1650
az önce suat ile ilgili anımı yazarken, aklıma geldi birden..
paylaşmazsam olmaz..
zaman; 2012 ağustos, muhtemelen de ortaları falan.. hatta o aralar kadir gecesi de vardı sanki..
mekan; çeşme - alaçatı..
teğmen arkadaşım mesleğe daha yeni yeni başlıyordu, benim de erasmustan önceki son yazımdı..
urla'dan araba kiralayıp çeşmeye kaçtık..
geceleri kafaları çekip alemlere akılıyor, muhtemelen de ya arabanın içinde ya sahilde uyanılıyordu..
bir gece dedik ki, hadi alaçatı yapalım..
bu ünlüler ne bok yiyor orada, neyi var, görelim..
gidip gördük, gezdik, yedik içtik..
garson bir arkadaşımız, serdar ortaç zibidisinin, yanında çalışan mankenleri ile 1 - 2 saat içinde milyarlar harcadığı mekanları, masaları gösterdi..
demek ki alaçatı'nın turistik yerleri, işletme sahiplerinin ünlülere ne kadar geçirdiği ile, bir birayı 30 liraya nasıl soktuğu ile alakalıydı..
gezdik, gördük..
kerizlemek ne imiş, daha iyi anlaşılamazdı.. neyse, uzatmıyorum..
muhtemelen tatilimizin son gecesiydi, gece saat 3 sularında, acıkmış şekilde alaçatı değirmenin hemen önünden, çarşı içine doğru kıvrılmak üzereydik..
o dar sokaklara doğru ilerlerken, karanlıkta uzun saçları parlayan, sağında ve solunda 1er kişi yürüyen bir adam geçti yanımızdan..
"aha" dedim, bizim teğmen arkadaşa..
"olm bu ayhan değil mi lan?"
bizim arkadaş baktı, baktı.. onayladı..
"o ama, napıcaz ki, gitsek mi yanına?" dedi..
o vakit, babamdan miras kalma "futbolcu görünce yerinden kurşun gibi fırlama özelliğim" devreye girdi..
suat örneğindeki babamın yerine, bu sefer yanımdakini cesaretlendiren ben olmuştum..
fakat yine suat örneğinde olduğu gibi, çocukça sarılmak yerine sohbet edebilmek vardı aklımda..
(bkz: #1305817)
koştuk gittik arkalarından, yaklaştıkça muhabbet duyuluyordu..
"şurası da fena değilmiş" diyordu kaptan..
yanındaki ekliyordu, "abi şu kadar fiyat demişler benzer bir yere.."
babalar yatırım yapacaklar, gecenin 3ünde alaçatı sokaklarında mekan bakıyorlardı..
en azından biz o şekilde fikir yürüttük..
biz yanaştık iyice, "ayhan abi" dedim ben..
"abi biz hasta galatasaraylıyız, seni görünce de bir selam verelim dedik" diye ekledim..
ayhan gecenin o vakti, nasıl bir sıcaklık, anlatamam..
"merhaba arkadaşlar, teşekkür ederim, nasılsınız?" dedi..
karşılıklı "iyidir, siz?" gibi kalıplardan kullanıldı..
yanlarındakilerle de tokalaştık, ki o an hiç sallamamıştık..
gözlerimiz ayhan'daydı..
ayaküstü galatasaray'ın o yılki durumunu, bundan sonra neler olabileceğini kısaca değerlendirip, yanlarından ayrıldık..
sonra ne mi oldu?
biz 2 dingil, şampiyonlukla emekli olmuş kaptanı, alaçatı gibi bir yerde, gecenin 3ünde bulup da fotoğraf çekilmemiştik..
bunu farkettik..
aklımız başımıza gelince sokak sokak ayhan'ı aradık..
o alaçatı denen yerin tüm ara sokaklarını bilirim şu an ben..
hepsini gözüm kapalı gezerim, gezidiririm..
dingilliğim yüzünden sokak sokak ayhan akman aradık orada, boru mu?
(bkz: bu da böyle bir anımdır işte)
paylaşmazsam olmaz..
zaman; 2012 ağustos, muhtemelen de ortaları falan.. hatta o aralar kadir gecesi de vardı sanki..
mekan; çeşme - alaçatı..
teğmen arkadaşım mesleğe daha yeni yeni başlıyordu, benim de erasmustan önceki son yazımdı..
urla'dan araba kiralayıp çeşmeye kaçtık..
geceleri kafaları çekip alemlere akılıyor, muhtemelen de ya arabanın içinde ya sahilde uyanılıyordu..
bir gece dedik ki, hadi alaçatı yapalım..
bu ünlüler ne bok yiyor orada, neyi var, görelim..
gidip gördük, gezdik, yedik içtik..
garson bir arkadaşımız, serdar ortaç zibidisinin, yanında çalışan mankenleri ile 1 - 2 saat içinde milyarlar harcadığı mekanları, masaları gösterdi..
demek ki alaçatı'nın turistik yerleri, işletme sahiplerinin ünlülere ne kadar geçirdiği ile, bir birayı 30 liraya nasıl soktuğu ile alakalıydı..
gezdik, gördük..
kerizlemek ne imiş, daha iyi anlaşılamazdı.. neyse, uzatmıyorum..
muhtemelen tatilimizin son gecesiydi, gece saat 3 sularında, acıkmış şekilde alaçatı değirmenin hemen önünden, çarşı içine doğru kıvrılmak üzereydik..
o dar sokaklara doğru ilerlerken, karanlıkta uzun saçları parlayan, sağında ve solunda 1er kişi yürüyen bir adam geçti yanımızdan..
"aha" dedim, bizim teğmen arkadaşa..
"olm bu ayhan değil mi lan?"
bizim arkadaş baktı, baktı.. onayladı..
"o ama, napıcaz ki, gitsek mi yanına?" dedi..
o vakit, babamdan miras kalma "futbolcu görünce yerinden kurşun gibi fırlama özelliğim" devreye girdi..
suat örneğindeki babamın yerine, bu sefer yanımdakini cesaretlendiren ben olmuştum..
fakat yine suat örneğinde olduğu gibi, çocukça sarılmak yerine sohbet edebilmek vardı aklımda..
(bkz: #1305817)
koştuk gittik arkalarından, yaklaştıkça muhabbet duyuluyordu..
"şurası da fena değilmiş" diyordu kaptan..
yanındaki ekliyordu, "abi şu kadar fiyat demişler benzer bir yere.."
babalar yatırım yapacaklar, gecenin 3ünde alaçatı sokaklarında mekan bakıyorlardı..
en azından biz o şekilde fikir yürüttük..
biz yanaştık iyice, "ayhan abi" dedim ben..
"abi biz hasta galatasaraylıyız, seni görünce de bir selam verelim dedik" diye ekledim..
ayhan gecenin o vakti, nasıl bir sıcaklık, anlatamam..
"merhaba arkadaşlar, teşekkür ederim, nasılsınız?" dedi..
karşılıklı "iyidir, siz?" gibi kalıplardan kullanıldı..
yanlarındakilerle de tokalaştık, ki o an hiç sallamamıştık..
gözlerimiz ayhan'daydı..
ayaküstü galatasaray'ın o yılki durumunu, bundan sonra neler olabileceğini kısaca değerlendirip, yanlarından ayrıldık..
sonra ne mi oldu?
biz 2 dingil, şampiyonlukla emekli olmuş kaptanı, alaçatı gibi bir yerde, gecenin 3ünde bulup da fotoğraf çekilmemiştik..
bunu farkettik..
aklımız başımıza gelince sokak sokak ayhan'ı aradık..
o alaçatı denen yerin tüm ara sokaklarını bilirim şu an ben..
hepsini gözüm kapalı gezerim, gezidiririm..
dingilliğim yüzünden sokak sokak ayhan akman aradık orada, boru mu?
(bkz: bu da böyle bir anımdır işte)