14
1984 yılından bu yana arada bazı istisnalar hariç hemen hepsi birbiriyle bağlantılı veya alman ekolündendir. şöyle ki: her şey derwall'le başladı; denizli, onun öğrencisiydi; sigi held, alman'dı işte; feldkamp, derwall'in canıydı; hollmann, feldkamp'ın yardımcısı, saftig, yine sadece almandı; souness, zincirde ki ilk kopmaydı; terim, derwall'in takımında oynamıştı; lucescu, takımın en önemli oyuncusunun eski hocasıydı; hagi, kendisinden önce ki hocalardan ikisinin takımında yer almıştı; gerets, zincirde ki ikinci kopmaydı; güler, yıllardır galatasaray geleneğinin içindeydi ve hocalardan birçoğuna antrenörlük yapmıştı; skibbe, almandı; korkmaz, kendisinden önceki hocalardan on tanesinin takımlarında cesurdu.
işte böyle sevgili gsuserlar, bu bilgilere dayanarak galatasaray'a yönelik süregelen '' ekol oluşturmalı '' eleştirilerini haksız bulduğumu söylemek isterim, bence galatasaray'ın en karakteristik özelliği ( en azından benim izlediğim yıllarda ) güçlü ve savaşan bir orta sahası olmasıdır. zaman zaman hücum da veya savunma bölgesinde aksaklıklar yaşa da, kimi zamanlar hariç ( mesela inamoto dönemi ) takımımızın hep güçlü orta sahaları olmuştur, ve galatasaray en büyük başarılarını bu orta sahalara borçludur.
işte böyle sevgili gsuserlar, bu bilgilere dayanarak galatasaray'a yönelik süregelen '' ekol oluşturmalı '' eleştirilerini haksız bulduğumu söylemek isterim, bence galatasaray'ın en karakteristik özelliği ( en azından benim izlediğim yıllarda ) güçlü ve savaşan bir orta sahası olmasıdır. zaman zaman hücum da veya savunma bölgesinde aksaklıklar yaşa da, kimi zamanlar hariç ( mesela inamoto dönemi ) takımımızın hep güçlü orta sahaları olmuştur, ve galatasaray en büyük başarılarını bu orta sahalara borçludur.