• 41
    az önce gittiğim mahalle berberinde köküne kadar yaşadığım, lig tv'nin ender güzel işlerinden biri olan slogan.

    şimdiki kuaför salonundan hallice "erkek kuaförü" ya da "hair studio" tarzı mekanları bir kenara bırakın. tabi eskilerin saç kestirmeye diye gidip bir dolu hayat tavsiyesi ile döndüğümüz, traş boyunca acaba bugün de kulakları kurtarır mıyız ikileminde gidip geldiğimiz, saatlerce istediğimiz modeli anlatsak da her seferinde aynı şekilde terkettiğimiz ömür törpüsü amcaları da. ikisinin arasında bir mekan işte. dükkanın sahibi bir berber var içinde. bir de küçük çırağı, taş çatlasa on yaşında falan. hani bizim okuldan gelip hava kararana kadar mahallede top peşinde koştuğumuz, en büyük derdimizin arabanın altına kaçan topu çıkarıp maça devam etmek olduğu yıllar...

    bu çocuksa o dükkanın içinde ömür tüketiyor, belli ki tüketmek zorunda. genelde oraya gitmesem de evime yakın olduğu için sık sık önünden geçtiğim olur. yaz-kış farketmeksizin üzerinde aynı elbise var bu çocuğun. yazın kazağının yerini tshirt alır en fazla. 10 yaşındaki bir çocuğun neşesinden eser yok, ellisine merdiven dayamış bir adamın durgunluğu ve yorgunluğu var hep üzerinde. biz aslında sahip olduğumuzun şeylerin kıymetini bilmeyi bir kenara bırak, ne olduğunun bile farkına varamayacak kadar şımarıp burun kıvırırken; bu çocuk daha 10 yaşında kıç kadar bir dükkanın içinden ömür çürütmeye başlamış durumda... 24 yaşına gelip hala baba parası yiyen, yıllar yılı elindeki imkanları çarçur edip de azamiyetin azamiyetinde birşeyler yapma zahmetini gösteren biri olarak utancımda çocuğun yüzüne bile bakamadım kaç zamandır, çocuk yüzü o kadar yorgun ki zaten bakması yürek ister...

    tüm bunların konumuzla ne alakası var di mi? üzerine giyecek ikinci bir kıyafeti bile olmayan bu çocuğun ayağında bir çift krampon vardı bugün... her boş kaldığında bir yere oturup kramponlarını kaldırıp bakıyor. bağcıklarını bağlamayı bilmese de kurcalarken çözünce sıra bekleyen çocuğun birine rica etti bağlar mısın diye. bu rutin bir saatte birkaç kere tekrarlandı. daimi müşterilerden biriyle konuşunca öğrendim ki hediye gelmiş birinden. bütün gün orda olduğunu bildiğim için "sever misin futbolu" diye sormaya cesaret edemedim, eminim ki futbolu da seviyordur. ya da tanısa çok severdi.

    zaten o yaşta hangimiz sevmezdik ki?
App Store'dan indirin Google Play'den alın