2
maçın başlamasına yarım saat kala (saat 19.30'da) tribünler tugay buraya diye bağırmaya başladı. saat 19.45'te tugay orta sahaya kadar yürüyerek başta kapalı olmak üzere kollarını başının üzerine kaldırarak tribünleri alkışladı.
ve birden 13 yıl öncesi geldi aklıma..
13 yıl önce 1996-1997 sezonunda aynı tribünlerdekilerin futboldan çok anlayan (aslında hiç bir bok anlamayan) abileri orta yapamadığından, çalım atamadığından, adam tutamadığından dem vurup tugay'a ana avrat küfür edip yuhalıyorlardı. galatasaray o sezon şampiyon oldu ve tugay hemen hemen tüm maçlarda kadrodaydı.
ardından 1997-1998 sezonu başladı ve daha ilk maçta tugay'a aynı tribündekilerin abileri küfür ve hakaretlerini devam ettirdi. galatasaray o sezon da şampiyon oldu ve tugay hemen hemen tüm maçlarda kadrodaydı.
1998-1999 sezonu başladı. artık kesilir diye umuyordum. ama kesilmedi. bu sefer evlenmeyi düşündüğü kızı bile işin içine katarak içki ve sigara düşkünü olduğu iddiası ile küfür ve hakaretlerini daha da ağırlaştırdılar.. galatasaray o sezon da inadına yine şampiyon oldu ve yine tugay hemen hemen tüm maçlarda kadrodaydı.
tugay her hakarete ve yuhalanmaya karşı kollarını başının üzerine kaldırıp tribünleri alkışladı. galatasaray'ın tarihinde tugay'ın kimseye terbiyesizlik yaptığına dair bir anekdot bulamazsınız. öyle de has adamdı..
sonunda dayanamadı tugay.. bonservis bedelini kendi cebinden ödeyip ingiltereye kaçtı..
ve ingiltere de nasıl bir futbolcu ve nasıl bir insan olduğu ortaya çıktı..
işte tribünler bugün ingilterede ki başarısı nedeni ile tugay'ı alkışlayıp bağırlarına bastılar..
belki de bir nebze özür dileme bir nebze insanlıktı yapılan..
ama birden futboldan çok anlayan (aslında bi bok anlamayan) aynı tribün mensuplarının hasan şaş'a attıkları lap top ve cep telefonu ile ana avrat küfür etmeleri ve yuhalamaları geldi aklıma. ya sabri'ye sabrimize yapılanlar.
o zaman kendime geldim..
tugay'a bugün gösterilen sevginin hiç bir anlamı yoktu. devran dönmekte ve hala aynı terbiyesizlikler devam etmekteydi. yapılan da değersiz bir gösterişten başka birşey değildi..
ve birden 13 yıl öncesi geldi aklıma..
13 yıl önce 1996-1997 sezonunda aynı tribünlerdekilerin futboldan çok anlayan (aslında hiç bir bok anlamayan) abileri orta yapamadığından, çalım atamadığından, adam tutamadığından dem vurup tugay'a ana avrat küfür edip yuhalıyorlardı. galatasaray o sezon şampiyon oldu ve tugay hemen hemen tüm maçlarda kadrodaydı.
ardından 1997-1998 sezonu başladı ve daha ilk maçta tugay'a aynı tribündekilerin abileri küfür ve hakaretlerini devam ettirdi. galatasaray o sezon da şampiyon oldu ve tugay hemen hemen tüm maçlarda kadrodaydı.
1998-1999 sezonu başladı. artık kesilir diye umuyordum. ama kesilmedi. bu sefer evlenmeyi düşündüğü kızı bile işin içine katarak içki ve sigara düşkünü olduğu iddiası ile küfür ve hakaretlerini daha da ağırlaştırdılar.. galatasaray o sezon da inadına yine şampiyon oldu ve yine tugay hemen hemen tüm maçlarda kadrodaydı.
tugay her hakarete ve yuhalanmaya karşı kollarını başının üzerine kaldırıp tribünleri alkışladı. galatasaray'ın tarihinde tugay'ın kimseye terbiyesizlik yaptığına dair bir anekdot bulamazsınız. öyle de has adamdı..
sonunda dayanamadı tugay.. bonservis bedelini kendi cebinden ödeyip ingiltereye kaçtı..
ve ingiltere de nasıl bir futbolcu ve nasıl bir insan olduğu ortaya çıktı..
işte tribünler bugün ingilterede ki başarısı nedeni ile tugay'ı alkışlayıp bağırlarına bastılar..
belki de bir nebze özür dileme bir nebze insanlıktı yapılan..
ama birden futboldan çok anlayan (aslında bi bok anlamayan) aynı tribün mensuplarının hasan şaş'a attıkları lap top ve cep telefonu ile ana avrat küfür etmeleri ve yuhalamaları geldi aklıma. ya sabri'ye sabrimize yapılanlar.
o zaman kendime geldim..
tugay'a bugün gösterilen sevginin hiç bir anlamı yoktu. devran dönmekte ve hala aynı terbiyesizlikler devam etmekteydi. yapılan da değersiz bir gösterişten başka birşey değildi..