştırılmış, saha içindeki bir zat elindeki mikrofonla galatasaray'a her türlü küfrü etmiş, hatta bunların ufak bir kısmı lig tv yayınına da yansımıştı. ancak hiç kimse bunları eleştirmedi. geçen hafta tahrik denilen şeylerin on beteri "eğlence" olarak anıldı. ezeli rekabetin güzellikleri ve hoş göndermeler gibi kılıflara sokuldu. iki saat tribüne tutulan projektörler altında edilen küfürleri dinlemek zorunda kalan galatsaray taraftarının koltuk atması hazımsızlığa yorumlandı. çok değil, üç hafta sonrası ise malumdu. o gün sinirden ağlayan gözlerden mutluluk gözyaşları dökülüyordu, saatlerce küfür ederek eğlenenler(!) ise muhtemelen şok ve koma halindeydi...
futbol açısından değerlendirmek gerekirse ligin seyyar golcülerinden olan küçük takımların büyük yıldızı sinan kaloğlu üç golle kendini aşmış, arda ve zafer de oyunlarıyla florya'ya gerekli mesajı göndermişti. maçın yıldızı ise birçoklarına göre şimdilerde 10 milyon euro fiyat biçilen o dönemin fenerbahçe'li stoperi servet çetin idi...