1
asıl olan, yani napolyon bonapart satrançta bir türk'e yenilmişti. nasıl mı?
1770 yılında, kutsal roma germen imparatoriçesi maria theresa'ya bir satranç otomatı sunuldu. macar mekanikçi wolfgang von kempelen tarafından üretilen otomat, üzerinde satranç tahtası olan bir masa ve masada oturan türk'e benzeyen, türk kıyafetleri giydirilmiş, bıyığı, sarığı olan bir robottan oluşuyordu. bu yüzden otomat, the turk diye anıldı.
türk'ün görüntüsü kadar, hareketleri de şaşırtıyordu. rakip hamlesini yapınca, robot, önce gözleriyle tahtayı şöyle bir tarıyor, sonra eliyle hamlesini yapıyordu. hamlesinin bittiğini göstermek için başını 3 kez sallıyordu.
dönemin şartlarını bir düşünün. böyle bir icadın büyük sükse yapması, görenlerde duyanlarda büyük merak uyandırması kaçınılmazdı. nitekim türk'ün şanı, şöhreti aldı başını gitti.
kempelen 1804'de ölünce, robot beethoven'in yakın arkadaşı johann maelzel'e satıldı. bu tarihten sonra türk, avrupa başkentlerini ve amerika'yı kapsayan turneler yaptı. gittiği her yerde ilgiyle karşılandı.
türk'ün satranç oynarken öyle basit hamleler yaptığını filan zannetmeyin. 15'i satranç ustası olmak üzere yaptığı 52 maçın yalnızca 3'ünde mağlup olmuş, 2'sinde de berabere kalmıştı. baya baya sağlam oyuncuydu anlayacağınız. bu gösteri maçlarının bazılarını da ünlü isimlere karşı yapmıştı. bu maçlar içinde en ilginç olanı türk'ün napolyon ile karşılaşmasıydı. 1809 yılında oynanan müsabakada, napolyon 24. hamleye kadar dayanabildi. türk'ün karşılaştığı diğer ünlüler arasında bilgisayarın babası sayılan charles babbage, dönemin fransa elçisi benjamin franklin de vardı.
bu otomat neye benziyordu, çalışma prensibi nasıldı merak edenler için: http://bugraderci.blogspot.com/...art-ve-kasparov.html
1770 yılında, kutsal roma germen imparatoriçesi maria theresa'ya bir satranç otomatı sunuldu. macar mekanikçi wolfgang von kempelen tarafından üretilen otomat, üzerinde satranç tahtası olan bir masa ve masada oturan türk'e benzeyen, türk kıyafetleri giydirilmiş, bıyığı, sarığı olan bir robottan oluşuyordu. bu yüzden otomat, the turk diye anıldı.
türk'ün görüntüsü kadar, hareketleri de şaşırtıyordu. rakip hamlesini yapınca, robot, önce gözleriyle tahtayı şöyle bir tarıyor, sonra eliyle hamlesini yapıyordu. hamlesinin bittiğini göstermek için başını 3 kez sallıyordu.
dönemin şartlarını bir düşünün. böyle bir icadın büyük sükse yapması, görenlerde duyanlarda büyük merak uyandırması kaçınılmazdı. nitekim türk'ün şanı, şöhreti aldı başını gitti.
kempelen 1804'de ölünce, robot beethoven'in yakın arkadaşı johann maelzel'e satıldı. bu tarihten sonra türk, avrupa başkentlerini ve amerika'yı kapsayan turneler yaptı. gittiği her yerde ilgiyle karşılandı.
türk'ün satranç oynarken öyle basit hamleler yaptığını filan zannetmeyin. 15'i satranç ustası olmak üzere yaptığı 52 maçın yalnızca 3'ünde mağlup olmuş, 2'sinde de berabere kalmıştı. baya baya sağlam oyuncuydu anlayacağınız. bu gösteri maçlarının bazılarını da ünlü isimlere karşı yapmıştı. bu maçlar içinde en ilginç olanı türk'ün napolyon ile karşılaşmasıydı. 1809 yılında oynanan müsabakada, napolyon 24. hamleye kadar dayanabildi. türk'ün karşılaştığı diğer ünlüler arasında bilgisayarın babası sayılan charles babbage, dönemin fransa elçisi benjamin franklin de vardı.
bu otomat neye benziyordu, çalışma prensibi nasıldı merak edenler için: http://bugraderci.blogspot.com/...art-ve-kasparov.html