172
on, on bir yaşında bir çocuk olsaydım ve bir aile büyüğü gelip "büyünce ne olmak istiyorsun bakayım sen?" deseydi, kendisi çağlar birinci ile birlikte vereceğim iki isimden biridir. evet, "büyünce furkan özçal olmak istiyorum." derdim. en azından şimdiki aklımla diyorum bunu.
düşünsene, adam florya'da idmanlara çıkıyor. sen götü göbeği eritip kolları ve omuzları biraz şişireyim diye ayda yüz lira ödüyorsun spor salonuna. adam her maçı hiç bir ücret ödemeden stadın en güzel yerinden izliyor, sen kişisel statüne göre icabında çocuğunun rızkından, icabında harçlığından, icabında gece eğlencenden kesip kombine alıyor, bilet kovalıyorsun günlerce. adam yüz bin euroluk kontrata imzayı döşemiş, üstüne drogba, sneijder, selçuk, burak, semih, muslera gibi saymakla bitiremeyeceğin insanlarla aynı havayı soluyor. onu da geçtim, adamın patronu fatih terim! sen ben de; yazık garibim, sabahın köründe kalk, tıraş ol, giyin, otobüse bin, işe git, yine aynı bencil, muşmula suratlı orospu çocuğuna rica minnet... sonuç? en iyi ihtimalle üç bin, dört bin... böyle dediğime de bakmayın, hepimiz dışarıda hayatın nasıl döndüğünü bilen insanlarız. bahsettiğim paraları kazanan insanlar ciddi anlamda iyi yaşayan, hemen hemen hiç bir şeyleri eksik olmayan insanlar. aramızda kim bilir kaç kişi asgari ücretle çalışıyor, gurbette devlete borçlandığı iki yüz seksen liranın üstüne ailesinin gönderdiği iki yüz, üç yüz lirayı ekleyip öğrencilik yapıyor.
velhasıl-ı kelam, ben büyüyünce furkan özçal olmak istiyorum arkadaş. dil öğreniyorum mesela, ingilizce biliyorum ve italyanca öğrenmeye devam ediyorum. daha da öğrenmek istiyorum hayat umulmadık şeylerle karşıma çıkmazsa. yedi dile kadar yolu var. alın beni ikinci tercüman olarak, gezineyim oralarda, para alayım ama hiç bir iş yapmamayım. bir yıl da olsa bu şekilde geçireyim.
edit:imla ve anlatım bozukluğu.
düşünsene, adam florya'da idmanlara çıkıyor. sen götü göbeği eritip kolları ve omuzları biraz şişireyim diye ayda yüz lira ödüyorsun spor salonuna. adam her maçı hiç bir ücret ödemeden stadın en güzel yerinden izliyor, sen kişisel statüne göre icabında çocuğunun rızkından, icabında harçlığından, icabında gece eğlencenden kesip kombine alıyor, bilet kovalıyorsun günlerce. adam yüz bin euroluk kontrata imzayı döşemiş, üstüne drogba, sneijder, selçuk, burak, semih, muslera gibi saymakla bitiremeyeceğin insanlarla aynı havayı soluyor. onu da geçtim, adamın patronu fatih terim! sen ben de; yazık garibim, sabahın köründe kalk, tıraş ol, giyin, otobüse bin, işe git, yine aynı bencil, muşmula suratlı orospu çocuğuna rica minnet... sonuç? en iyi ihtimalle üç bin, dört bin... böyle dediğime de bakmayın, hepimiz dışarıda hayatın nasıl döndüğünü bilen insanlarız. bahsettiğim paraları kazanan insanlar ciddi anlamda iyi yaşayan, hemen hemen hiç bir şeyleri eksik olmayan insanlar. aramızda kim bilir kaç kişi asgari ücretle çalışıyor, gurbette devlete borçlandığı iki yüz seksen liranın üstüne ailesinin gönderdiği iki yüz, üç yüz lirayı ekleyip öğrencilik yapıyor.
velhasıl-ı kelam, ben büyüyünce furkan özçal olmak istiyorum arkadaş. dil öğreniyorum mesela, ingilizce biliyorum ve italyanca öğrenmeye devam ediyorum. daha da öğrenmek istiyorum hayat umulmadık şeylerle karşıma çıkmazsa. yedi dile kadar yolu var. alın beni ikinci tercüman olarak, gezineyim oralarda, para alayım ama hiç bir iş yapmamayım. bir yıl da olsa bu şekilde geçireyim.
edit:imla ve anlatım bozukluğu.