16934
bu aysal'ın tarzıdır. yüzünüze ayrı konuşur, arkanızdan ayrı konuşur. kendi kafasında bazı komplolar kurar ve sizin yüzünüze gülerken bir anda gerçekleştirir. daha türk spor kamuoyu aysal'ı tanımadı. beraber çalıştığımız 2 sene boyunca gördükleri,sayın aysal’ın,çok ciddi bir süzgeçten geçmiş haliydi.
zannetmem. lütfi bey'in böyle bir yetkisi yoktur. ancak sayın aysal'ın etrafında kümelenmiş yöneticilerinin katkısı vardır. ilk seçildiğimiz zaman, florya'daki yönetim kurulu toplantısına 45 dakika geç kalan bir yönetici arkadaşımıza, neredesin diye sorduğumda, “fatih hoca ile resim çektirmek için bekledim. hanım sıkı sıkı tembih etti” demişti. aynı arkadaş, maç çıkışında, hocaya “git bari şurayıda calıştır” diyebiliyor *
sayın inan kıraç'ın yönetimdeki gözü kulağı olan şahıs, kalamış'taki yönetim kurulu toplantısına 30 dakika geç kalıp, “yanlışlıkla fenerbahçe tesislerine gitmişim” diyen yönetici arkadaş, bugün çıkıp bizlere kurumsallık, galatasaraylılık dersi vermeye kalkıyor. fatıh hoca ile yemek yiyebilmek için bir hafta peşinde koşturan yöneticiler, bugün arkasından dedikodu üretiyor, futbol bilgisini tartışıyor. trajikomik. sonra hep beraber, kendi kendilerine coşku verip, kararlar alıyorlar. en acı olanı da, “bu kararımızdan dolayı tebrik telefonları yağdı” demeleriydi.bir de bu kadar da arsız olabiliyorlar *
sayın aysal'ın, sayın sarıgül ile bir sohbetinde, ’’yaparız bır baskın seçim, koyarız 15 kukla’’ dediğini cümle alem biliyor da kimse söyleyemiyor.
sayın aysal ve benzerlerinin yönetim tarzını, iş hayatından gayet iyi bilirim. patron emreder herkes yapar. tezgahlanan seçim ve fatih hoca operasyonu aynı sebeptendir. yollarını kendince ayırdığı ben de dahil isimler ve de fatih hoca, ’’emriniz olur efendim’’ diyenler değildik. her zaman fikirlerimizi, saygı ve açıklıkla söylemeyi tercih edenlerdik.
bizim gibiler böyle patronların işine gelmez, rahatsız olurlar. onların tarzı, “başarı olursa benim”, “başarısızlık olursa çalışanların”, “koyarım kapının önüne” mantığıdır. para ile herşeyi yaparım diyen zihniyetin harcadığı paranın,kendisinin değil kulübün parası olduğunu da unutmaması lazım ama nafile.
(bkz: adnan öztürk)
zannetmem. lütfi bey'in böyle bir yetkisi yoktur. ancak sayın aysal'ın etrafında kümelenmiş yöneticilerinin katkısı vardır. ilk seçildiğimiz zaman, florya'daki yönetim kurulu toplantısına 45 dakika geç kalan bir yönetici arkadaşımıza, neredesin diye sorduğumda, “fatih hoca ile resim çektirmek için bekledim. hanım sıkı sıkı tembih etti” demişti. aynı arkadaş, maç çıkışında, hocaya “git bari şurayıda calıştır” diyebiliyor *
sayın inan kıraç'ın yönetimdeki gözü kulağı olan şahıs, kalamış'taki yönetim kurulu toplantısına 30 dakika geç kalıp, “yanlışlıkla fenerbahçe tesislerine gitmişim” diyen yönetici arkadaş, bugün çıkıp bizlere kurumsallık, galatasaraylılık dersi vermeye kalkıyor. fatıh hoca ile yemek yiyebilmek için bir hafta peşinde koşturan yöneticiler, bugün arkasından dedikodu üretiyor, futbol bilgisini tartışıyor. trajikomik. sonra hep beraber, kendi kendilerine coşku verip, kararlar alıyorlar. en acı olanı da, “bu kararımızdan dolayı tebrik telefonları yağdı” demeleriydi.bir de bu kadar da arsız olabiliyorlar *
sayın aysal'ın, sayın sarıgül ile bir sohbetinde, ’’yaparız bır baskın seçim, koyarız 15 kukla’’ dediğini cümle alem biliyor da kimse söyleyemiyor.
sayın aysal ve benzerlerinin yönetim tarzını, iş hayatından gayet iyi bilirim. patron emreder herkes yapar. tezgahlanan seçim ve fatih hoca operasyonu aynı sebeptendir. yollarını kendince ayırdığı ben de dahil isimler ve de fatih hoca, ’’emriniz olur efendim’’ diyenler değildik. her zaman fikirlerimizi, saygı ve açıklıkla söylemeyi tercih edenlerdik.
bizim gibiler böyle patronların işine gelmez, rahatsız olurlar. onların tarzı, “başarı olursa benim”, “başarısızlık olursa çalışanların”, “koyarım kapının önüne” mantığıdır. para ile herşeyi yaparım diyen zihniyetin harcadığı paranın,kendisinin değil kulübün parası olduğunu da unutmaması lazım ama nafile.
(bkz: adnan öztürk)