• 5
    deminden beri bu başlığa elim gidip gidip geliyor. uzun veya tartışma yaratacak bir şeyler yazmak istemiyordum ama sanırım yazacağım. yeni dünyanın -endüstriyel futbolun- taraftar paradigması para üzerinden şekilleniyor. daha çok öde, daha iyi taraftar ol. forma da al. bilet de al. yurt dışında takımını destekle, konaklamanı ve yolculuğunu ben ayarlarım. tabii ki; 500 euroya halledebileceğin bu işleri ben sana 600 euroya sunuyorum. niçin? çünkü sen taraftarsın, üstelik de iyi bir taraftarsın. dolaysıyla aidiyetinin bedeli o aradaki 100 euroluk fark, ödersin. aidat olarak düşün. evet, böyle düşün.

    tamam, buna karşı çıkalım. bana uyar. o zaman aydın yılmaz, ceyhun gülselam, emre çolak gibi oyuncuları ıslıklamayı keselim; zira bu siktiriboktan çarklar dönmediği zaman drogba, sneijder, melo falan hayal. borçları ödemek de biraz zorlaşacaktır tabii ki. olsun; kulüp taraftarı düşünsün. taraftar zaten kulübünü düşünür yeri gelirse. yardım kampanyaları falan...

    hem sonra; biz küçük yatırımcı değiliz. öyle miyiz? hayır, değiliz. o zaman sermaye arttırımı nedir diye bakmamıza gerek yok. bu arttırım için yedekte sermayesi olmayacak kadar küçük yatırımcı bu işten zarar görebilir, ama bu bizi ilgilendirmez. çünkü; bu yasal bir şey -ki gerçekten yasaldır- ve kulüp bu yolla temin ettiği gelirler ile borçlarını ödeyecek, daha iyi futbolcular alacak, daha başarılı olacağız vs. öyle değil mi?

    etik meselesi bizi etkilediği zaman önemli çünkü. sonuçta biz bir armanın peşinden gideriz, bir kulübe karşı aidiyet duyguları besleriz, dolayısıyla ucu bize dokunmadığı sürece etik meselesinin lafı açılmamalı. doğru düşünüyorum değil mi?

    biletler satışa çıkmadığı zaman tepki konulması kesinlikle yerli yerindedir. ama fiyat üzerinden konuşup "karaborsa" demek hakkaniyetli bir tutum değil. çok değil; birkaç yıl önce pirinç stokları ile ilgili bir durum olmuştu ve pirinç fiyatları inanılmaz yükselmişti. çünkü talep aynıydı, ve stoklar azalmıştı eskisine göre; o nedenle fiyatı arttırmak yoluna gitti satıcılar. hatta bakanın biri çıkıp "bir süre bulgur yiyin, düşecektir." gibi ekonomik deha pırıltıları saçan bir laf da etmişti. burada da aynı şey söz konusu. talep yoğun, arz az. mecburen fiyatlar yükselecek. gelir elde edilebilecek her yol incelenecek; bulunduğu anda uygulamaya koyulacak. siz istediğiniz kadar romantize edin galatasaray'ı dünyadan kopartarak, bu takım şirket beyler. borsada işlem görüyorsanız, bir takım konular artık geri dönülmez noktaya gelmiştir. iyi tarafından bakın; o bakan kadar aymaz adamlar yok kulübün bünyesinde. "siz de içerideki maçları izlersiniz canım, dışarıya gitmezsiniz. zamanla düşecektir." demek aymazlığını göstermiyorlar. sessizce izliyorlar olup biteni.

    arzdan fazla talep olursa fiyat artar. basit.

    not: işbu yazıda bahsettiğim çok basit ekonomik kaidenin, ve burada hiç adının dahi geçmediği çok daha komplike bir çok ekonomik kaidenin, mevcut siyasi, dini, ekonomik, toplumsal birçok kurumun dünyaya ve insanlığa faydadan ziyade zarar getirdiği fikrindeyim. isyanım; tıpkı diğer şirketler gibi borsada yer alan bir başka şirketin onların arasından çekilip alınarak romantize edilmesi ve "çıkarlarını çıkarlarımıza uyarla" denmesi. kelimenin en hafif tabiri ile iki yüzlülük.
App Store'dan indirin Google Play'den alın