9
bizim sokağın adı çelik sokak'tı. o sıralar mahallenin klubüne giden 2 tane abimiz vardı. ben her yaz izmire giderim ailemle, hala da giderim arada. bir yaz gittim, geldim. bir baktım sokağın girişinde tebeşirle "çelikspor sahasına gider" yazıyor. "lan?" dedim. bir de ok çizmişler. oku takip edince sokağın arkasındaki garajın kapısı çıktı. tebeşirler çizilmiş bir saha, kale garajın kapısı. derken arkadaşları gördüm. anlattılar olayı. bir de defter yapmışlar, herkesin ismini ayakkabı numarasını vs yazmışlar. silgiye pilot kalemle mühür çizip deftere basmışlar. galatasaray arması gibi bir çs çizmişler. beni de kaydettirdik santrafor olarak. antremanlar için bir de kimlik kartı yaptık. ben geldikten sonra oldu o. bir nevi akreditasyon kartı. o olmadan giremiyordun antremana. herşey iyi güzel ama garajın sahibinin garajı çitle kaplamasından sonra adres değişti.
mahallenin takımı olan nurtepespor'un eski sahası. terkedilmiş, kimi yerinde çimenler çıkmış toprak bir saha. kaleleri alınmış, bizde yedek klübelerini kale olarak kullanmaya başladık. bir zaman sonra o saha ayyaşların gece mekanı oldu. her geldiğimizde yerden tombul efes şişelerini kaldırır, yerdeki cam parçalarını temizler öyle başlardık antremana. sonra da maç yapardık. top 2 haftada bir patlardı. o zamanlar patlamayan top yok tabi * ben bir gün şampiyonlar ligi topu almıştım. o da 2 ay dayanabildi.
şimdi bakıyorum o eski toprak sahanın yarısını halı saha yapmışlar. geri kalanı ise içkicilerin vazgeçilmez cenneti olmuş. her gördüğümde aklıma attığım goller, yediğim goller, çocukluğum, hagii hagiii diye bağırışlarım gelir. çok elitist bir sokak olduğumuz için, sokak futbolu bana antremana girmek için el emeğiyle yaptığımız kimlik kartlarını hatırlatır.
viva sokak futbolu!
mahallenin takımı olan nurtepespor'un eski sahası. terkedilmiş, kimi yerinde çimenler çıkmış toprak bir saha. kaleleri alınmış, bizde yedek klübelerini kale olarak kullanmaya başladık. bir zaman sonra o saha ayyaşların gece mekanı oldu. her geldiğimizde yerden tombul efes şişelerini kaldırır, yerdeki cam parçalarını temizler öyle başlardık antremana. sonra da maç yapardık. top 2 haftada bir patlardı. o zamanlar patlamayan top yok tabi * ben bir gün şampiyonlar ligi topu almıştım. o da 2 ay dayanabildi.
şimdi bakıyorum o eski toprak sahanın yarısını halı saha yapmışlar. geri kalanı ise içkicilerin vazgeçilmez cenneti olmuş. her gördüğümde aklıma attığım goller, yediğim goller, çocukluğum, hagii hagiii diye bağırışlarım gelir. çok elitist bir sokak olduğumuz için, sokak futbolu bana antremana girmek için el emeğiyle yaptığımız kimlik kartlarını hatırlatır.
viva sokak futbolu!