1
hollandalı teknik direktor guus hiddink'in kaleme aldıgı kitabı. icerisinden bir kısım:
--- alinti ---
psv ile yolları ayırdıktan sonra fenerbahçe yöneticileri ile düsseldorfta buluştuk. belçikadan mechelen de beni istemişti ancak fenerbahçenin istanbuldaki 4 maçını izledikten sonra çok etkilendim. psvden 250 bin mark alıyordum. başkan metin aşık 800 bin mark ödemeyi kabul edince zaten teklifi geri çeviremezdim... ayrıca bana boğaz manzaralı bir villa tahsis ettiler. villada 2 misafir odası, 2 banyo, 6 yatak odası, yüzme havuzu ve bahçede tenis kortu vardı. bunun yanısıra lüks bir otomobil ve hollandaya gidiş dönüş bir çok uçak bileti vardı. herşey dört dörtlüktü...
para işleri için komşum frits pauw'u getirdim. kontratımızı noterin tastik etmesi gerekiyordu. bize noter galatasaraylı olsun ki, bir sorun yaşadığınızda sizin hakkınızı seve seve korusun ve paranızı alsın'' dediler. ezeli rekabetle burada tanıştım...
halı sahada herkes eşitti
imza aşamasına gelindiğinde hâlâ paramı almamıştım. başkan merak etme, imzayı at hallederiz diyordu''... hayır'' dedim. yöneticileri dışarı gönderdi. 2-3 saat sonra gazete kağıdı içinde param geldi ve sonunda imzayı attım. özel şoför tahsis ettiler ama ben istemedim. çünkü arabamı kendim kullanıp, müthiş boğazı tanımak istiyordum. istanbul bir dünya kenti. her yeri gezdim, kapalıçarşı beni çok etkilemişti. emin olun istanbula hâlâ hayranım ve sık sık gidiyorum...
yöneticilerle sık sık yemeğe gidiyorduk. geceleri halı sahada top oynardık. sahaya çıktığımızda yönetici, tesis sorumlusu hatta aşçı hepsi eşitti. herkesin o anda sadece futbolu düşünmesi beni çok etkiledi...
istanbula geldiğimizde ilk öğrendiğim kelime toplantıydı. hep toplantı yapardık ama toplantıda hiç bir şey adam gibi konuşulmazdı. kısa sürede herkes birbirinin boğazına sarılırdı. kimse kimseye güvenmezdi.
körfez savaşı nedeniyle müslüman ülkelerde sürekli bombalar patlıyordu. arabama binip, anahtarı çevirdiğimde böyle bir şeyin benim başıma da gelebileceğini düşünmedim değil...
taş yağmuruna tutulduk
atalantayı (yanlış hatırlıyor, bir önceki turda guimaresi elemiş, italyan ekibine elenmişti fenerbahçe) uefa kupasından elediğimizde ise hayatımın en mutlu günlerini yaşadım. havalimanından itibaren arabama kadar beni omuzlarında taşıdı taraftar. fenerbahçe taraftarını hayatım boyunca gerçekten unutmayacağım... tabii ki seyircinin olumsuz hareketlerini de yaşadım. ilk lig maçımızda hem de kendi sahamızda aydın bizi 6-1 mağlup ettiğinde otobüsün perdelerini kapatmak zorunda kaldık çünkü kızgın taraftarlar bizi taş yağmuruna tuttu...
türkiyede teknik direktörün dediği olurdu. ben aslında oyuncunun da bazen itiraz etmesi gerektiğine inanırım. fenerbahçede sonunda bir oyuncu kendi yorumunu yaptı ancak takım arkadaşları aniden müdahale etti ve susmasını sağladı...
kontratımda kadroyu benim kuracağıma dair bir madde vardı. haftalar geçtikçe yöneticiler yanıma geldi.. hepsinin kendi oyuncusu vardı. benim oyuncum neden oynamıyor?'' diyorlardı. hatta bazen sigara kutusunun arkasına ilk 11 yazan yönetici bile vardı...
türk basını da acımasızdı. bir gün schumacherin burnuna bir top geldi. burnu kanadı. ona hadi bir oyun oynayalım'' dedim ve esprili bir şekilde onunla tartıştık. bir de baktık ki gazetelerin manşetlerinde hiddink, schumachere yumruk attı'' haberleri vardı...
bir bayan tesislere gelerek benimle tanışmak istediğini söyledi. hatta beni ailesiyle de tanıştırmak istiyordu. hiç art niyet aramadım. almanca konuşuyordu. evine gittim, kahve içtim, çıkarken kapıda flaşlar patladığında tuzağa düştüğümü anladım...
--- alinti ---
--- alinti ---
psv ile yolları ayırdıktan sonra fenerbahçe yöneticileri ile düsseldorfta buluştuk. belçikadan mechelen de beni istemişti ancak fenerbahçenin istanbuldaki 4 maçını izledikten sonra çok etkilendim. psvden 250 bin mark alıyordum. başkan metin aşık 800 bin mark ödemeyi kabul edince zaten teklifi geri çeviremezdim... ayrıca bana boğaz manzaralı bir villa tahsis ettiler. villada 2 misafir odası, 2 banyo, 6 yatak odası, yüzme havuzu ve bahçede tenis kortu vardı. bunun yanısıra lüks bir otomobil ve hollandaya gidiş dönüş bir çok uçak bileti vardı. herşey dört dörtlüktü...
para işleri için komşum frits pauw'u getirdim. kontratımızı noterin tastik etmesi gerekiyordu. bize noter galatasaraylı olsun ki, bir sorun yaşadığınızda sizin hakkınızı seve seve korusun ve paranızı alsın'' dediler. ezeli rekabetle burada tanıştım...
halı sahada herkes eşitti
imza aşamasına gelindiğinde hâlâ paramı almamıştım. başkan merak etme, imzayı at hallederiz diyordu''... hayır'' dedim. yöneticileri dışarı gönderdi. 2-3 saat sonra gazete kağıdı içinde param geldi ve sonunda imzayı attım. özel şoför tahsis ettiler ama ben istemedim. çünkü arabamı kendim kullanıp, müthiş boğazı tanımak istiyordum. istanbul bir dünya kenti. her yeri gezdim, kapalıçarşı beni çok etkilemişti. emin olun istanbula hâlâ hayranım ve sık sık gidiyorum...
yöneticilerle sık sık yemeğe gidiyorduk. geceleri halı sahada top oynardık. sahaya çıktığımızda yönetici, tesis sorumlusu hatta aşçı hepsi eşitti. herkesin o anda sadece futbolu düşünmesi beni çok etkiledi...
istanbula geldiğimizde ilk öğrendiğim kelime toplantıydı. hep toplantı yapardık ama toplantıda hiç bir şey adam gibi konuşulmazdı. kısa sürede herkes birbirinin boğazına sarılırdı. kimse kimseye güvenmezdi.
körfez savaşı nedeniyle müslüman ülkelerde sürekli bombalar patlıyordu. arabama binip, anahtarı çevirdiğimde böyle bir şeyin benim başıma da gelebileceğini düşünmedim değil...
taş yağmuruna tutulduk
atalantayı (yanlış hatırlıyor, bir önceki turda guimaresi elemiş, italyan ekibine elenmişti fenerbahçe) uefa kupasından elediğimizde ise hayatımın en mutlu günlerini yaşadım. havalimanından itibaren arabama kadar beni omuzlarında taşıdı taraftar. fenerbahçe taraftarını hayatım boyunca gerçekten unutmayacağım... tabii ki seyircinin olumsuz hareketlerini de yaşadım. ilk lig maçımızda hem de kendi sahamızda aydın bizi 6-1 mağlup ettiğinde otobüsün perdelerini kapatmak zorunda kaldık çünkü kızgın taraftarlar bizi taş yağmuruna tuttu...
türkiyede teknik direktörün dediği olurdu. ben aslında oyuncunun da bazen itiraz etmesi gerektiğine inanırım. fenerbahçede sonunda bir oyuncu kendi yorumunu yaptı ancak takım arkadaşları aniden müdahale etti ve susmasını sağladı...
kontratımda kadroyu benim kuracağıma dair bir madde vardı. haftalar geçtikçe yöneticiler yanıma geldi.. hepsinin kendi oyuncusu vardı. benim oyuncum neden oynamıyor?'' diyorlardı. hatta bazen sigara kutusunun arkasına ilk 11 yazan yönetici bile vardı...
türk basını da acımasızdı. bir gün schumacherin burnuna bir top geldi. burnu kanadı. ona hadi bir oyun oynayalım'' dedim ve esprili bir şekilde onunla tartıştık. bir de baktık ki gazetelerin manşetlerinde hiddink, schumachere yumruk attı'' haberleri vardı...
bir bayan tesislere gelerek benimle tanışmak istediğini söyledi. hatta beni ailesiyle de tanıştırmak istiyordu. hiç art niyet aramadım. almanca konuşuyordu. evine gittim, kahve içtim, çıkarken kapıda flaşlar patladığında tuzağa düştüğümü anladım...
--- alinti ---