93
305.kd askerlik yaptığım için o sezonun başında askerdeydim çoğu maçı kışlada izledim. ocak 2006 da döndüm askerden. şu an evli olduğum eşimle o dönemde başlamıştı ilişkimiz. zaten arkadaştık ama askerden döndükten sonra sevgili olduk. neyse bu maçın oynandığı gün ankara üniversitesi bahar şenlikleri vardı tandoğan kampüsünde. eşim ankara üni.de öğrenci ben de zaten aynı okul mezunuyum.ben eşimle 14 mayıs 2004'te(2 sene önce aynı gün) bu sefer ben de öğrenciyken benimle aynı bölümde okuyan arkadaşımın ( bu arkadaş eşimin de kuzeni oluyor) bizi tanıştırması ile tanışmıştık. yani 14 mayıs tanışma yıl dönümümüz. (bkz: kasımlar sizin olsun mayıslar bizim) *neyse ben tabi önceki gün arıza çıkardığım için sevgilim okula gelmedi ben de kardeşim dediğim bir insanla beraber gittim okula. o gün de kızılay'dan önce tandoğan'a yürüdük. sonra şenliğe girerken para vermemek için tüm kampüsün etrafını tavaf ettik ve maç başlamaya yakın tandoğan'ı bilenler bilir smurf cafe vardır a.ü.f.f. karşısında, orada toplanmış fenerliler formalarla denizli maçını izleyecekler. arkadaş " abi gel izleyelim maçı " dedi. "yok olum bu i.neler şampiyon olacak zaten dayanamam ben" dedim. içimde var bir his ama ters psikoloji yapıyorum, zaten memleket denizli, hem denizli kümede kalacak hem galatasaray şampiyon olacak maçın sonucuna göre, o dönemki başkana ve denizli yönetimine ilk yarıda kadıköy'deki maçta yapılan terbiyesizlikleri de biliyorum, maç satma falan aklımın ucundan geçmez denizli için fakat son haftaya kadar işi getirmiş olan fenerbahçe, hindi tuncaylı,appiahlı, alexli, nobreli, anelkalı kadrosu ile bir şekilde sezon boyu hakem yardımlarıyla kazandıkları maçlar gibi kazanırlar demekten de kendimi alamıyordum.
totem yapıp maçı izlememeye karar verdik ki ilk defa böyle bir totem yaptım, klasik totemlerim arasında maç izlememek yoktur aksine maç öncesi ve izlerken totem yaparım. maç izlememe totemini daha sonra bir kere daha yaptım o da 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı'ydı. girdik kampüsten içeri alkolde sınır yok zaten, daha erken saatlerde kafalar güzel oldu bizim. maç başladı tabi o ara biz şebnem ferah eşliğinde takılıyoruz ince ince ama okulda var en az 40-50 bin insan, bir sürü çubuklu formalı tip, çekmişler formaları gelmişler yavşak yavşak hareketler hepsinde. neyse ara ara skorları soruyorum biz zaten skoru erken bulduk da diğer maçları merak ediyorum. askere beraber gittiğimiz bana kısa ona uzun dönem askerlik çıkan kankam ise erzurum'da ordu evinde bana dk ve skor haber veriyor, o konserin gürültüsü ile birlikte radyodan maç dinleyenlere de kulak veriyorum arada derken "goooooaaaaalllllllll" diye bir ses duyduk herkes sağa sola bakıyorum ne oldu diye, bakıyorum sevinenler galatasaray formalı o ara kanka arıyor "denizli attı laaaannn" diye haykırıyor! biz de film kopuyor çünkü maç öncesi olaylardan haberimiz yok, mustafa keçeli'nin golü son dk.larda geldi en fazla bir tane atabilir fener diyoruz. işte o konuşmaya başladıktan sonra telefonu hiç kapatmadık tv.nin yanına koydu ben oradan dinliyorum sonra okuldan elemanlar falan derken benim kulağımda telefon 15-20 kişi etrafımda benim ağzımdan çıkacak şeyleri bekliyor. zaten gürültüden duyulmuyor hiçbir şey, kapattım diğer kulağı da zar zor duymaya çalışırken tuncay şanlı attı. o anda tüm dünyam karardı sandım, herkeste bir hayal kırıklığı, zaten diğer maçlar bitmiş denizlispor küme düşmemeyi garantilemiş, fazla kasmaz fener de bu gazla atar düşünceleri... ben bunları düşünürken ses kesildi, şarjım bitmiş, açıyorum 30 sn sonra gene kapanıyor, böyle böyle biraz gitti sonra hiç açılmadı telefon. hemen radyodan maçı dinleyen bir elemanın yanına çöktük artık 10 dk.dan fazla oldu bizim maç biteli hala bekliyoruz ama ne dualar ne dualar... hasan şaş stayla... *
konseri sallayan yok tabi hayat durdu okulda, o son bir kaç dakika aklımızdan geçenler, yaşananlar derkeeeeennn...
"bitti bitti " diye başka birinin sesi duyuldu, döndük baktık sonra bizim eleman bağırdı "bitti!!" diye. işte bundan sonraki ilk 30 sn-1 dk falan yok hafızamda, herkese sarıldığımı ve ağladığımı hatırlıyorum biraz ve farklı farklı kaç kişiyle öpüştük bilmiyorum. bir anda meşaleler yanmaya başladı, davul geldi biz hemen etrafında toplandık ve her yer sarı kırmızı oldu, o kadar parçalı formalı adam ne zaman gelip bir o kadar yavşak çubuklu nereye gitti çoğunuzun bilmediği gibi ben de bilmiyorum... ağlamalar rerere rarara'lar ve bir baba hindi tuncaya'a bindi'ler!!
saatlerce okulda eğlendikten sonra bir dünya kafalarımızı da yanımıza alıp omuz omuza bağıra çağıra kızılay'a gittik yürüye yürüye föt'le *. güvenpark civarlarında eğlenmeler, süs havuzuna atlayanları izlemeler,marşlar, küfürler taşkınlıklar * falan derken saat 2 yi geçti kimse kalmadı kızılay'da bizde para yok, zaten olsa da taksiye vermeyiz * yürümeye başladık kızılay'dan güneşevler'e doğru.* sıhhiye'ye geldiğimizde her zamanki seyyar köfteciden köfte ayranlarımızı alıp yürümeye devam ettik, ulus'a geldiğimizde köfteler bitti ve doymadık ne yapacaz, geri dönelim dedik, o kadar yolu tekrar yürüdük aldık köfteleri tekrar,ulus,çankırı caddesi,dışkapı 15 dk.da bir çiş molası falan derken koca gün hoplamalar,zıplamalar,koşmalar bizi bitirmiş adım atacak kuvvet de yok taksiye binecek para da. altınpark'a yaklaştığımızda bir tane servis otobüsü yanımızda lambada durdu. kapısı açıktı dayanamadım " abi allah'ını seversen bizi şu aşağıya kadar at" dedim. "gelin gençler" dedi. gittiğmiz yol en fazla 1 km ama takatimiz kalmadı artık, biz otobüzten inip sürüne sürüne son 500mt.lik yokuşu da çıkıp eve geldiğimizde saat 04:30'du. bizimkiler uyanmış ama bizi o sarhoş halimizle rencide etmemek için gelmemişler yanımıza zaten annem,babam,kız kardeşim herkes galatasaraylı o yüzden sıkıntı yok. *
hemen televizyonu açtık spor haberlerini golleri vs aradık izledik falan derken sızdık...
uyandığımızda 25 milyon galatasaray taraftarı gibi hayatımızın en güzel sabahlarından birine uyanmıştık. hala o arkadaşla o günü,geceyi ve o günkü anlatamadığım * diğer anılarımızı anlatıp güleriz.
yaşadığım en güzel şampiyonluk olmasıyla birlikte hayatımın da en güzel günlerinden biridir....
o sezonun özeti ise şudur: "sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla"
totem yapıp maçı izlememeye karar verdik ki ilk defa böyle bir totem yaptım, klasik totemlerim arasında maç izlememek yoktur aksine maç öncesi ve izlerken totem yaparım. maç izlememe totemini daha sonra bir kere daha yaptım o da 16 mayıs 2010 fenerbahçe trabzonspor maçı'ydı. girdik kampüsten içeri alkolde sınır yok zaten, daha erken saatlerde kafalar güzel oldu bizim. maç başladı tabi o ara biz şebnem ferah eşliğinde takılıyoruz ince ince ama okulda var en az 40-50 bin insan, bir sürü çubuklu formalı tip, çekmişler formaları gelmişler yavşak yavşak hareketler hepsinde. neyse ara ara skorları soruyorum biz zaten skoru erken bulduk da diğer maçları merak ediyorum. askere beraber gittiğimiz bana kısa ona uzun dönem askerlik çıkan kankam ise erzurum'da ordu evinde bana dk ve skor haber veriyor, o konserin gürültüsü ile birlikte radyodan maç dinleyenlere de kulak veriyorum arada derken "goooooaaaaalllllllll" diye bir ses duyduk herkes sağa sola bakıyorum ne oldu diye, bakıyorum sevinenler galatasaray formalı o ara kanka arıyor "denizli attı laaaannn" diye haykırıyor! biz de film kopuyor çünkü maç öncesi olaylardan haberimiz yok, mustafa keçeli'nin golü son dk.larda geldi en fazla bir tane atabilir fener diyoruz. işte o konuşmaya başladıktan sonra telefonu hiç kapatmadık tv.nin yanına koydu ben oradan dinliyorum sonra okuldan elemanlar falan derken benim kulağımda telefon 15-20 kişi etrafımda benim ağzımdan çıkacak şeyleri bekliyor. zaten gürültüden duyulmuyor hiçbir şey, kapattım diğer kulağı da zar zor duymaya çalışırken tuncay şanlı attı. o anda tüm dünyam karardı sandım, herkeste bir hayal kırıklığı, zaten diğer maçlar bitmiş denizlispor küme düşmemeyi garantilemiş, fazla kasmaz fener de bu gazla atar düşünceleri... ben bunları düşünürken ses kesildi, şarjım bitmiş, açıyorum 30 sn sonra gene kapanıyor, böyle böyle biraz gitti sonra hiç açılmadı telefon. hemen radyodan maçı dinleyen bir elemanın yanına çöktük artık 10 dk.dan fazla oldu bizim maç biteli hala bekliyoruz ama ne dualar ne dualar... hasan şaş stayla... *
konseri sallayan yok tabi hayat durdu okulda, o son bir kaç dakika aklımızdan geçenler, yaşananlar derkeeeeennn...
"bitti bitti " diye başka birinin sesi duyuldu, döndük baktık sonra bizim eleman bağırdı "bitti!!" diye. işte bundan sonraki ilk 30 sn-1 dk falan yok hafızamda, herkese sarıldığımı ve ağladığımı hatırlıyorum biraz ve farklı farklı kaç kişiyle öpüştük bilmiyorum. bir anda meşaleler yanmaya başladı, davul geldi biz hemen etrafında toplandık ve her yer sarı kırmızı oldu, o kadar parçalı formalı adam ne zaman gelip bir o kadar yavşak çubuklu nereye gitti çoğunuzun bilmediği gibi ben de bilmiyorum... ağlamalar rerere rarara'lar ve bir baba hindi tuncaya'a bindi'ler!!
saatlerce okulda eğlendikten sonra bir dünya kafalarımızı da yanımıza alıp omuz omuza bağıra çağıra kızılay'a gittik yürüye yürüye föt'le *. güvenpark civarlarında eğlenmeler, süs havuzuna atlayanları izlemeler,marşlar, küfürler taşkınlıklar * falan derken saat 2 yi geçti kimse kalmadı kızılay'da bizde para yok, zaten olsa da taksiye vermeyiz * yürümeye başladık kızılay'dan güneşevler'e doğru.* sıhhiye'ye geldiğimizde her zamanki seyyar köfteciden köfte ayranlarımızı alıp yürümeye devam ettik, ulus'a geldiğimizde köfteler bitti ve doymadık ne yapacaz, geri dönelim dedik, o kadar yolu tekrar yürüdük aldık köfteleri tekrar,ulus,çankırı caddesi,dışkapı 15 dk.da bir çiş molası falan derken koca gün hoplamalar,zıplamalar,koşmalar bizi bitirmiş adım atacak kuvvet de yok taksiye binecek para da. altınpark'a yaklaştığımızda bir tane servis otobüsü yanımızda lambada durdu. kapısı açıktı dayanamadım " abi allah'ını seversen bizi şu aşağıya kadar at" dedim. "gelin gençler" dedi. gittiğmiz yol en fazla 1 km ama takatimiz kalmadı artık, biz otobüzten inip sürüne sürüne son 500mt.lik yokuşu da çıkıp eve geldiğimizde saat 04:30'du. bizimkiler uyanmış ama bizi o sarhoş halimizle rencide etmemek için gelmemişler yanımıza zaten annem,babam,kız kardeşim herkes galatasaraylı o yüzden sıkıntı yok. *
hemen televizyonu açtık spor haberlerini golleri vs aradık izledik falan derken sızdık...
uyandığımızda 25 milyon galatasaray taraftarı gibi hayatımızın en güzel sabahlarından birine uyanmıştık. hala o arkadaşla o günü,geceyi ve o günkü anlatamadığım * diğer anılarımızı anlatıp güleriz.
yaşadığım en güzel şampiyonluk olmasıyla birlikte hayatımın da en güzel günlerinden biridir....
o sezonun özeti ise şudur: "sarıyla kırmızıyla alnımızın akıyla"