1
evet. böyle bir sorunumuz var türk futbolunda. çünkü biz bankada sıra beklemekten sıkılan, trafikte korna çalan, pisuvara giderken kemerini çözüp fermuarını açan, yemkten önce masadaki mezeleri ve içeceğini bitiren bir milletiz. sabırsızız biz.
aktif galatasaray takibim 9 10 yaşımdan beri var... bu uefayı aldığımız sezon başına denk gelir. o zamandan beri başımıza bir çok hoca geçti. peki nelerle karşılaştılar? nelerle karşılaştırıldılar?
uefa kupasını aldık, mircea lucescu geldi. hazır bir takıma kendi tecrübelerini ve stratejisini aktardı. şikenin tillahının yapıldığı sezonu son haftada kaybetti, daha doğrusu kazanamadı. işine süper kupa zaferiyle başladığından medya yüklenemedi pek.
fatih terim 2. dönemi: eski tüfeklerle yola devam etti hoca, yanlarına birçok ıvır zıvır aldı. takım gayet iyi başladığı sezona puan kayıplarına başlayınca medya affetmedi. ancak terimin taraftardaki kredisi çok yüksekti. kendi bileklerini kestiler "imparator istifa" demediler. olması gereken de buydu zaten. çünkü imparator ilk defa galatasarayın başında bitirdiği bir sezonu şampiyon tamamlayamıyordu, alaattin çakıcı sağolsun.
sonra gheorghe hagi... onla da güzel başladık lige. ama olmadı... taraftar da gıkını çıkarmadı sayılır.
sonre eric gerets. süper başladı taraftar sesini çıkarmadı.
yaşlı kurt feldkamp. bi güzel başlangıç da ondan geldi. sesimiz soluğumuz çıkmadı.
ve skibbe... işte buradan sonra taraftar bi manyaklaştı. herkes acil başarı istedi. alışmışlardı iyi hocalarla hızlı başlangıçlara. önce şampiyonlar ligi gitti, sonra yavaş yavaş ritm bulan takım abuk sabuk puan kayıpları yaptı o sırada da uefa kupasında süper ilerledi. ancak sonu gelmeyen beklenilmeyen puan kayıplarından sonra skibbe gitti ve bülent hoca geldi.
büyük kaptan zaten o sene başı transfer ettirmişti yeni topçuları. takımla 12141 idmana çıkmıştı, her oyuncuyla ayrı bir bağ kurmuştu. her puan kaybından sonra ıslıklandı, istifaya davet edilecek kadar dil uzatıldı. ancak unutuldu ki o takımı o sırada hiç bir hoca kabul etmezdi. uefada bam güm ilerleyip ligden uzaklaşan bir takımı ve yıldız futbolcuları idare etmeyi kimse gözüne kestirememişti. bülent kaptan da belki de aldığına alacağına pişman olmuştur o duyduklarından ve gönderiliş şeklinden sonra.
sonrasında rijkaard... takım ilk defa set hücumlar yapmaya başlamıştı resmen akarcasına. ancak ne vardı ki bi kısım bunu anlamadı. barçayı barça yapan sistemin kurucusu olan hoca, o yıldızları çıkaran hocaya ön libero olarak elektrik direkleri teslim edildi, o bağırdıkça ön libero diye hücumcu alındı. takım ona rağmen uefa kupasında zor bela elendiriltti kupayı alan takıma 2 maçta da forvetsiz oynayarak. ertesi sene de sümüğünü şey ettiminin çocukları tarafından kuyusu kazıldı.
ne tesadüftür. yine çok önemli bir maçtan önce gheorghe hagi ve tugay geldi. takımla 2 idmana çıkıp kadıköye deplasmana gittiler. takım harika bir direnç gösterdi. resmen elimizden kaçırdık fenerbahçeyi. herkes "hagi geldi dertler bitti" "işte böyle oynasınlar" "bu takım şampiyon olur" diye atıp tutmaya başladı. ertesi hafta antalyasporu sahayı dar ederek yendi takım, "işte bu" dendi. 3.maçında trabzon deplasmanında yenilgiyle döndük ve kabus başladı. halbuki bu taraftar çok iyi biliyordu futbolu, hagi dokununca herşey değişecekti, çünkü elinde sihirli değnek vardı. o iyi niyetli adam olmasa belki o kadar da puan toplayamazdık. bir fenerbahçeye karşı sıradan şanssızlıkla geçen maçtan sonra gönderildiği haberi geldi, ve dedi ki " galatasaray ne zaman kötü ben burada, ne zaman iyi ben yok".
hemen bülent ünder ile devam edildi. sezon bitti. fatih terim göreve çağırıldı.
ilk maç kaybedildi ama kimse ağzını açmadı. çünkü o imparatordur. elbet yolunu bulacaktı kurtuluşun. yaptıkları yapacaklarının teminatıydı. ve nitekim öyle de oldu.
şimdi sıra mancinide. o ki bizim playstationda aldığımız takımları lig şampiyonu yaptı, o ki korktuğumuz takımları birer birer devirdi. yerel başarıları gayet tatmin edicidir. şimdi sadece zamana ihtiyacı vardır. bu takıma kendi transferlerini, kendi kampını yaptırmadan laf etmek çok uç durumlar dışında fesatlıktır. bekleyeceğiz, destek vereceğiz. desteğimizin karşılığını vermezse gelin benim evden başlayalım "manicni istifa" diyerek bağırmaya evine kadar gidelim ama eğer olur da başarılı olursa, bundan sonra gelecek her teknik adama verilmesi gereken önemi görsün ve ona göre davransın.
ben de istemezdim imparatorun gitmesini, ancak eğer durumumuz böyleyse bize düşen şey hocaya destek vermek. kafamızı kuma gömmek değil.
bir başka deyişle, hadi bana küstün, ahmete mehmete küstün, ulan galatasaraya nasıl küseceksin?
haydi herkes stada, imkanı olanlar da idmana!
aktif galatasaray takibim 9 10 yaşımdan beri var... bu uefayı aldığımız sezon başına denk gelir. o zamandan beri başımıza bir çok hoca geçti. peki nelerle karşılaştılar? nelerle karşılaştırıldılar?
uefa kupasını aldık, mircea lucescu geldi. hazır bir takıma kendi tecrübelerini ve stratejisini aktardı. şikenin tillahının yapıldığı sezonu son haftada kaybetti, daha doğrusu kazanamadı. işine süper kupa zaferiyle başladığından medya yüklenemedi pek.
fatih terim 2. dönemi: eski tüfeklerle yola devam etti hoca, yanlarına birçok ıvır zıvır aldı. takım gayet iyi başladığı sezona puan kayıplarına başlayınca medya affetmedi. ancak terimin taraftardaki kredisi çok yüksekti. kendi bileklerini kestiler "imparator istifa" demediler. olması gereken de buydu zaten. çünkü imparator ilk defa galatasarayın başında bitirdiği bir sezonu şampiyon tamamlayamıyordu, alaattin çakıcı sağolsun.
sonra gheorghe hagi... onla da güzel başladık lige. ama olmadı... taraftar da gıkını çıkarmadı sayılır.
sonre eric gerets. süper başladı taraftar sesini çıkarmadı.
yaşlı kurt feldkamp. bi güzel başlangıç da ondan geldi. sesimiz soluğumuz çıkmadı.
ve skibbe... işte buradan sonra taraftar bi manyaklaştı. herkes acil başarı istedi. alışmışlardı iyi hocalarla hızlı başlangıçlara. önce şampiyonlar ligi gitti, sonra yavaş yavaş ritm bulan takım abuk sabuk puan kayıpları yaptı o sırada da uefa kupasında süper ilerledi. ancak sonu gelmeyen beklenilmeyen puan kayıplarından sonra skibbe gitti ve bülent hoca geldi.
büyük kaptan zaten o sene başı transfer ettirmişti yeni topçuları. takımla 12141 idmana çıkmıştı, her oyuncuyla ayrı bir bağ kurmuştu. her puan kaybından sonra ıslıklandı, istifaya davet edilecek kadar dil uzatıldı. ancak unutuldu ki o takımı o sırada hiç bir hoca kabul etmezdi. uefada bam güm ilerleyip ligden uzaklaşan bir takımı ve yıldız futbolcuları idare etmeyi kimse gözüne kestirememişti. bülent kaptan da belki de aldığına alacağına pişman olmuştur o duyduklarından ve gönderiliş şeklinden sonra.
sonrasında rijkaard... takım ilk defa set hücumlar yapmaya başlamıştı resmen akarcasına. ancak ne vardı ki bi kısım bunu anlamadı. barçayı barça yapan sistemin kurucusu olan hoca, o yıldızları çıkaran hocaya ön libero olarak elektrik direkleri teslim edildi, o bağırdıkça ön libero diye hücumcu alındı. takım ona rağmen uefa kupasında zor bela elendiriltti kupayı alan takıma 2 maçta da forvetsiz oynayarak. ertesi sene de sümüğünü şey ettiminin çocukları tarafından kuyusu kazıldı.
ne tesadüftür. yine çok önemli bir maçtan önce gheorghe hagi ve tugay geldi. takımla 2 idmana çıkıp kadıköye deplasmana gittiler. takım harika bir direnç gösterdi. resmen elimizden kaçırdık fenerbahçeyi. herkes "hagi geldi dertler bitti" "işte böyle oynasınlar" "bu takım şampiyon olur" diye atıp tutmaya başladı. ertesi hafta antalyasporu sahayı dar ederek yendi takım, "işte bu" dendi. 3.maçında trabzon deplasmanında yenilgiyle döndük ve kabus başladı. halbuki bu taraftar çok iyi biliyordu futbolu, hagi dokununca herşey değişecekti, çünkü elinde sihirli değnek vardı. o iyi niyetli adam olmasa belki o kadar da puan toplayamazdık. bir fenerbahçeye karşı sıradan şanssızlıkla geçen maçtan sonra gönderildiği haberi geldi, ve dedi ki " galatasaray ne zaman kötü ben burada, ne zaman iyi ben yok".
hemen bülent ünder ile devam edildi. sezon bitti. fatih terim göreve çağırıldı.
ilk maç kaybedildi ama kimse ağzını açmadı. çünkü o imparatordur. elbet yolunu bulacaktı kurtuluşun. yaptıkları yapacaklarının teminatıydı. ve nitekim öyle de oldu.
şimdi sıra mancinide. o ki bizim playstationda aldığımız takımları lig şampiyonu yaptı, o ki korktuğumuz takımları birer birer devirdi. yerel başarıları gayet tatmin edicidir. şimdi sadece zamana ihtiyacı vardır. bu takıma kendi transferlerini, kendi kampını yaptırmadan laf etmek çok uç durumlar dışında fesatlıktır. bekleyeceğiz, destek vereceğiz. desteğimizin karşılığını vermezse gelin benim evden başlayalım "manicni istifa" diyerek bağırmaya evine kadar gidelim ama eğer olur da başarılı olursa, bundan sonra gelecek her teknik adama verilmesi gereken önemi görsün ve ona göre davransın.
ben de istemezdim imparatorun gitmesini, ancak eğer durumumuz böyleyse bize düşen şey hocaya destek vermek. kafamızı kuma gömmek değil.
bir başka deyişle, hadi bana küstün, ahmete mehmete küstün, ulan galatasaraya nasıl küseceksin?
haydi herkes stada, imkanı olanlar da idmana!