1
galatasaray sözlük'ün son durumu hepimizin malumu. "hangi durum" sebebiyle entrymiz silinmesin diye ufak bir özet geçeyim: sözlüğün boku çıktı; bir kutuplaşmadır gidiyor; millet birbirine küfredip duruyor; moderasyon çatır çatır dayıyor 6şar aylık cezaları.
kısacası bir kaos ortamı hakim sözlüğe ve bunun en önemli sebebi yazarların kendisiyle uyuşmayanı aşağılama ve tahkir etme çabası. fakat moderasyonun bu durumu önlemek için uyguladığı disiplin yaptırımları yangın üzerine körük etkisi yaratmakta ve sözlükte infial uyandırmakta.
esasen moderasyonun cezalandırma yoluna başvurmasında bir yanlışlık olduğu söylenemez. sözlüğün bulunduğu durum itibariyle atılması gereken adım buydu. ancak şu da bir gerçek ki uygulanan cezalar ile erişilmek istenen amaç arasında bir nispetsizlik söz konusu. bunun yanısıra moderasyonun cezalandırmada bir standart tutturmadığını söylemek de mümkün. örneğin aynı ve/veya benzer fiillerden dolayı bir yazara 6 ay cezalandırma uygulanırken bir başka yazara 15 gün uzaklaştırma cezası uygulanması doğal olarak sözlük kullanıcılarında bir tepki oluşturuyor.
öte yandan uygulanan uzaklaştırma cezalarının uzun süreli olması bu cezaların uygulanmasındaki amacın ne olduğu konusunda soru işaretleri uyandırıyor. eğer bu cezaların verilmesiyle amaçlanan şeyin müeyyideyi gerektiren fiili gerçekleştiren kullanıcının bundan ders çıkarması ve aynı fiili tekrar gerçekleştirmemesi olduğunu kabul edeceksek (cezanın özel önleme fonksiyonu) yaptırım-amaç arasında mutlak bir nispetsizlik olduğu gözlerden kaçmayacaktır. şöyle ki bir kullanıcının yaptığı hatalı davranış sebebiyle maruz kaldığı müeyyideden birtakım dersler çıkarması için aylarca sözlükten uzaklaştırılmasına gerek olmadığı gibi bu uzaklaştırmada bir yarar da yoktur.
eğer biz cezayı sırf hatalı davranıştan dolayı mağdur olan kimsenin duyguları tatmin olsun diye veriyorsak bu durumda cezalandırmanın 1 kişi hariç sözlüğe hiçbir yararı olmadığı gibi diğer yazarların da sözlükten keyif almamasını sağlayacaktır bu durum.
eğer biz cezayı salt ibret olsun diye veriyorsak (cezanın genel önleme fonksiyonu) bu durumda aylarca cezalandırmanın sözlüğü daha da çekilmez bir hale getireceği aşikardır.
o halde yapılacak ilk iş sözlüğün önceden belirlenmiş davranış kurallarından sapan davranışı cezalandırırken neyi amaçladığımızdır. şüphesiz ki yukarıda sayılmış olan amaçlardan herhangi birinin tek başına kabul edilmesi çeşitli açılardan sıkıntılar yaratacaktır. örneğin salt genel önleme amacının kabul edilmesi kuraldışı davranış - müeyyide arasında nispetsizlik yaratacak ölçüde ağır cezaların verilmesine neden olabilecekken, salt özel önleme fonksiyonuna işlerlik kazandırmak ise kuraldışı davranışın belki de yeteri kadar cezalandırılamamasına ve bu sebeple aynı veya benzer davranışların çeşitli kereler başkaları tarafından da tekrarlanmasına yol açabilecektir.
bu durumda müeyyide ile neyi amaçlamalıyız? bu soruya şu şekilde yanıt verilebilir "kuraldışı davranışı müeyyidelendirirken esas amaç bu davranışta bulunan kişinin böyle bir davranışta tekerrüre düşmemek hususunda birtakım dersler çıkarmasını sağlamak (özel önleme) ve fakat diğer kullanıcılara da bu tarz davranışların yaptırımsız kalmadığını göstermek (genel önleme), bunun yanında eğer davranış başkalarının mağduriyetine yol açmışsa bu kişi(ler)nin de müeyyidelendirme sistemine duyduğu güveni kaybetmemesini sağlamak". görülüyor ki yaptırımın uygulanmasında üç fonksiyon da, aralarındaki önem derecelerinden doğan farklar sabit kalmak kaydiyle, kendine yer buluyor. bu fonksiyonlardan özel önleme amaçtaki ağırlık noktamızı teşkil etmeli, ikinci sırada genel önleme yer almalı ve tatmin fonksiyonuna ise pek az yer verilmelidir.
belirtilen bu görüşler ışığında öncelikle moderasyon aylarca sürecek uzaklaştırma cezaları vermekten kaçınmalıdır. aynı veya benzer davranışlara aynı veya benzer müeyyideler uygulanmalıdır. bunlardan da öte olarak bu cezalara karşı itiraz yolu her zaman açık olabilmelidir. disiplin yaptırımı uygulanmadan önce kendisine yaptırım uygulanacak kişinin savunması istenmeli ve pişmanlık gösterip göstermediği cezanın tayininde gözönünde bulundurulmalıdır. "haksız tahrik" kavramının kabul edilip edilmeyeceği moderasyon tarafından tartışılmalıdır. verilen cezalar önceden belirlenecek objektif bir sürenin geçmesi ile koşullu olarak affedilmelidir. bu objektif süre genel bir norm olarak kabul edilmelidir. örneğin verilen uzaklaştırma cezasının 3/5'inin doldurulması ile kişinin koşullu olarak affedilmesi kararlaştırıldığında 15 günlük uzaklaştırma cezası alan kişi 9 günü doldurduktan sonra kalan 6 gün boyunca koşullu aftan yararlanmalı ve yazarlığa geri dönebilmeli fakat bu süre içinde yeniden kuraldışı bir davranışta bulunursa cezasının doldurmadığı kısmı ile yeni cezası birbirine eklenmeli bu sefer kişi koşullu aftan yararlanamamalıdır. belirli fiiller karşılığında belirli yaptırımlar öngörülmeli çifte standart uygulanmamalıdır.
yukarıda sayılanlar sadece birer fikir vermek amaçlı yazılmıştır. ancak sözlüğün disiplin yaptırımları konusunda acil bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğu da hepimizin malumudur.
kısacası bir kaos ortamı hakim sözlüğe ve bunun en önemli sebebi yazarların kendisiyle uyuşmayanı aşağılama ve tahkir etme çabası. fakat moderasyonun bu durumu önlemek için uyguladığı disiplin yaptırımları yangın üzerine körük etkisi yaratmakta ve sözlükte infial uyandırmakta.
esasen moderasyonun cezalandırma yoluna başvurmasında bir yanlışlık olduğu söylenemez. sözlüğün bulunduğu durum itibariyle atılması gereken adım buydu. ancak şu da bir gerçek ki uygulanan cezalar ile erişilmek istenen amaç arasında bir nispetsizlik söz konusu. bunun yanısıra moderasyonun cezalandırmada bir standart tutturmadığını söylemek de mümkün. örneğin aynı ve/veya benzer fiillerden dolayı bir yazara 6 ay cezalandırma uygulanırken bir başka yazara 15 gün uzaklaştırma cezası uygulanması doğal olarak sözlük kullanıcılarında bir tepki oluşturuyor.
öte yandan uygulanan uzaklaştırma cezalarının uzun süreli olması bu cezaların uygulanmasındaki amacın ne olduğu konusunda soru işaretleri uyandırıyor. eğer bu cezaların verilmesiyle amaçlanan şeyin müeyyideyi gerektiren fiili gerçekleştiren kullanıcının bundan ders çıkarması ve aynı fiili tekrar gerçekleştirmemesi olduğunu kabul edeceksek (cezanın özel önleme fonksiyonu) yaptırım-amaç arasında mutlak bir nispetsizlik olduğu gözlerden kaçmayacaktır. şöyle ki bir kullanıcının yaptığı hatalı davranış sebebiyle maruz kaldığı müeyyideden birtakım dersler çıkarması için aylarca sözlükten uzaklaştırılmasına gerek olmadığı gibi bu uzaklaştırmada bir yarar da yoktur.
eğer biz cezayı sırf hatalı davranıştan dolayı mağdur olan kimsenin duyguları tatmin olsun diye veriyorsak bu durumda cezalandırmanın 1 kişi hariç sözlüğe hiçbir yararı olmadığı gibi diğer yazarların da sözlükten keyif almamasını sağlayacaktır bu durum.
eğer biz cezayı salt ibret olsun diye veriyorsak (cezanın genel önleme fonksiyonu) bu durumda aylarca cezalandırmanın sözlüğü daha da çekilmez bir hale getireceği aşikardır.
o halde yapılacak ilk iş sözlüğün önceden belirlenmiş davranış kurallarından sapan davranışı cezalandırırken neyi amaçladığımızdır. şüphesiz ki yukarıda sayılmış olan amaçlardan herhangi birinin tek başına kabul edilmesi çeşitli açılardan sıkıntılar yaratacaktır. örneğin salt genel önleme amacının kabul edilmesi kuraldışı davranış - müeyyide arasında nispetsizlik yaratacak ölçüde ağır cezaların verilmesine neden olabilecekken, salt özel önleme fonksiyonuna işlerlik kazandırmak ise kuraldışı davranışın belki de yeteri kadar cezalandırılamamasına ve bu sebeple aynı veya benzer davranışların çeşitli kereler başkaları tarafından da tekrarlanmasına yol açabilecektir.
bu durumda müeyyide ile neyi amaçlamalıyız? bu soruya şu şekilde yanıt verilebilir "kuraldışı davranışı müeyyidelendirirken esas amaç bu davranışta bulunan kişinin böyle bir davranışta tekerrüre düşmemek hususunda birtakım dersler çıkarmasını sağlamak (özel önleme) ve fakat diğer kullanıcılara da bu tarz davranışların yaptırımsız kalmadığını göstermek (genel önleme), bunun yanında eğer davranış başkalarının mağduriyetine yol açmışsa bu kişi(ler)nin de müeyyidelendirme sistemine duyduğu güveni kaybetmemesini sağlamak". görülüyor ki yaptırımın uygulanmasında üç fonksiyon da, aralarındaki önem derecelerinden doğan farklar sabit kalmak kaydiyle, kendine yer buluyor. bu fonksiyonlardan özel önleme amaçtaki ağırlık noktamızı teşkil etmeli, ikinci sırada genel önleme yer almalı ve tatmin fonksiyonuna ise pek az yer verilmelidir.
belirtilen bu görüşler ışığında öncelikle moderasyon aylarca sürecek uzaklaştırma cezaları vermekten kaçınmalıdır. aynı veya benzer davranışlara aynı veya benzer müeyyideler uygulanmalıdır. bunlardan da öte olarak bu cezalara karşı itiraz yolu her zaman açık olabilmelidir. disiplin yaptırımı uygulanmadan önce kendisine yaptırım uygulanacak kişinin savunması istenmeli ve pişmanlık gösterip göstermediği cezanın tayininde gözönünde bulundurulmalıdır. "haksız tahrik" kavramının kabul edilip edilmeyeceği moderasyon tarafından tartışılmalıdır. verilen cezalar önceden belirlenecek objektif bir sürenin geçmesi ile koşullu olarak affedilmelidir. bu objektif süre genel bir norm olarak kabul edilmelidir. örneğin verilen uzaklaştırma cezasının 3/5'inin doldurulması ile kişinin koşullu olarak affedilmesi kararlaştırıldığında 15 günlük uzaklaştırma cezası alan kişi 9 günü doldurduktan sonra kalan 6 gün boyunca koşullu aftan yararlanmalı ve yazarlığa geri dönebilmeli fakat bu süre içinde yeniden kuraldışı bir davranışta bulunursa cezasının doldurmadığı kısmı ile yeni cezası birbirine eklenmeli bu sefer kişi koşullu aftan yararlanamamalıdır. belirli fiiller karşılığında belirli yaptırımlar öngörülmeli çifte standart uygulanmamalıdır.
yukarıda sayılanlar sadece birer fikir vermek amaçlı yazılmıştır. ancak sözlüğün disiplin yaptırımları konusunda acil bir düzenlemeye ihtiyaç duyduğu da hepimizin malumudur.