resim
Ünal Aysal
Görev:Başkan
Takım:-
Yaş:83
Uyruk:Türkiye
  • 3841
    savunucularının argümanlarını masaya yatırma vakti gelmiştir.

    *tez*: gördüğüm en zeki adam.

    *antitez*: her ne kadar galatasaray bir spor kulübü olsa da, futbolun baş rol oyuncusu olduğu hepimizce malum. zeki bir insan, sezon öncesi hazırlıklarını birlikte geçirdiği, kendince oynatmak istediği sisteme göre ve imkanlar dahilinde transferini yapmış, kısaca tüm stratejisini belirlemiş hocasını bak isminin terim olmasına gerek te yok, herhangi bir teknik direkörü dahi ligin beşinci haftasında, yetmezmiş gibi juventus maçına sadece 6 gün kala kovmaz.

    zeki bir insan eğer daha fazla hocasıyla çalışamayacağını düşünüyorsa, kendisiyle anlaşamayacağı sonucuna varmışsa ya da kendince ters gelen hareketlerinin kulübe zarar verdiğini düşünüyorsa en azından bir devre arasını bekler. üstün zekalı insan ise, fatih terim'le sistem konusunda mutabakata varamadık, ancak kendisiyle mayıs 2014'e kadar sözleşmemiz var. sezon sonuna kadar kendisiyle birlikte olacağız. 2014 senesi için ise yeni bir yapılanmaya gideceğiz der.

    bu sayede hem kurulmuş olan sistemi riske atmaz, hem de geleceği daha sağlam temeller üzerinde inşaa edecek zamanı yaratır.

    kendisinin zekası şirket yönetimi üzerinedir. ancak ve ancak galatasaray bir şirket değildir. buraya daha sonra değineceğim.

    *tez*: kendisi galatasarayı idari yönden ayağa kaldıran büyük başkandır.

    antitez: aslında her şey tam da burada başlıyor. inan kıraç'ın başını çektiği masonik olduğu iddia edilen bir oluşum, düzenlediği bir operasyonla polat'ı devrip kendisini başkan yaptı. polat yönetimi cidden çok başarısız sezonlar geçirdi. galatasaray'ın geçmiş on yılı her anlamıyla dibe çöktüğü bir dönemdir. buna kimsenin itirazı olamaz sanırım. ancak herkesin göz ardı ettiği bir gerçek var.

    daha fazla dibe batamayacak kulüp tam da polat'ın kellesi alındığı dönemde tünelin ucundaki ışığı görmeye başlamıştı.ufukta kurtuluş umudu belirmişti. kulübün kangrenli kolu olan şirket birleşimi gerçekleşmiş, endistrüyel futbola ayak uydurmamıza olanak sağlıycak stat bitirilmiş, su adanın piyasa değeri 150 milyon dolarlar seviyesine çıkarılmış ve üçüncü köprü güzergahı rivanın değerini tavan yapmıştı.

    işte aysal tam da böyle bir zeminde başkanlığa aday gösterildi. zaten var olan imkanların farkında olmasaydı bu işlere girip te taşın altına elini falan sokmazdı.

    aysal göreve gelmeden önce gerets'le ön protokol imzalayarak zaten bu işten zerre anlamadığını göstermişti. allahtan ali dürüst floryanın bitik durumda olduğunun farkındaydı. bu işleri az çok bildiğinden, ona göre floryadaki enkazı olsa olsa terim kaldırabilirdi. zor da olsa bir şekilde aysalı bu konuda ikna etmiş olmasaydı zaten bugün ne aysal kalmıştı ne de o içi boş kurumsallığı.

    ne diyorduk, idari başarı.

    bugün a.ş'deki hisse oranını umursamıyorsunuz. ama iş hiç te öyle değil. şirketin hisselerini satmak rivayı satmaktan farklı bir şey değil. sadece göz önünde olmadığı için çoğu kişi farkında değil. bugün kulübe ait şiketin sadece %55'i bize ait. 300 liraların üzerindeki hisse fiyatları satıldıkça nasıl değer kaybetti belki bir çoğumuz bilmiyoruz.

    çok fazla rakamlara girip konudan şaşmak istemiyorum. ancak bilançonun ne olduğunu bilen yazarlar kulübün finansal olarak düzlüğe çıkmadığını, aksine borç yükünün giderek arttığının farkındadırlar.

    sermaye artırımını amerikanın keşfi sananlar var. onu bile eline yüzüne bulaştırdı. bir sene arayla iki defa sermaye artırımı mı yapılır. bedelli artırımlar iflasa giden şirketler için gereklidir ancak yatırımcının da ister istemez canını yakan hadiselerdir. bu işi bir kerede halledip geride bırakmak varken, işi dallandırıp budaklandırmak şirketin itibarını zedelemiştir. açılmış yüzlerce davaya bir okadarı daha eklenicek. sen ne hakla külübe ait şirketi mahkeme mahkeme süründürüyorsun diye sorarlar adama.

    *tez*: kulübü kurumsallaştırıyor. büyük adam.

    *antitez*: en traji komik hadise de bu kurumsallaşma olayı. aysal'ın kurumsallaşma dediği şey biat etmekten öte anlam taşımıyor. külübün şirketine pozisyon açıp personel istihdam etmek kurumsallaşmak ise şu an baya kurumsal bir kulübüz.

    en başa dönücek olursak galatasaray bir şirket değildir. burayı bir şirketi yönettiğin gibi yönetemezsin. ortada bir dernek, o derneğe ait kongre üyelerinin oylarıyla sçilmiş bir yönetim kurulu var. bu yönetim kurulunu, oraya buraya istediği personeli atayan istediğini kovan bir yapıya dönüştürmek kimsenin haddi değil.

    galatasaray bir his kulübü. değerleri, mazisinden gelen derin bir kültür mirası var. sen herkese benim işe aldığım personel gözüyle bakarsan, bu kulübü tam anlamıyla şirketleştirmeye kalkarsan karşında er ya da geç taraftarı bulursun. koskoca kulübü şirket gibi düşündüğünden beni de müşteri olarak görüyor. yakında anlar taraftarla müşteri arasındaki derin farkı.

    kulübün yaşayan en büyük efsanesine de bu zihniyetle yaklaşıp eleman ayağı çekemezsin. çekersen de böyle ayarı yersin. terim galatasaray uğruna kendisine çok bile dayandı.

    kendisi okadar kurumsal bir kişi ki, efsanesini kovuyor, kendi televizyonundan bir kişi de çıkıp korkusundan terim'le alakalı objektif bir değerlendirmede bulunamıyor. terim'in doğrularını yanlışlarını masaya yatırıcak bir program yayınlamıyor. bu yapılanın zamanlamasını tartışmaya açamıyor. yapılış şeklini eleştiremiyor. taraftarını telegol izlemek zorunda bırakıyor ki terime karşı oluşturulan cephe büyüsün. çalışanları suçlamak istemiyorum, ekmek parası sonuçta. ters bir şey söylerse kendisinin de kovulacağını biliyor.

    bu kurumsallaşma işi, sonu tek adamlığa giden ucu pis bir değnek. haziran 2012'de, hazır gücü arkasına almışken seçim kararı alması, yönetimdeki muhalif kanadı izole etmesi de niyetini açıkça gösteriyor.

    üzülerek görüyorum ki, bazılarımıza göre başımızda; zeki, idari açıdan üstün başarılar sergileyen, kulübünü kurumsallaştırmış büyük başkan ünal aysal var. nedense ben hiç rahat değilim. futbol iyi gittiği sürece başkanlığına devam edecek aysal'a güvenim hiç ama hiç kalmadı.
App Store'dan indirin Google Play'den alın