6
gereksiz bir centilmenlik gösterisidir. türkiye'de 90'li yillarin basindan beri giderek artan bir galatasaray-fenerbahçe nefreti oldugu acik. bu nefret genel olarak yöneticiler ve yazili ve görsel basin tarafindan yaratilip, beslendi. 2000'li yillarla beraber, besiktas derbilerinin onemini azaltacak biçimde pompalanan "dünya derbisi" muhabbeti nefreti iyice körükletti. galatasaray'in 2000 yilinda top noktasina ulasan avrupa basarilarina karsi, tarihinin karanlik gunleri içinde kalan fenerbahçe iyice bilendi. 2000'lerdeyse galatasaray'in ekonomik çöküsune karsin ekonomik açidan refah içerisinde bulunan fenerbahçe'nin arogansi bizim tarafi bileyledi. ve nihayet şike davası süreci meseleyi belki de dönülmez bir sekilde degistirdi. artik galatasaray ve fenerbahçe dostlugundan bahsetmek mumkun degil. (galatasaraylilar ile fenerbahceliler degil, kurumsal anlamda galatasaray ve fenerbahce'den bahsediyorum). fenerbahçe'nin, yoneticilerinin şike yaptigi kanitlanmasina ragmen hiçbir ceza almamasi ve federasyonun basina kendi adamlarini yerlestirmesi adaletsizlik duygusunu onulmaz bir noktaya tasidi. bu arada şike yapan fenerbahçe ise yoneticilerini ve kendisini kurtarmak için taraftar kitlesini mobilize etti ve şike davasi fenerbahçe'nin barcelona'yi geçmemesi için çikarildi diyecek kadar uçan medya mensuplarinin gazlamalariyla o taraftarlar da kendilerine karsi bir haksizlik yapildigi zannina kapildilar. onlara gore bu haksizligi yapan da belliydi; galatasaray. bunun uzerine yillardir ekonomik zorluklarla ugrasmasina alistiklari galatasaray tarihinin en iyi kadrolarindan biriyle ve goze hos gelen bir futbol anlayisiyla kendilerini sportif anlamda surekli yenerken, onlar korkak bir futbol ve 8 defansif anlayisli futbolcuyla sahaya cikiyorlardi. bu ve daha bir çok sebeple olusan nefret ortaminda fenerbahce seyircisi elbette ki galatasaray'i alkislamayacaktir. aksi samimi bir tutum da olmaz.