• 355
    real madrid – galatasaray : 3-0 hüsran falan değil

    kurada real madrid’i çekmişsin. yapabileceğin tek şey elinden geleni yapmak. hani deriz ya “hepiniz metin gibi oynayın”. bu takım metin gibi değilse de onun gibi oynamaya çalıştı. o yüzden canınız sağolsun demek boynumuzun borcu.

    usta, dünyanın en iyi takımlarından biriyle oynuyorsun. dur lan az oldu bu, biraz daha ballandırmam lazım. dünyanın en iyi takımı barcelona’ya karşı geçen sezon şampiyon olmuş, bu sezon kupadan elemiş, ligde yenmiş ve bir dolu istatistiki değerde geride bırakmış bir takım real madrid.
    ne barcelona ne de real umurumda değil. bir daha anımsatmakta belki fayda vardır, 1989’a kadar galatasaray dışında liverpool’u tutardım.(’89 da doğmamış ya da minicik olanlar alınmasın lütfen). ama öyle ingiltere’de liverpool, almanya’da bayern, italya’da milan falan gibi takım tutarak değil, sadece liverpool’u tutardım. zamanında genç takımında oynamamın da etkisi var elbette. neyse, galatasaray 1989’da şampiyon kulüplerde yarı finale çıkınca “ulan dünya üzerinde galatasaray’dan başka tutmaya değer takım yok” diyerek liverpool’dan da vazgeçtim. (bunları yazmazsam yazı çok kısa olur biliyor musun?)

    real madrid hangi konumda olursa olsun zor kuradır. bu güreşçilerin şanssız kura çektim, amerikalıyı çekseydim şimdi finaldeydim demesine benzemez. eğer şampiyonlar ligi’nde son 8 takıma kaldıysan şanslı kura için baya bir şansın olması lazım. şu son 8 mevzusunu da yazayım, daha önce denk gelmeyenler olmuştur. son 8, son 16 lafını türkçeye erdal keser kazandırmıştır. biz genellikle kendimize övünç kaynağı olsun diye “ilk 8” ilk 16” sözlerini kullanırken erdal keser “son 8” diyerek bizi şoka sokmuştu. erdal keser, fatih (terim) sonrası kaptanlarımızdandır. fatih’in(terim) meşhur hakem hamza alan tarafından oyundan atılmasının kahramanlarından biridir. (hatun okuyucular için not: topçuyken de, şimdi de oldukça yakışıklıdır)

    fatih hoca takımı son zamanlarda ligde nasıl çıkartıyorsa öyle çıkarttı. drogba, burak forvet arkalarında sneijder. özellikle bu kısmı yazıyorum çünkü dünya üzerinde bu üçlüden vazgeçip başka format deneyecek profesyonel teknik direktör kadar milyonlarca twitter teknik direktörü var. ama fatih terim’i grande terim yapan da twitter kullanmıyor olması. dün basın toplantısında “korkmuyoruz” dedi ya, korkmadığını gösterdi. onlar düşünsün dedi. skora bakıp hahahahahaha demek kolay. maçı izledin mi yavrum diye sorarım adama.

    galatasaray pozisyonlara girer gibi oldu, girdi falan. sonra bir de baktık ‘80lerde gençliğimin gollerinden yedik. basit bir kademe hatası, kaliteli ve sakin bir vuruş ronaldo’dan 1-0. hayırlı işler. yine galatasaray atakları, yine pozisyonlar derken savunmada yine basit bir hata benzema 2-0. devre bitene kadar yine galatasaray pozisyonları, sonuç yok.

    maçı izlemeyenler yanlış anlamasın, galatasaray oyunu real sahasına yığıp pozisyon üstüne pozisyon bulmuş falan değil. tipik ispanya ligi maçı gibi, her takımın birbirinin oyununa presle falan müdahale etmediği, oynamasına izin verdiği bir maç oldu.

    ikinci devre fatih terim, sneijder’i çıkarıp gökhan zan’ı oyuna aldı. gökhan da ömrü hayatında barnebeu’da forma giysin diye değil elbet. 3-5-2’ye döndü. bu işin muciti ya da en iyi uygulayıcısı piontek hafta içi türkiye’deydi, o haberlerden mi etkilendi acaba? hoca net şekilde gole oynatmak istedi takımı. sonuçta 2-0 için 3-0 lazım ama 2-1 için 1-0 yeterli istanbulda. taktiğin tuttuğunu söyleyemeyiz. ilk devreye göre daha fazla real ağırlıklı bir maç oldu. çünkü mevzu orta sahada kalabalık olma mevzusu değil de kimin nerede ne yapacağı mevzusudur. kendi tezimi desteklemek için şahane bir örneğim var. mapeza. hani 2006’da 14 dakikalık meşhur gerets’in takımının şampiyonluğundaki mapeza. bütün bir sezon takımın orta sahasının ortasını tek başına kapatmıştı. isim, diziliş falan hikaye. kim, nerede, ne yapıyor? 3n1k, uymadı mı, uydu.
    yine de, her şeye ve mapeza’ya rağmen takım pozisyonlar buldu ama yetmedi.

    bir de şu var tabii. 3-5-2 oynamak artık büyük risk. hele ki real gibi bir takıma karşı. bu tip oyunda topa sahip olmalı, pas hatası yapmamalısınız. topçular uzun, ters toplarla macera aramak yerine en yakındakine pas vermeleri gerek. böylece beklerden orta sahaya çıkardığınız oyuncuları da devreye alırsınız. pas bağlantısında yer almayan oyuncu oyundan kopar, küsmesine gerek yok, doğal olarak kopar. ne yazık ki bu gece galatasaray bu hatayı da yaptı. gereksiz uzun ve ters top denedi. kaybedilen her top atak olarak geri döndü. hatta 3-5-2’ye dönmeden önce de, ilk devre aynı sorunu yaşadık. real madrid baskı yapmazken bile o kadar çok ve gereksiz top kaybı yaptık ki orta sahada. korsan link çözmeme çok izin vermedi ama yediğimiz ilk iki gol bahsettiğim sebeple yenmiş olabilir, şaşırmam.

    neyse bu maç bitti, gitti. gelelim ayar verme kısmına. önce iğneyi kendimize batıralım: be hey hasbelkader galatasaraylı olmuş….vazgeçtim…
    çuvaldız: yavru kuşlar, real’i tutmak marifet değil, çin’de sizin şehrin 10 katı real’li var lan.
    ama size tüyo vereyim, galatasaray artık lige konsantre olacak. (bundan sonrası sarı kuşlar için) önünüzde iki seçenek var. ya bu takım saraçoğlu’na şampiyon gelecek ya da orada şampiyon olacak. benim tercihim galatasaray’ın saraçoğlu’nda şampiyon olması. bence siz biraz düşünün, 40 katır mı, 40 satır mı?

    yazıyı düşmanlara mesajla bitirmeyeceğim elbette. galatasaray takımı şampiyonlar lig’inde gruplardan çıkarak görevini yerine getirmiştir. çeyrek finale çıkması ekstradır ve memnuniyet vericidir. son maç bitmeden, yarı final de bitmiş sayılmaz ama ben bile o kadar pollyanno değilim.
    avrupa fatihi galatasaray’ı tekrar bütün dünyaya hatırlattıkları için görevlerini yerine getirdiler. elenseler de canları sağolsun, hakkım helaldir emeği geçen herkese.

    *

    edit: 2006'daki orta saha saidou'ydu tabii, fena çuvallaşımız. teşekkürler ailecek fanatik.
App Store'dan indirin Google Play'den alın