resim
Milan Baroš
Takım:Vigantice
Mevki:Santrfor
Yaş:43
Boy:1.83
Uyruk:Çek Cumhuriyeti
  • 4777
    yüreği sevgi dolu, pıtırcıklar ötesi sevgili t a a r a b t kardeş ile yazışıyorduk, kendisini aslında sevmediğimi eskiye, yaşananlara saygım olduğunu söyledi.

    de öyle değil ki be abi.

    işin aslı ne biliyor musunuz;

    biraz dikkat edin, bizim galatasaray kültürümüzde, eski alışkanlıklarımızda ''mücadele'' kültürü vardı. bi galibiyetlere değil, mücadeleye sevinen taraftarlardık. biz galibiyet değil mücadele odaklı olduğumuz için hiç sporcumuzu dövmedik lan.

    ne zaman skibbe geldi, rijkaard geldi biraz kültürümüze aşina olmayan bir şeyler yapmaya çalıştı, anında kimyamız bozuldu. camia olarak bozuldu. pas yapan, mantıklı oynayan futbolcunun iyi mi kötü mü oynadığını anlayamadık. mücadeleden ziyade sistem tartışmaya başladık oysa bizim ruhumuzda olmadı hiç o. biz biraz güç bela kazanılan maçların takımıydık. umutlar tükenince prekazi'nin çıkıp 30 metreden koyduğu, hagi'nin 90'da çaktığı bir takımın taraftarıydık neticede. o sistem bizim kimyamızı bozdu.

    neticede fatih terim ile tekrar eskiye döndük. hani avrupalı futbol, kaos futbolu, ileri uçtan başlayan defans yapma kültürüne falan girmiyorum artık. 100 kere yazıldı sıkılmışsınızdır. hadi siz neyse de daha bu yazıyı t a a r a b t okuyacak, adamın beyne yük bindirmeyelim.

    hasılı, o değişen sistemimizde skibbe'de, rijkaard'ta takımdaki tek türk milan baros idi. bize eski alışkanlıklarımızı hatırlatan, prese ileride başlayan, mücadele eden, ısıran baros. kafaya tekme sokan. açıkçası ''galatasaray'da kafası en çok beyaz bandajla sarılmış futbolcu kim'' deseniz ben baros derim. gerçi feanor kadar hafızamız yok, o yine çıkar ''89-90 sezonunda bizim sol kanatta uğur vardı, adam hep 60'dan sonra girerdi, istisnasız her maç sarılırdı, bir kere ikinci maçımda -nisan'da olması lazım- yine maça gitm..'' diye söyler gerçeği ama, kafası-yüzü en çok kanayan adam baroştu lan. adamın 19 golü, 7 asisti, 4 bandajı vardı sezonda.

    baroş eskiydi abi, türk'tü. isyankardı. yenilgiyi hazzetmeyendi. hakeme ayar veren, hakem hatasını sikleyen tek adamdı. neticede o da çekirdek yemesini bilmeyen bir yabancıydı ama, ekstrası olmazsa gitmek zorundaydı. 1.5 milyon euro alıp yıllarca yedek bekleyenler gibi olamazdı. kontenjan var hacı bu ülkede, hani şu bitirmeye çalıştıkları, indirmek için uğraştıkları. takımımda sercan gibi bir adama mahkum olacağıma fiziken bitmiş baroşa 100 kere razı olurum ben, sadece genç türk futbolcuların götü kalkmasın, sergen yalçınlar çoğalmasın diye.

    ha ne oldu? baros hakkaten türk oldu. saldı gitti. 1 sene bal çaldı, sonra tükürttü geri. sevdik mi? sevdik geçti. biz kimleri sevmedik be taarabt. sen bilmezsin bir kubilay türkyılmaz vardı, 5 lira istese cebimdeki 10 lira yanına 10 lira da borç bulup 20 lira vereceğim adam lan. karakter 10, fizik 10, güzellik 10, yarı yabancı, yarı türk. farkettiysen futbolundan bahsetmiyorum bile.

    neyse, baros neden sevilldi? türk gibi oynadı, eski galatasaray'ın topçusu gibi oynadı. ve baros tek forvet oynadı. koca ceza alanında bir başına. iyi de oynadı. sisteme uydu mu, pas yaptı mı, rakibin dengesini bozdu mu sikimde değil.

    güzel mücadele etti hacı. 1 sene de olsa güzeldi. he sonra hiç etmedi, gözden düştü gitti. biz eski alışkanlığımızı kazandık taraftar olarak. fatih hocanın dediği gibi kaybetse de alkışlanacak bir takım olduk. mücadele ettik. bizim kültürümüzde var abi, kimse mahalle takımının gazıyla mustafa sarp'a küfür kafir gitmedi. yalandan koşar gibi yaptığı, mücadele etmediği için giydirdik. yoksa mücadele eden futbolcunun bizim başımızın üstünde yeri var.

    baroş gitti, kavga bitti. sistemler, mor formalar falan bize hiç olmadı. baros da 3 sene daha erken bizde olacaktı da işte para yoktu. ihtimaller dünyasından çıkıp taarabt'ın dünyasına geçerek bitiriyorum baroş'a vedamı;

    fatih hoca kadro dışı bıraktıysa, gönderdiyse bize onu uğurlamak düşer. ama taşla sopayla değil lan, hiç olmadı kırık bir gülümsemeyle.
App Store'dan indirin Google Play'den alın