1
ekşisözlükte açılan bir başlık. adamlar nereden saldıracaklarını şaşırdılar. troll de olsa algı kirlenmesi yaratmasın diye cevabı da aşağıda;
hakkaten okuduklarımı gördükçe dehşete kapılıyorum. faruk süren çıkıp 390 milyon hortumladık demiş. troller de gaza gelmiş. sonra faruk süren çıkıp özür dilese de yanlış anlatmışım dese de önemli değil, troller binmiş bir ata ya nasip burdan bir şey çıkar mı acaba diye konuşmaya devam etmiş. 390 milyonun nasıl oluştuğuna bakalım. hortumlanmış mı kararını siz verin.
galatasaray halka açılırken 2 şirket kurdu, birisi sportif aş. çoğu gelirin toplandığı ama giderlerin yer almadığı sürekli kar eden bir şirket. diğeri de futbol aş. futbol takımı ile ilgili giderlerin olduğu şirket.
iki şirket arasındaki yapıyı anladık mı? şimdi mesela sportif aş'de yayın hakları gelirleri, sponsorluk gelirleri falan var, sürekli para kazanan ama giderlere karışmayan şirketken, futbol aş ise futbolcu maaşlarını falan ödüyor. ama hangi parayla? sportif aş futbol aş'ye ilgili giderleri ödemesi için sürekli fon sağlıyor yani borç veriyor. örnek; baros futbol aş'nin malı. ona yılda 10 lira ödemen lazım ama futbol aş'nin gelirleri bunları karşılamaya yeterli değil, ne yapıyor? sportif aş futbol aş'ye 10 lira para veriyor futbol aş de gidip baroş'un maaşını ödüyor. bu durumda bunlar nasıl muhasebeleştirilir?
sportif aş o 10 lirayı ilişkili taraflardan alacak olarak kaydeder. futbol aş de ilişkili taraflara borç olarak kaydeder. yıllar boyunca bu yapı böyle devam ettiği için sportif aş'nin ilişkili taraflardan alacakları şişeeerr şişeeer. peki futbol aş bunu ödeyebilecek midir? hayır ödeyemez çünkü futbol aş'nin gelir kalemleri arasında sadece transfer gelirleri, stad gelirlerinin %10'u falan var ve yıl sonu gelir tablosunu çıkardığında sürekli büyük zararlar eden bir şirket. yani borcu ödemeye gücü yok ve borca batık bir şirket. hayatını idame ettirmek için sürekli sportif aş'den fon kullanan ve sportif aş'ye olan borcu sürekli artan bir şirket.
bu yapıdan bahsedelim biraz. zaten sürdürülebilir olmadığı aşikar olan bu yapı, sadece galatasaray'ın değil fenerbahçe ve trabzonspor'un da derdiydi. ilk halka arz zamanında bu 3 kulüp gelirleri bir yerde topladı sürekli kar eden şirketi halka açtı ve sürekli temettü ödemesiyle aslında kulüpte kalması gereken gelirleri de yatırımcılara akıttı. bu yapının yanlış olduğu en başından beri belliydi. beşiktaş'ı ayırıyorum, onlar halka tam bir şekilde gelirleri ve giderleri aynı şirkette toplayarak açılmıştı ve o yüzden böyle bir fon transferi veya temettü ödemesi sorunuyla karşılaşmadılar. çünkü futbol kulüpleri genelde zarar eden şirketler.
neyse, gün geldi bu yapının sürdürülemeyeceği anlaşılınca, şirketlerin birleşmesi gerekliliği ortaya çıktı. burada spk'nın da baskısı oldu, şirketleri birleştirin diye. ama sorun şu, yatırımcı gözüyle bakarsak; benim elimde galatasaray hissesi var ve sürekli kar eden bir şirket. neden bu şirketin sürekli zarar eden bir şirketle birleşmesini isteyip her sene aldığım temettüden vazgeçeyim ki? tabii ki istemem bunu.
iflas etmiş, borca batık bir şirket olan futbol aş'yi satın alacak galatasaray. bu işlemden önce sportif aş'nin tablosuna baktığında ohhh mis diyorsun, alacaklara bak yüzlerce milyon dolar alacağı var bunları tahsil edecek falan filan ama karşı şirketin bunu ödeme gücü yok. o zaman ne oluyor, şirketin elindeki varlıkları alıyorsun borca karşılık. yani futbol aş galatasaray sportif aş'ye diyor ki, bak benim sana bir sürü borcum var ama bunları ödeyecek gücüm yok, benim elimde ne varsa hepsini al, borcuma mahsuben. futbol aş şirket değerlemesi yapıyor. elindeki futbolcuların bütün hepsini sportif aş'ye devrediyor. sportif aş de bu futbolcuları alıyor, alacaklarını siliyor futbol aş'nin ondan aldığı futbolcuları da maddi olmayan duran varlıklar altına koyuyor. yani aslında uzun vadeli ticari olmayan alacaklarda olan futbol aş alacaklarını silip maddi olmayan duran varlıklar altına koyuyor. sonra da futbol aş'nin geri kalan bütün gelir ve giderlerini de almak istiyor, yani şirketleri birleştirecek.
spk diyor ki, bak bu işlemi yapacaksın ama artık yeni oluşacak şirketin yapısı tamamen değişecek. o yüzden o kadar ortağın var, sen bu işlemi yapmadan önce onlara gideceksin, bu durumu anlatacaksın, ben zarar eden bir şirketi bünyeme katacağım, zararı çok büyük olduğu için bundan sonra şirket yapıları tamamen değişecek.istersen bana hisselerini ortalama fiyattan devredebilirsin. bu fiyat da son 6 aylık ortalama olan 150 lira olacak diyeceksin diyor spk. çağrı zorunluluğu getiriyor yani. galatasaray da bankadan gidip kredi çekiyor, çağrı yapıyor. 2 yatırımcı çağrıya cevap veriyor. qvt fund işte o şirket. galatasaray ile anlaşıp şirket hisselerini devrediyor kulübe bedeli karşılığında.
sonra galatasaray şirketleri birleştiriyor. yeni yapı ortaya çıkıyor. eski karlı sürekli temettü dağıtan bir şirket yok artık, zarar eden bir şirket var ortada.
yani aslında 390 milyon dolar bir hortumlama yok ortada, şirketlerin yanlış yapılanmasından dolayı fiktif bir alacak yaratıldı yıllarca ve şirket birleşmesi ile bu ortadan kaldırıldı.
faruk süren'in saçmaladığı olay şu; senin bir şirketten alacağın var yıllardır biriken ve sen o alacağından vazgeçiyorsun, buna hortumlama diyor. spk buna izin vermezdi başka bir şirket olsa diyor.
spk da durumun farkında olduğu için böyle bir işlemi yapması için zorluyor galatasarayı çünkü gelecekte bu alacağın daha da artacağını ve şirketin ilerideki mali tablolarının gerçeği yansıtmayacağını düşünüyor böyle devam ederse. ama bunu yaparken de galatasaray'a çağrı zorunluluğu getiriyor.
bu gerizekalı halka açılma işini yapan faruk süren, şirketleri bölüp halka arz eden. galatasaray'ın başına aig belasını saran da faruk süren. bugün çıkıp saçma salak bir laf eden de faruk süren, sonra yanlış bir tabir kullandım diye geri adım atan da faruk süren. ama gerilen fenerli troller.
öff sıkıldım valla ya.
hakkaten okuduklarımı gördükçe dehşete kapılıyorum. faruk süren çıkıp 390 milyon hortumladık demiş. troller de gaza gelmiş. sonra faruk süren çıkıp özür dilese de yanlış anlatmışım dese de önemli değil, troller binmiş bir ata ya nasip burdan bir şey çıkar mı acaba diye konuşmaya devam etmiş. 390 milyonun nasıl oluştuğuna bakalım. hortumlanmış mı kararını siz verin.
galatasaray halka açılırken 2 şirket kurdu, birisi sportif aş. çoğu gelirin toplandığı ama giderlerin yer almadığı sürekli kar eden bir şirket. diğeri de futbol aş. futbol takımı ile ilgili giderlerin olduğu şirket.
iki şirket arasındaki yapıyı anladık mı? şimdi mesela sportif aş'de yayın hakları gelirleri, sponsorluk gelirleri falan var, sürekli para kazanan ama giderlere karışmayan şirketken, futbol aş ise futbolcu maaşlarını falan ödüyor. ama hangi parayla? sportif aş futbol aş'ye ilgili giderleri ödemesi için sürekli fon sağlıyor yani borç veriyor. örnek; baros futbol aş'nin malı. ona yılda 10 lira ödemen lazım ama futbol aş'nin gelirleri bunları karşılamaya yeterli değil, ne yapıyor? sportif aş futbol aş'ye 10 lira para veriyor futbol aş de gidip baroş'un maaşını ödüyor. bu durumda bunlar nasıl muhasebeleştirilir?
sportif aş o 10 lirayı ilişkili taraflardan alacak olarak kaydeder. futbol aş de ilişkili taraflara borç olarak kaydeder. yıllar boyunca bu yapı böyle devam ettiği için sportif aş'nin ilişkili taraflardan alacakları şişeeerr şişeeer. peki futbol aş bunu ödeyebilecek midir? hayır ödeyemez çünkü futbol aş'nin gelir kalemleri arasında sadece transfer gelirleri, stad gelirlerinin %10'u falan var ve yıl sonu gelir tablosunu çıkardığında sürekli büyük zararlar eden bir şirket. yani borcu ödemeye gücü yok ve borca batık bir şirket. hayatını idame ettirmek için sürekli sportif aş'den fon kullanan ve sportif aş'ye olan borcu sürekli artan bir şirket.
bu yapıdan bahsedelim biraz. zaten sürdürülebilir olmadığı aşikar olan bu yapı, sadece galatasaray'ın değil fenerbahçe ve trabzonspor'un da derdiydi. ilk halka arz zamanında bu 3 kulüp gelirleri bir yerde topladı sürekli kar eden şirketi halka açtı ve sürekli temettü ödemesiyle aslında kulüpte kalması gereken gelirleri de yatırımcılara akıttı. bu yapının yanlış olduğu en başından beri belliydi. beşiktaş'ı ayırıyorum, onlar halka tam bir şekilde gelirleri ve giderleri aynı şirkette toplayarak açılmıştı ve o yüzden böyle bir fon transferi veya temettü ödemesi sorunuyla karşılaşmadılar. çünkü futbol kulüpleri genelde zarar eden şirketler.
neyse, gün geldi bu yapının sürdürülemeyeceği anlaşılınca, şirketlerin birleşmesi gerekliliği ortaya çıktı. burada spk'nın da baskısı oldu, şirketleri birleştirin diye. ama sorun şu, yatırımcı gözüyle bakarsak; benim elimde galatasaray hissesi var ve sürekli kar eden bir şirket. neden bu şirketin sürekli zarar eden bir şirketle birleşmesini isteyip her sene aldığım temettüden vazgeçeyim ki? tabii ki istemem bunu.
iflas etmiş, borca batık bir şirket olan futbol aş'yi satın alacak galatasaray. bu işlemden önce sportif aş'nin tablosuna baktığında ohhh mis diyorsun, alacaklara bak yüzlerce milyon dolar alacağı var bunları tahsil edecek falan filan ama karşı şirketin bunu ödeme gücü yok. o zaman ne oluyor, şirketin elindeki varlıkları alıyorsun borca karşılık. yani futbol aş galatasaray sportif aş'ye diyor ki, bak benim sana bir sürü borcum var ama bunları ödeyecek gücüm yok, benim elimde ne varsa hepsini al, borcuma mahsuben. futbol aş şirket değerlemesi yapıyor. elindeki futbolcuların bütün hepsini sportif aş'ye devrediyor. sportif aş de bu futbolcuları alıyor, alacaklarını siliyor futbol aş'nin ondan aldığı futbolcuları da maddi olmayan duran varlıklar altına koyuyor. yani aslında uzun vadeli ticari olmayan alacaklarda olan futbol aş alacaklarını silip maddi olmayan duran varlıklar altına koyuyor. sonra da futbol aş'nin geri kalan bütün gelir ve giderlerini de almak istiyor, yani şirketleri birleştirecek.
spk diyor ki, bak bu işlemi yapacaksın ama artık yeni oluşacak şirketin yapısı tamamen değişecek. o yüzden o kadar ortağın var, sen bu işlemi yapmadan önce onlara gideceksin, bu durumu anlatacaksın, ben zarar eden bir şirketi bünyeme katacağım, zararı çok büyük olduğu için bundan sonra şirket yapıları tamamen değişecek.istersen bana hisselerini ortalama fiyattan devredebilirsin. bu fiyat da son 6 aylık ortalama olan 150 lira olacak diyeceksin diyor spk. çağrı zorunluluğu getiriyor yani. galatasaray da bankadan gidip kredi çekiyor, çağrı yapıyor. 2 yatırımcı çağrıya cevap veriyor. qvt fund işte o şirket. galatasaray ile anlaşıp şirket hisselerini devrediyor kulübe bedeli karşılığında.
sonra galatasaray şirketleri birleştiriyor. yeni yapı ortaya çıkıyor. eski karlı sürekli temettü dağıtan bir şirket yok artık, zarar eden bir şirket var ortada.
yani aslında 390 milyon dolar bir hortumlama yok ortada, şirketlerin yanlış yapılanmasından dolayı fiktif bir alacak yaratıldı yıllarca ve şirket birleşmesi ile bu ortadan kaldırıldı.
faruk süren'in saçmaladığı olay şu; senin bir şirketten alacağın var yıllardır biriken ve sen o alacağından vazgeçiyorsun, buna hortumlama diyor. spk buna izin vermezdi başka bir şirket olsa diyor.
spk da durumun farkında olduğu için böyle bir işlemi yapması için zorluyor galatasarayı çünkü gelecekte bu alacağın daha da artacağını ve şirketin ilerideki mali tablolarının gerçeği yansıtmayacağını düşünüyor böyle devam ederse. ama bunu yaparken de galatasaray'a çağrı zorunluluğu getiriyor.
bu gerizekalı halka açılma işini yapan faruk süren, şirketleri bölüp halka arz eden. galatasaray'ın başına aig belasını saran da faruk süren. bugün çıkıp saçma salak bir laf eden de faruk süren, sonra yanlış bir tabir kullandım diye geri adım atan da faruk süren. ama gerilen fenerli troller.
öff sıkıldım valla ya.