• 2145
    3 temmuz sürecinden sonra ezeli rakibimiz olarak göremediğim kulüp. öncelikle şöyle söyleyeyim, 3 temmuz'dan önce de bize ve tüm türk futbol camiasına saygısızlıkları ve ayıpları yine olsa da aramızdaki rekabet tatlı geliyordu. yenildiğimiz derbi maçlardan sonra bile eğer ortaya güzel, heyecan verici bir futbol konmuşsa maçı izlemekten zevk almış oluyordum. fenerbahçe'nin futbolda lig ve avrupa maçlarını önemli başka işim yoksa oturup izliyordum. basket takımlarınının euroleague maçlarını takip etmiyor değildim. arada sırada taraflılık yapsa da rıdvan dilmen'le ilgili hislerim mide bulandıracak düzeyde değildi. maç sonraları %100 futbol programını izliyordum.

    galatasaray elbette spora ilgimin genel odağıydı ama türk sporunun geneline de büyük ilgim vardı. başka takım maçları izlerdim; beşiktaş liverpool'u inönü'de yendiğinde elbette çılgınlar gibi sevinmemiştim ama bir helal olsun demiştim. rakibim taraftarını da arkasına alarak "türk olmayan bir takımı" yendiği için üzülüp, sinir olmamıştım.

    ama bu 3 temmuz, fenerbahçeli yöneticilerin tapelerdeki konuşmasının bırakın içeriğini, üslubu beni bu spor aşkından uzaklaştırdı. öyle böyle soğumadım. artık ligde sadece sarı kırmızı parçalının maçlarını izliyorum. fenerbahçe'nin euroleague maçlarının sonucu takip etmiyorum. futbolda bir iki avrupa maçlarını seyrettim bu sezon, onlarda da net biçimde rakipleri destekledim. örneğin, birinci spartak moskova ve birinci marsilya maçları. artık aziz yıldırım onu demiş, şekip mosturoğlu şu açıklamayı yapmış bakmıyorum bile. umursamamak değil bu, bilmiyorum, okumuyorum. futbolla ilgili tek alakam stadıma gidip maçımızı seyretmek oldu, he bundan memnun olmayan bir durumum da yok. bizim arma yükselsin bana yeter zaten. ama kadıköy'ün şu fenerinin lekeli ışığının değdiği her ortamdan tiksinir oldum artık, dönüp bakamıyorum. reziller, beter olsunlar.
App Store'dan indirin Google Play'den alın