resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 4191
    galatasaray, fenerbahçe gibi büyük kulüplerin başkanlıklarını yapan kişilerin düşebileceği en büyük hataya düşmeye çok yakın kendisi. tek adam olmak, koca kulübü parmağında oynatmak, yönetim kuruluna kuklaları dizmek, sürekli kamera önünde bulunmak ve nihayetinde diktatör olmak yolunda çok kötü adımlar atıyor. kendi fikri mi danışmanları mı öneriyor bunları bilmiyorum ama kesinlikle kendisine gelmesi lazım. oyuncunun, hocanın formsuzluğu olur ama başkanın formsuzluğu olur mu?

    oysa ki ünal aysal'ın ilk başkanlık günlerini hatırlayalım ve geçmişteki ünal aysal ile şimdikinin farklarını görelim.

    "ben futboldan anlamam" gibi güzel bir özeleştiri ve kendini bilme erdemiyle getirdi fatih terim'i kulübün başına. ali dürüst ve albayrak vs. gibi kulüpte iyi kötü yer edinmiş, fikirlerini ortaya koyabilen yani kukla olmayan, fatih hoca ile de araları iyi olan bir ekip kurdu. o ekip ile hem hocamızın yüzü hem de bizim yüzümüz gülüyordu.

    "beni ekranlarda çok fazla göremeyeceksiniz" demişti ilk günlerinde. az ama aklı başında konuşan bir adam olduğu konusunda hem fikirdik. şike sürecinin başlarında çok temiz ayarlar çekmesinden başka 1-2 tv programı hariç adamın yüzünü görmedik aylarca. maçlara bile gelmeyip bu sessizliğin bokunu çıkarttığı da oluyordu tabi ama olsun. elin diktatör aziz yıldırım'ı soyunma odasından çıkmazken kendisi esas usta olduğu konularla çok güzel uğraştı 2 sene.

    işte ne olduysa bu yaz döneminde oldu. bir anda bu olgun, akıllı, erdemli gözüken adam aziz yıldırım temalı hareketlere girişti:

    bir anda yönetim kurulunu dağıttı. bir anda genel kurul kararı alarak kulüpteki iyi anlaşamadığı ve kuklalık yapmayacak kadar büyük olan isimleri şutladı. bakınız, aziz yıldırım kokan hareketler.

    tff ile ilişkin asarız keseriz mealinde açıklamalar yapmaya başladı. diktatör aziz'den, otopark mafyası trabzon başkanından beklenirdi ama ünal aysal'dan beklenmezdi böylesine altı boş çıkışlar. bizim bildiğimiz ünal aysal tff'yi siker de belini incitmezdi. demirören daha ne olduğunu anlayamadan ters köşe olurdu o ilk günkü aysal karşısında.

    galatasaray'dan çok hoca kovulmuştur ama hiçbirisi bunu antrenmanda iken öğrenmemiştir. telefon çağrıları, sms'ler bahane edilip fatih hoca ile yollar ayrıldı. evet iki taraf da hatalıydı, takım bu durumdan kötü etkileniyordu ama aynı diktatör aziz yıldırım'ın twitter'ı boku püsürü bahane edip zaten kafasında bitirdiği alex'i gönderme şekli gibi gönderdi fatih terim'i. fener'in yıllarca götünü kurtaran alex'i telefonla oynamasını bahane edip gönderen diktatör'den güzel bir rol çaldı ünal aysal.

    bütün ayrılma-kovulma süreci sonunda tam kulübün ateşi düşmek üzere iken dönüp dönüp tekrardan fatih terim'e laf çakması ise çöküşün sonuydu.

    3 temmuz sürecinde "bu ateş üfleyerek sönmez" gibi hem içerik hem de uslüp olarak efsane bir bildiri yayınlayan başkan gitti, rok ile sms paylaşan, resmi siteden imla hatalarıyla dolu anti-fatih terim bildirileri yayınlayan bir adam geldi.

    kırk yılda bir stada uğrayan adam gitti her maç mahalle maçında bile ciddiye alınmayacak seviyede motivasyon konuşmaları için soyunma odasından çıkmayan adam geldi.

    ünal aysal bir de elinde megafon ile tribünlere ayar vermeye kalkarsa stadda, olmuş demektir. sırada o var.
App Store'dan indirin Google Play'den alın