didier drogba

açıklamalarından da anlaşılacağı üzere "geçen sene yüzde 100 ile oynuyordum, şu anda bu seviyede değilim, zamana ihtiyacım var demiştir". 1 sene içinde insan vücudu çok çabuk deforme olmaz, hele ki kendisinin vücudu hiç olmaz. nisan ayındaki çeyrek final maçlarına kadar, fiziki olarak yüzde 75'i ile oynayabilecek duruma gelecektir. zira şu anda 45, 50lerde oynuyor. bunun sebebi de çin denen garip ülkeye gerçekleştirdiği transfer hikayesi. drogba'yı türkiye'nin batısındaki herhangi bir ülkeden transfer etsek, şu anda formunu bulmaya çok ama çok yakın bir oyuncu izliyor olacaktık. çin hikayesi kendisini bu anlamda geriye götürmüş. ama bu durumda bile, sahadaki rakibin anasını ağlatabiliyor. ayrıca "ikinci yarıda oyundan çıkarılmalıydı" diyen arkadaşlarıma da, kulübede kendisinden daha iyi savunma yapabilecek hangi oyuncumuzun var olduğunu sormak istiyorum. selçuk ve melo hariç olmak üzere, orta saha oyuncularımızın yedek kulübesinde bekleyenlerinden daha iyi savunma yapıyor. cüssesi dahi yetiyor. adamı geçirmiyor. aynı zamanda drogba'nın topu ayağında tutabildiği her saniye, topun olmadığı bölgedeki oyuncularımızın, özellikle de defansımızın onun topla kat ettiği mesafenin iki katı kadar ileri çıkabilmesi demektir. topu kaybetsek bile, ileride baskı yapabilmek anlamına gelir ki bu, maç içinde bize ciddi oranda ileride oynama fırsatı verir bu durum. diyeceğim odur ki, bu adam hazır olmasa bile, büyük maçlarda sahada olmalı, rakibin en az 2 oyuncusunu oyundan düşürüp kendisiyle ilgilenmelerini sağlıyor. ayrıca galatasaray, gelişime açık oyuncularına parayla satın alamayacağı kadar büyük bir hizmet sunmuş oldu kendisini transfer ederek. burak yılmaz'ın maç içindeki arzusu ve isteği, kendisinin takımda olması ile doğru orantılıdır. sıra diğer oyuncularımıza da gelecek. yeter ki sabredip, beklemesini bilelim.