98
galatasaray – balıkesirspor : 4-1 dedim ki; cim bom 4-1 yenmiş, dedi ki; normal
seviyorum bülent ortaçgil’i. başlık gibi normal sonuç. bütün dünyada süprize en açık futbol oyunları kupalardır. gerek altligden gelen zayıf rakibi küçümseme, gerek üstlig takımının yedek kadroyla çıkması gerekse de altlig takımının motivasyon ve konsantrasyonun en üstte olması sürprizlere yol açar.
çok örneği var, özellikle ingiltere’de. türkiye’de de görülür arada sırada. aslında bu tip sürprizler artsın isteniyorsa ki, egemen güçler yani futbolun para babaları böyle bir şey istemiyor, bu maçların zayıf takımın sahasında oynanması gerekir. futbolun para babaları kısa vade zekaya sahip adam oldukları için böyle. yoksa uzun vadede daha kazançlı çıkılacağı belli.
maçın saha içiyle ilgili söylenecek pek bir şey yok. çift kalelerde bile yan yana oynamamış bir takım ancak bu kadar organize olabilirdi. bilgi bombardımanı yüzünden unutulup gittiği için aynı şeyleri tekrar tekrar yazmak gerekiyor. bir ülkeden, bir kulüpten sadece çok iyi bir tane takım çıkar. kadro istediği kadar geniş olsun fark etmez. hani derler ya yedek takımı bile şampiyonluğa oynar. yemez.
o yüzden galatasaray’ın bugünkü organizasyonluğu normal. belki yedek oyuncuların durumlarını görmek için iyi olabilirdi bu tip maçlar. ama aslında topçuyu as kadro içinde görmedikten sonra çok kıymeti de yoktur. yine de topçu hırsını, isteğini, iştahını, kalitesini göstersin diye beklersin. genelde birkaç yılda bir topçu çıkarılabilir bu tip maçlardan.
genç topçu. oooooo, türk futbolunun ve galatasaray taraftarının kanayan yarası. en sevdiğim konulardan biridir genç topçu mevzusu. saha içini, soyunma odasını bilmeyenleri hemen açığa çıkarır genç topçuya duyulan aşırı sevgi. bugünkü konumuz furkan özçal ve mertan caner öztürk.
ama daha öncesine gitmek lazım. mesela cenk tosun. cenk gaziantepspor’a gidince ortalık karışmıştı. vau efendim nasıl alınmazmış. hele ilk zamanlarında goller de atınca, cenkseverleri tutabilene aşk olsun. sonra? kayboldu cenk. giovanni dos santos mesela. bize geldiğinde ortalık ayağa kalktı. bizde bir şey oynamadı. meksika milli takımında çok iyi oynadı. hiçbir kulübe bonservisiyle satılamadı, hep kiralık. yılda 2 gol attı, 3 asist yaptı yine ortalık yıkıldı. alalım, nasıl elimizden kaçırdık diye. elbette başkana ve teknik direktöre küfürler eşliğinde. buna benzer çok topçu var. taraftarın sözlüklerde, twitterda mutlaka almamız lazım dedikleri adamlar kıytırık takımlara transfer oldu, orada da yedek bekledi. ama bu tayfa hiç öğrenemedi.
neyi öğrenemediler? galatasaray takımı deneme yapmaz. kendini kanıtlamış direkt oynayabilecek adam veya bir altını alır. hata yapmaz mı? elbette yapar ama bir mantığı vardır yaptıklarının. mesela sercan yıldırım. alınması doğru karardı ama olmadı, olduramadı sercan.
asıl konumuza gelelim, altyapıdaki topçu ya da genç transfer. yani furkan özçal ve mertan caner öztürk. bu maçın kadrosunda yoklardı. furkan sonradan girdi, mertan 18’de yoktu. fatih hocanın şans vermemesinden bahsedenler var.
fatih hoca açısından bakalım önce. takım ligde lider, şampiyonlar liginde gruptan çıktı, şl ve al. yani bu demektir ki, yıl değiştiğinde takım avrupada olacak. kupa da devam ediyor. zaten fazla maç kalmadı. ancak lig özellikle ikinci yarı daha da zorlaşacak. sırat köprüsünden geçerken cehennem ateşine düşmek istemeyen takımlar, avrupaya gitmek isteyenler, şampiyon olmak isteyenler, sırf çelme takmak için çabalayanlar. bir de birileri tarlaları falan sürerse görün ikinci devre cümbüşü. asıl zeminlerin durumunu unutmuşum. galatasaray’a karşı 18 (ceza sahası) önünden ayrılmayan takımlara bir de zemin yardım edecek kış koşullarında. hatta belki de asy arenada bile.
işte bütün bu sebeplerden galatasaray takımına, fatih hocaya her zaman hazır genç bir kadro lazım. hocanın şu an elinde kaç topçu var, 23-25 gibi sanırım. yeterli mi? sayı olarak belki ama kalite olarak soru işareti çok tabii.
diyelim siz bu koşullardaki fatih terim’siniz, hoca 23 nisanda kulübeyi size bıraktı diyelim. artık biliyorsunuz eşek kadar adamlara bırakılıyor koltuklar 23 nisanda, o hesap işte. siz olsanız altyapıdan yeni topçu kazanmaya mı çalışırsınız yoksa a takımdaki, elinizdeki topçuları hazır hale getirmeye mi? cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.
elbette altyapıdan topçu bu aşamada da alınabilir. devre arasında türkiye’de hiç oynamamış topçuyu kiralamayı biliyorsun da kendi yuvandan topçuyu niye almayasın? alırsın tabii ki. ama öyle bir topçu olur ki, bağıra bağıra gelir, önünde kimse duramaz. örnek veriyorum, hani diyorlar ya messi’yi rijkaard çıkardı. usta akıl var mantık var, messi’yi kim çıkartmayabilirdi ki? ya da arda turan. usta bu adamı altyapıda nasıl tutabilirsin? yıkar geçer adam.
bu konuyu seksi bir örnekle anlatayım. daha önce yazdım ama bir daha yazayım. boğaziçi üniversitesi sportfest’e gittik itü takımı olarak. maçımızı oynuyoruz, sonra üniversite içinde takılıyoruz. eskilerin basketbol maçı var dediler, gittik. efe aydan falan oynuyor. sahanın etrafında dolaşırken bir manita gördüm ki çok acayip. boydan siyah, vücuduna yapışan bir tulum giymiş. ve yanlar bilekten en yukarıya kadar fermuar. simsiyah uzun saçlar, renkli gözler, uzun boy. çok acayip bir manita.
çocuklara dedim ki oğlum hatunu gördünüz mü, çok acayipti.
dediler ki; kaptan o neşe erberk.
ulan dedim demek ki hatundan anlıyorum ben.
bana dediler ki; kaptan ya neşe erberk’i beğenmek için hatundan anlamaya gerek yok.
işte altyapıda müthiş bir topçun varsa onu ortaya çıkarmak için büyük zeka gerekmez. ve altyapıdan topçu çıkarmak a takım hocasının işi değildir. rijkaard aynen böyle söylemişti ve %100 haklıydı. kaldı fatih hoca yakın zamanda altyapıdan ne yazık ki gelebilecek oyuncu yok dedi. ki, hoca da anlar topçudan. anlamaz diyorsanız bu yazıyı ve benim yazdıklarımı niye okuyorsunuz ki zaten?
efendim, takım balıkesirspor’u yendi, kupada da yoluna devam ediyor. tek canımı sıkan şey ufuk’un yediği gol oldu. taffarel usta, hünerini göstermen lazım.
kupa maçı için gereksiz uzun bir yazı oldu ama altyapı mevzusuna değinmek şarttı.
*
seviyorum bülent ortaçgil’i. başlık gibi normal sonuç. bütün dünyada süprize en açık futbol oyunları kupalardır. gerek altligden gelen zayıf rakibi küçümseme, gerek üstlig takımının yedek kadroyla çıkması gerekse de altlig takımının motivasyon ve konsantrasyonun en üstte olması sürprizlere yol açar.
çok örneği var, özellikle ingiltere’de. türkiye’de de görülür arada sırada. aslında bu tip sürprizler artsın isteniyorsa ki, egemen güçler yani futbolun para babaları böyle bir şey istemiyor, bu maçların zayıf takımın sahasında oynanması gerekir. futbolun para babaları kısa vade zekaya sahip adam oldukları için böyle. yoksa uzun vadede daha kazançlı çıkılacağı belli.
maçın saha içiyle ilgili söylenecek pek bir şey yok. çift kalelerde bile yan yana oynamamış bir takım ancak bu kadar organize olabilirdi. bilgi bombardımanı yüzünden unutulup gittiği için aynı şeyleri tekrar tekrar yazmak gerekiyor. bir ülkeden, bir kulüpten sadece çok iyi bir tane takım çıkar. kadro istediği kadar geniş olsun fark etmez. hani derler ya yedek takımı bile şampiyonluğa oynar. yemez.
o yüzden galatasaray’ın bugünkü organizasyonluğu normal. belki yedek oyuncuların durumlarını görmek için iyi olabilirdi bu tip maçlar. ama aslında topçuyu as kadro içinde görmedikten sonra çok kıymeti de yoktur. yine de topçu hırsını, isteğini, iştahını, kalitesini göstersin diye beklersin. genelde birkaç yılda bir topçu çıkarılabilir bu tip maçlardan.
genç topçu. oooooo, türk futbolunun ve galatasaray taraftarının kanayan yarası. en sevdiğim konulardan biridir genç topçu mevzusu. saha içini, soyunma odasını bilmeyenleri hemen açığa çıkarır genç topçuya duyulan aşırı sevgi. bugünkü konumuz furkan özçal ve mertan caner öztürk.
ama daha öncesine gitmek lazım. mesela cenk tosun. cenk gaziantepspor’a gidince ortalık karışmıştı. vau efendim nasıl alınmazmış. hele ilk zamanlarında goller de atınca, cenkseverleri tutabilene aşk olsun. sonra? kayboldu cenk. giovanni dos santos mesela. bize geldiğinde ortalık ayağa kalktı. bizde bir şey oynamadı. meksika milli takımında çok iyi oynadı. hiçbir kulübe bonservisiyle satılamadı, hep kiralık. yılda 2 gol attı, 3 asist yaptı yine ortalık yıkıldı. alalım, nasıl elimizden kaçırdık diye. elbette başkana ve teknik direktöre küfürler eşliğinde. buna benzer çok topçu var. taraftarın sözlüklerde, twitterda mutlaka almamız lazım dedikleri adamlar kıytırık takımlara transfer oldu, orada da yedek bekledi. ama bu tayfa hiç öğrenemedi.
neyi öğrenemediler? galatasaray takımı deneme yapmaz. kendini kanıtlamış direkt oynayabilecek adam veya bir altını alır. hata yapmaz mı? elbette yapar ama bir mantığı vardır yaptıklarının. mesela sercan yıldırım. alınması doğru karardı ama olmadı, olduramadı sercan.
asıl konumuza gelelim, altyapıdaki topçu ya da genç transfer. yani furkan özçal ve mertan caner öztürk. bu maçın kadrosunda yoklardı. furkan sonradan girdi, mertan 18’de yoktu. fatih hocanın şans vermemesinden bahsedenler var.
fatih hoca açısından bakalım önce. takım ligde lider, şampiyonlar liginde gruptan çıktı, şl ve al. yani bu demektir ki, yıl değiştiğinde takım avrupada olacak. kupa da devam ediyor. zaten fazla maç kalmadı. ancak lig özellikle ikinci yarı daha da zorlaşacak. sırat köprüsünden geçerken cehennem ateşine düşmek istemeyen takımlar, avrupaya gitmek isteyenler, şampiyon olmak isteyenler, sırf çelme takmak için çabalayanlar. bir de birileri tarlaları falan sürerse görün ikinci devre cümbüşü. asıl zeminlerin durumunu unutmuşum. galatasaray’a karşı 18 (ceza sahası) önünden ayrılmayan takımlara bir de zemin yardım edecek kış koşullarında. hatta belki de asy arenada bile.
işte bütün bu sebeplerden galatasaray takımına, fatih hocaya her zaman hazır genç bir kadro lazım. hocanın şu an elinde kaç topçu var, 23-25 gibi sanırım. yeterli mi? sayı olarak belki ama kalite olarak soru işareti çok tabii.
diyelim siz bu koşullardaki fatih terim’siniz, hoca 23 nisanda kulübeyi size bıraktı diyelim. artık biliyorsunuz eşek kadar adamlara bırakılıyor koltuklar 23 nisanda, o hesap işte. siz olsanız altyapıdan yeni topçu kazanmaya mı çalışırsınız yoksa a takımdaki, elinizdeki topçuları hazır hale getirmeye mi? cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.
elbette altyapıdan topçu bu aşamada da alınabilir. devre arasında türkiye’de hiç oynamamış topçuyu kiralamayı biliyorsun da kendi yuvandan topçuyu niye almayasın? alırsın tabii ki. ama öyle bir topçu olur ki, bağıra bağıra gelir, önünde kimse duramaz. örnek veriyorum, hani diyorlar ya messi’yi rijkaard çıkardı. usta akıl var mantık var, messi’yi kim çıkartmayabilirdi ki? ya da arda turan. usta bu adamı altyapıda nasıl tutabilirsin? yıkar geçer adam.
bu konuyu seksi bir örnekle anlatayım. daha önce yazdım ama bir daha yazayım. boğaziçi üniversitesi sportfest’e gittik itü takımı olarak. maçımızı oynuyoruz, sonra üniversite içinde takılıyoruz. eskilerin basketbol maçı var dediler, gittik. efe aydan falan oynuyor. sahanın etrafında dolaşırken bir manita gördüm ki çok acayip. boydan siyah, vücuduna yapışan bir tulum giymiş. ve yanlar bilekten en yukarıya kadar fermuar. simsiyah uzun saçlar, renkli gözler, uzun boy. çok acayip bir manita.
çocuklara dedim ki oğlum hatunu gördünüz mü, çok acayipti.
dediler ki; kaptan o neşe erberk.
ulan dedim demek ki hatundan anlıyorum ben.
bana dediler ki; kaptan ya neşe erberk’i beğenmek için hatundan anlamaya gerek yok.
işte altyapıda müthiş bir topçun varsa onu ortaya çıkarmak için büyük zeka gerekmez. ve altyapıdan topçu çıkarmak a takım hocasının işi değildir. rijkaard aynen böyle söylemişti ve %100 haklıydı. kaldı fatih hoca yakın zamanda altyapıdan ne yazık ki gelebilecek oyuncu yok dedi. ki, hoca da anlar topçudan. anlamaz diyorsanız bu yazıyı ve benim yazdıklarımı niye okuyorsunuz ki zaten?
efendim, takım balıkesirspor’u yendi, kupada da yoluna devam ediyor. tek canımı sıkan şey ufuk’un yediği gol oldu. taffarel usta, hünerini göstermen lazım.
kupa maçı için gereksiz uzun bir yazı oldu ama altyapı mevzusuna değinmek şarttı.
*