17
üç ya da dört civarı yaşlardaydım. her pazar sabahı olduğu gibi babamın elini sım sıkı tutmuş evden dışarı adım atıyordum. yaşadığım en güzel duygulardan biriydi her hafta sonu pazar sabahı kahvaltısından sonraki saatler...
dışarıdaki güneş, gürültü, semtimizin ağabeyleri, bakkal aziz amca, komsumuz serpil teyze yine olabildiğince sıcak kanlı, neşeli.
bunu hissedebiliyor işte küçücük çocuklar.
evimizin önünden geçen kocaman bir yol boyunca bizi görenler ayaküstü babamla konuşuyor, beni kucaklarına alıp yanaklarımı sıkıveriyor, bazen de ıslak ıslak öpüyordu. sonra yine devam ediyorduk baba oğul el ele.
ben kendi adımlarımı kocaman baba'ma uydurmaya çalışırken sendeliyordum arada bir. düşsem, diz kapaklarım kanasa umurumda değil. zaten günlerdir bu günü bekliyorum dışarı çıkmak için. içim kıpır kıpır.
yine aynı gündü ve ben ilk defa bilinçli bir şekilde galatasaray dedim. ilk dediğim gün o gündü.
hep zorlarım kendimi geçmişe en uzağa gitmeye çalısırım. ve bunu yaparken sorgularım ne oldu, ne yaptım? ne yaşadım? diyerek...
gidebildiğim en eski gündü işte. o gün galatasaraylıyım dedim.
bir abi gelmişti babamın yanına. sonra da benimle konusurken ''hangi takımlısın?'' diye sormustu.
hiçbir baskı, zorlama, babamın araya girip müdahale etmesi söz konusu değildi... ki zaten beni bu konuda hiç sınırlamamıştı.
''galatasaray zikredildiği zaman benim hatırlayabildiğim en eski anım bu idi.
pazar sabahı ve daha evin ilk çocuğuyum, annem ve babam birlikteliklerinin daha çok başlarında.''
hiçbir zaman babam tarafından; oğlum galatasaraylı olduğunu söyle sana forma alacağım, sana oyuncaklar, çikolatalar getiririm gibi cümleler işitmedim.
sadece anlatırdı. ben merakla takip eder, bilmesem de sorardım. o da anlatırdı.
metin oktay'dan(rahmetle anıyoruz) bahseder, sonra daha fazla günümüze gelir johan cruijff'dan konu açar, döner çingene engin'i anlatır, yamuk ayak tuncay'dan anılar aktarır, baba gündüz'ü hatırlatırdı...
1974 dünya kupasını onun sayesinde yaşadım, ezberledim.
1 numarası ile sepp maier, 2 numara berti vogts, 3 numaralı paul breitner.
gerd müller, uli hoeneß, günter netzer ve birçok yıldız o sene kendi evlerinde kaldırmış o kupa'yı.
galatasaray zikredildiğinde hep böyle güzel anılar gelir aklıma. elde edilmiş başarılardan çok
ailem, futbol adına yapılan güzel söyleşiler, muhabbetlerimiz, sevdiklerim...
daha sonra görüp göreceğim şampiyonluklar, kupalar ve başarılar geldiği zaman hep geçmiştekilerle yine ve yeniden yaşarım.
şimdi sorsalar mesela galatasaray ne ifade edebilir senin için ?
belki geçmişim, belki de pazar sabahı babamla çıktığımız minik yürüyüş derim.
annem, kardeşim, birlikte izlediğimiz maçlar diye de eklerim.
peki diğerleri ne derler?
elimden geldiğince biçimli ve düzenli bir şekilde toplamaya çalıştım. yazar arkadaslarımıza sordum ve güzel cevaplar aldım.
onların da söyledikleri ve düşündüklerini katarak güzel bir harmanlama ortaya çıksın istedim.
-buyrun soralım teker teker.
evet sevgili lari, galatasaray denildiği zaman neler hissediyorsun ?
lari:
-'' son zamanlarda sevdiğimi sandığım bir sürü şeyi aslında o kadar da fazla
sevmediğimi anlamamı sağladı galatasaray. insan koşulsuz, karşılık beklemeden
bir ailesini, bir de vatanını sever heralde. ben bunların üstüne bir de galatasarayı
böyle severim. kendimi galatasaray'a bağlı hissediyorum ve bu duyguyu her şey
için kolay kolay yaşamam. ama hala bu kuvvetli duyguların nasıl doğduğunu
anlayamıyorum. sanırım o derin ve felsefik bir mesele.''
****
lari'den gelen bu güzel cevap sonrası hemen tonyukuk'a döndüm ve şunu sordum;
peki ya güzel arkadasım tonyukuk, sen galatasaray denildiği zaman neler geçirirsin içinden?
tonyukuk:
-''benim için ona duyduğum aşkı kimsenin anlayamayacağı olgu.
her şey onda gizli.
onunla güzel.
hüznü de kederi de sevinci de sevgisi de...
bir sevgili kadar güzel...
bir aşk kadar cazibeli.
bir tutku gibi vazgeçilmez.
çünkü adı galatasaray...''
evet böyle cevaplar sonrası insanın gözleri doluyor ve sadece düşüncelere dalıyor.
****
nurky kardeşimi hemen karşıma alıyor ve bana tek cümle ile özetle diyorum.
kendisi hemen; ''yaşama sebebim'' diyor. ve ardından ''aşk sevgi ihtiras gülmek eğlenmek her şey.'' diye de ekliyor.
aslan kardeşim benim.
****
gözlerimi hemen redsonja'ya çeviriyorum.
ve redsonja, sen nasıl açıklayabilirsin galatasaray sevgisini ?
redsonja:
- ''mutluluktan ağlatan tek sevdamdır.''
çok kısa fakat bunun yanında çok anlamlı bir cevap geliveriyor arkadasımızdan.
daha söylencek bir şey bulamıyoruz zaten.
****
daniel tozser'e hiç vakit kaybetmeden sordum. ve vakit kaybetmeden en kısa fakat en çok anlamı da içinde barındıran bir cevap aldım.
daniel tozser;
- '' hayat. ''
****
güzel kardesimiz jose'ye de hemen sordum.
peki ya jose, sen galatasaray'ı kendine nasıl betimleyebilirsin?
jose:
-'' ben sana mecburum...'' diyor. şahanesin jose.
****
zaman çok önemli şuan. ve benim daha vangobbel ile konusmam lazım diyerek ona da yöneltiyorum sorumu.
vangobbel, galatasaray'ı bana tek kelime ile özetler misin ?
vangobbel:
- '' cümle falan kuramam da tek kelime ile aşk diyebilirim. sonuçta aşk içerisinde tutku, asalet, heyecan, ne varsa barındırır. tek kelime yeter diye düşünüyorum.''
muhteşem bir cevap daha geldi. yazarlarımız harika gerçekten.
****
bu uzun soluklu söyleşimizde şimdiki durağımız gs.
ona sordum. galatasaray'ı kısaca özetleyebilir misin ?
gs:
-''aaa çok zor bi soru. hayatımın anlamı gibi bir klişe de söylemek istemem ama
ne desem yetmez kesinlikle .'' diyor.
çok haklısın gs. gerçekten ne desek yetmez galatasarayımız için.
****
sevimli ve nazik arkadasımız tutunulkeyf'e bütün samimiyetimle sordum.
tutunulkeyf sen bana kısaca özetleyebilir misin bu onbir harfi ?
tutunulkeyf:
-''kalifiyem jurnalim, o terkedilemeyecek yegane sevgilidir.'' dedi.
hem gülüştük hem de gerçekten öyle dedik.
****
diğer bir yazar arkadasımızhagi10'a yönelttim sorumu. ''o '' aşk'ı kısaca cümlelere dökebilir misin? diye sordum.
hagi10'un verdiği cevap çok yakışıyordu bizlere.
hagi10:
-''iliğime kemiğime işlemiş, anlamlandıramadığım bir sevgi, bağlılık, aşk, din, inanç, heyecan... baktım da kelimelere, yine içi boş ve yetersiz kaldılar... benim asla özetleyemeyeceğim bir "şey" bu... yaşam tarzı... ölmeden önce gözümün önüne gelecek olan film şeridinin sarı kırmızı fonda olması...''
harikasın hagi10.
bu cümleleri durup durup okumak lazım diye düşünüyorum. gerçekten müthiş cevaplar alıyorum arkadaslarımızdan.
****
gezinirken gözüm s3th' ye takılıyor. ve hemen yanına sokulup ona da soruyorum.
bana kısaca galatasaray aşkını özetleyebilir misin ?
s3th:
- ''olmadık anda bile olsa, sarı kırmızı belirdiği zaman en iyisini yapmaya çalısmaktır.'' diyor.
kısa ve öz cevap hünerlerini sergilemede üzerlerine yok yazarlarımızın. müthişssiniz.
****
insanları işlerinden alıkoymadan bilgi almak istiyorum ve yeni durağımızkendine iyi bak.
o ise bize şöyle özetliyor;
kendine iyi bak:
- ''hayatın kotu doneminden cıkıs kapısıdır, geleceginin umudu, hayallerin toplamıdır. ''
harikasın kendine iyi bak. çok güzel söyledin gerçekten.
****
buradan çıkıpuadiablo'nun yanına gidiyorum ve soruyorum.
peki ya sen nasıl özetlersin ?
uadiablo:
-'' bir baba, oğlunun çok zeki olduğunu bilmesine rağmen dersleri kötü olduğunda ne hissediyorsa 2008-2009 sezonunda bizlere o duyguları hissettirmiş sevdamızdır. ama neticede baba, oğlunu sevmekten bir ömür bıkıp usanır mı, asla. bizdeki sevgi de öyle birşeydir işte.''
minnetarım size arkadaslar. hepiniz birbirinden anlamlı cevaplar veriyorsunuz.
****
bugün çok şanslıyım. aynı anda lamore del calcio ve yearn karşıma çıktı.
hemen onlara da sordum.
sizler de bana kısaca cümleler kurarak neler hissetiğinizi anlatabilir misiniz ?
önce yearn cevap verdi;
yearn:
- '' dünüm, bugünüm ve yarınım.'' dedi
ve ardından;
lamore del calcio;
- ''tıpkı aşk gibi tarif edilemeyecek bir duygu. renkler mi, forma mı, arma mı, sadece ruh mu hala çözemediğim bir olgu. '' diyerek sonlandırdı.
****
bu güzel arkadaşlarımızın verdikleri güzel cevapları harmanlarken, bir andavurursa gol olur ile
söyleşiverdik.
ona da aynı soruyu sordum.
vurursa gol olur derin bir nefes aldı ve tok bir ses ile ;
- '' galatasaray umuttur, galatasaray sevinçtir, galatasaray sevdadır, galatasaray metin oktay'dır, galatasaraylılık ayrıcalıktır. '' dedi.
harikulade.
****
praisee'a da aynı soruyu soruyorum. ama tutamıyor kendisini ve bir hayli anlatıyor;
''galatasaray; hiçbir zaman bitmeyecek olan sevda; ne zaman, ne şekilde, nasıl oluştu böylesine bir bağ? küçük bir çocukken zordu anlam vermek, büyüdükçe çözülürdü nasıl olsa. hem belli ki babadan, anneden, abiden geçen belki de kalıtsal bir şeydi bana da.
her şey sarı kırmızıydı etrafı algılamayı ilk başladığım zamanlarda. ama beklenen olmadı açıklanamadı, hiçbir türlü hem de.
gittikçe derinleşti ve hissettirmeye başladı kendini iyiden iyiye. renklerin uyum adına yakalamış olduğu o müthiş başarıyı yakaladı futbolcularımız da.
ardı ardına gelen tüm başarılar katladı kendini her anlamda...
dört yıl üst üste şampiyonluklar, uefa kupası bir de üstüne süper kupa, bir de tam da bu yıllarda florya yollarını aşındırmak her hafta abinin idmanlarını izlemek uğruna...
bölmek tatlı çocukluk uykularını her hafta iki defa. bölmek derken sabırsızlanmak tam anlamıyla...
görmek o büyük takımın büyük oyuncularını dolaşırken oralarda.
derken her şey gibi hıphızlı geçer zaman da. artık daha bilgilisindir sımsıkı tuttuğun, hayran olduğun renkler hakkında.
vazgeçilmezler vardır, alışılmışlıklar...
saate baktığında, en basit bir yerde bile yan yana gördüğün sarı kırmızı parçaya bakakaldığında ya da üzerinde sarı kırmızılı bir şey taşıyan hiç tanımadığın bir insan gördüğünde bile gülümsüyorsan kendinde tuhaflık arama, normal tepkilerdir onlar aynı ruhu paylaştığın tüm renkdaşlarla
her şey bilinçsizce başladı belki de, sarı kırmızı bir hayata açıldı gözler ama bilinen tek bir gerçek var ki aynı şekilde bitecek her şey.
daha fazla başarı, daha fazla heyecan, çok daha fazla sarı kırmızı, daha yoğun bir sevda... geçen yılların sadece büyütebildiği. ''
alkışlar, hem de kucak dolusu alkışlar gelsin sana praisee.
******************************************************************************
herkes tarafından bir şeyler söylensin istedim ve bir şekilde ulaşmaya çalıştım.
yakaladıklarıma sorularımı yönelttim. aldığım cevaplar çok anlamlı, nazik ve tek bir ortak payda üzerine idi.
bu konu hakkında konusamadığım, arkadaslar da oldu tabii. denk gelemedik aynı anda.
onlar lütfen yanlış anlamasın, zira 500 küsür yazarımız var.
ama birkaç gündür bütün herkes adına topladıklarımdı bunlar.
son olarak;
muhakkak her şey aynı düşünülemez, ve muhakkak farklı fikirler için konusabiliriz.
ama bizim kesiştiğimiz tek noktamız var.
o da; ''galatasaray.''
dışarıdaki güneş, gürültü, semtimizin ağabeyleri, bakkal aziz amca, komsumuz serpil teyze yine olabildiğince sıcak kanlı, neşeli.
bunu hissedebiliyor işte küçücük çocuklar.
evimizin önünden geçen kocaman bir yol boyunca bizi görenler ayaküstü babamla konuşuyor, beni kucaklarına alıp yanaklarımı sıkıveriyor, bazen de ıslak ıslak öpüyordu. sonra yine devam ediyorduk baba oğul el ele.
ben kendi adımlarımı kocaman baba'ma uydurmaya çalışırken sendeliyordum arada bir. düşsem, diz kapaklarım kanasa umurumda değil. zaten günlerdir bu günü bekliyorum dışarı çıkmak için. içim kıpır kıpır.
yine aynı gündü ve ben ilk defa bilinçli bir şekilde galatasaray dedim. ilk dediğim gün o gündü.
hep zorlarım kendimi geçmişe en uzağa gitmeye çalısırım. ve bunu yaparken sorgularım ne oldu, ne yaptım? ne yaşadım? diyerek...
gidebildiğim en eski gündü işte. o gün galatasaraylıyım dedim.
bir abi gelmişti babamın yanına. sonra da benimle konusurken ''hangi takımlısın?'' diye sormustu.
hiçbir baskı, zorlama, babamın araya girip müdahale etmesi söz konusu değildi... ki zaten beni bu konuda hiç sınırlamamıştı.
''galatasaray zikredildiği zaman benim hatırlayabildiğim en eski anım bu idi.
pazar sabahı ve daha evin ilk çocuğuyum, annem ve babam birlikteliklerinin daha çok başlarında.''
hiçbir zaman babam tarafından; oğlum galatasaraylı olduğunu söyle sana forma alacağım, sana oyuncaklar, çikolatalar getiririm gibi cümleler işitmedim.
sadece anlatırdı. ben merakla takip eder, bilmesem de sorardım. o da anlatırdı.
metin oktay'dan(rahmetle anıyoruz) bahseder, sonra daha fazla günümüze gelir johan cruijff'dan konu açar, döner çingene engin'i anlatır, yamuk ayak tuncay'dan anılar aktarır, baba gündüz'ü hatırlatırdı...
1974 dünya kupasını onun sayesinde yaşadım, ezberledim.
1 numarası ile sepp maier, 2 numara berti vogts, 3 numaralı paul breitner.
gerd müller, uli hoeneß, günter netzer ve birçok yıldız o sene kendi evlerinde kaldırmış o kupa'yı.
galatasaray zikredildiğinde hep böyle güzel anılar gelir aklıma. elde edilmiş başarılardan çok
ailem, futbol adına yapılan güzel söyleşiler, muhabbetlerimiz, sevdiklerim...
daha sonra görüp göreceğim şampiyonluklar, kupalar ve başarılar geldiği zaman hep geçmiştekilerle yine ve yeniden yaşarım.
şimdi sorsalar mesela galatasaray ne ifade edebilir senin için ?
belki geçmişim, belki de pazar sabahı babamla çıktığımız minik yürüyüş derim.
annem, kardeşim, birlikte izlediğimiz maçlar diye de eklerim.
peki diğerleri ne derler?
elimden geldiğince biçimli ve düzenli bir şekilde toplamaya çalıştım. yazar arkadaslarımıza sordum ve güzel cevaplar aldım.
onların da söyledikleri ve düşündüklerini katarak güzel bir harmanlama ortaya çıksın istedim.
-buyrun soralım teker teker.
evet sevgili lari, galatasaray denildiği zaman neler hissediyorsun ?
lari:
-'' son zamanlarda sevdiğimi sandığım bir sürü şeyi aslında o kadar da fazla
sevmediğimi anlamamı sağladı galatasaray. insan koşulsuz, karşılık beklemeden
bir ailesini, bir de vatanını sever heralde. ben bunların üstüne bir de galatasarayı
böyle severim. kendimi galatasaray'a bağlı hissediyorum ve bu duyguyu her şey
için kolay kolay yaşamam. ama hala bu kuvvetli duyguların nasıl doğduğunu
anlayamıyorum. sanırım o derin ve felsefik bir mesele.''
****
lari'den gelen bu güzel cevap sonrası hemen tonyukuk'a döndüm ve şunu sordum;
peki ya güzel arkadasım tonyukuk, sen galatasaray denildiği zaman neler geçirirsin içinden?
tonyukuk:
-''benim için ona duyduğum aşkı kimsenin anlayamayacağı olgu.
her şey onda gizli.
onunla güzel.
hüznü de kederi de sevinci de sevgisi de...
bir sevgili kadar güzel...
bir aşk kadar cazibeli.
bir tutku gibi vazgeçilmez.
çünkü adı galatasaray...''
evet böyle cevaplar sonrası insanın gözleri doluyor ve sadece düşüncelere dalıyor.
****
nurky kardeşimi hemen karşıma alıyor ve bana tek cümle ile özetle diyorum.
kendisi hemen; ''yaşama sebebim'' diyor. ve ardından ''aşk sevgi ihtiras gülmek eğlenmek her şey.'' diye de ekliyor.
aslan kardeşim benim.
****
gözlerimi hemen redsonja'ya çeviriyorum.
ve redsonja, sen nasıl açıklayabilirsin galatasaray sevgisini ?
redsonja:
- ''mutluluktan ağlatan tek sevdamdır.''
çok kısa fakat bunun yanında çok anlamlı bir cevap geliveriyor arkadasımızdan.
daha söylencek bir şey bulamıyoruz zaten.
****
daniel tozser'e hiç vakit kaybetmeden sordum. ve vakit kaybetmeden en kısa fakat en çok anlamı da içinde barındıran bir cevap aldım.
daniel tozser;
- '' hayat. ''
****
güzel kardesimiz jose'ye de hemen sordum.
peki ya jose, sen galatasaray'ı kendine nasıl betimleyebilirsin?
jose:
-'' ben sana mecburum...'' diyor. şahanesin jose.
****
zaman çok önemli şuan. ve benim daha vangobbel ile konusmam lazım diyerek ona da yöneltiyorum sorumu.
vangobbel, galatasaray'ı bana tek kelime ile özetler misin ?
vangobbel:
- '' cümle falan kuramam da tek kelime ile aşk diyebilirim. sonuçta aşk içerisinde tutku, asalet, heyecan, ne varsa barındırır. tek kelime yeter diye düşünüyorum.''
muhteşem bir cevap daha geldi. yazarlarımız harika gerçekten.
****
bu uzun soluklu söyleşimizde şimdiki durağımız gs.
ona sordum. galatasaray'ı kısaca özetleyebilir misin ?
gs:
-''aaa çok zor bi soru. hayatımın anlamı gibi bir klişe de söylemek istemem ama
ne desem yetmez kesinlikle .'' diyor.
çok haklısın gs. gerçekten ne desek yetmez galatasarayımız için.
****
sevimli ve nazik arkadasımız tutunulkeyf'e bütün samimiyetimle sordum.
tutunulkeyf sen bana kısaca özetleyebilir misin bu onbir harfi ?
tutunulkeyf:
-''kalifiyem jurnalim, o terkedilemeyecek yegane sevgilidir.'' dedi.
hem gülüştük hem de gerçekten öyle dedik.
****
diğer bir yazar arkadasımızhagi10'a yönelttim sorumu. ''o '' aşk'ı kısaca cümlelere dökebilir misin? diye sordum.
hagi10'un verdiği cevap çok yakışıyordu bizlere.
hagi10:
-''iliğime kemiğime işlemiş, anlamlandıramadığım bir sevgi, bağlılık, aşk, din, inanç, heyecan... baktım da kelimelere, yine içi boş ve yetersiz kaldılar... benim asla özetleyemeyeceğim bir "şey" bu... yaşam tarzı... ölmeden önce gözümün önüne gelecek olan film şeridinin sarı kırmızı fonda olması...''
harikasın hagi10.
bu cümleleri durup durup okumak lazım diye düşünüyorum. gerçekten müthiş cevaplar alıyorum arkadaslarımızdan.
****
gezinirken gözüm s3th' ye takılıyor. ve hemen yanına sokulup ona da soruyorum.
bana kısaca galatasaray aşkını özetleyebilir misin ?
s3th:
- ''olmadık anda bile olsa, sarı kırmızı belirdiği zaman en iyisini yapmaya çalısmaktır.'' diyor.
kısa ve öz cevap hünerlerini sergilemede üzerlerine yok yazarlarımızın. müthişssiniz.
****
insanları işlerinden alıkoymadan bilgi almak istiyorum ve yeni durağımızkendine iyi bak.
o ise bize şöyle özetliyor;
kendine iyi bak:
- ''hayatın kotu doneminden cıkıs kapısıdır, geleceginin umudu, hayallerin toplamıdır. ''
harikasın kendine iyi bak. çok güzel söyledin gerçekten.
****
buradan çıkıpuadiablo'nun yanına gidiyorum ve soruyorum.
peki ya sen nasıl özetlersin ?
uadiablo:
-'' bir baba, oğlunun çok zeki olduğunu bilmesine rağmen dersleri kötü olduğunda ne hissediyorsa 2008-2009 sezonunda bizlere o duyguları hissettirmiş sevdamızdır. ama neticede baba, oğlunu sevmekten bir ömür bıkıp usanır mı, asla. bizdeki sevgi de öyle birşeydir işte.''
minnetarım size arkadaslar. hepiniz birbirinden anlamlı cevaplar veriyorsunuz.
****
bugün çok şanslıyım. aynı anda lamore del calcio ve yearn karşıma çıktı.
hemen onlara da sordum.
sizler de bana kısaca cümleler kurarak neler hissetiğinizi anlatabilir misiniz ?
önce yearn cevap verdi;
yearn:
- '' dünüm, bugünüm ve yarınım.'' dedi
ve ardından;
lamore del calcio;
- ''tıpkı aşk gibi tarif edilemeyecek bir duygu. renkler mi, forma mı, arma mı, sadece ruh mu hala çözemediğim bir olgu. '' diyerek sonlandırdı.
****
bu güzel arkadaşlarımızın verdikleri güzel cevapları harmanlarken, bir andavurursa gol olur ile
söyleşiverdik.
ona da aynı soruyu sordum.
vurursa gol olur derin bir nefes aldı ve tok bir ses ile ;
- '' galatasaray umuttur, galatasaray sevinçtir, galatasaray sevdadır, galatasaray metin oktay'dır, galatasaraylılık ayrıcalıktır. '' dedi.
harikulade.
****
praisee'a da aynı soruyu soruyorum. ama tutamıyor kendisini ve bir hayli anlatıyor;
''galatasaray; hiçbir zaman bitmeyecek olan sevda; ne zaman, ne şekilde, nasıl oluştu böylesine bir bağ? küçük bir çocukken zordu anlam vermek, büyüdükçe çözülürdü nasıl olsa. hem belli ki babadan, anneden, abiden geçen belki de kalıtsal bir şeydi bana da.
her şey sarı kırmızıydı etrafı algılamayı ilk başladığım zamanlarda. ama beklenen olmadı açıklanamadı, hiçbir türlü hem de.
gittikçe derinleşti ve hissettirmeye başladı kendini iyiden iyiye. renklerin uyum adına yakalamış olduğu o müthiş başarıyı yakaladı futbolcularımız da.
ardı ardına gelen tüm başarılar katladı kendini her anlamda...
dört yıl üst üste şampiyonluklar, uefa kupası bir de üstüne süper kupa, bir de tam da bu yıllarda florya yollarını aşındırmak her hafta abinin idmanlarını izlemek uğruna...
bölmek tatlı çocukluk uykularını her hafta iki defa. bölmek derken sabırsızlanmak tam anlamıyla...
görmek o büyük takımın büyük oyuncularını dolaşırken oralarda.
derken her şey gibi hıphızlı geçer zaman da. artık daha bilgilisindir sımsıkı tuttuğun, hayran olduğun renkler hakkında.
vazgeçilmezler vardır, alışılmışlıklar...
saate baktığında, en basit bir yerde bile yan yana gördüğün sarı kırmızı parçaya bakakaldığında ya da üzerinde sarı kırmızılı bir şey taşıyan hiç tanımadığın bir insan gördüğünde bile gülümsüyorsan kendinde tuhaflık arama, normal tepkilerdir onlar aynı ruhu paylaştığın tüm renkdaşlarla
her şey bilinçsizce başladı belki de, sarı kırmızı bir hayata açıldı gözler ama bilinen tek bir gerçek var ki aynı şekilde bitecek her şey.
daha fazla başarı, daha fazla heyecan, çok daha fazla sarı kırmızı, daha yoğun bir sevda... geçen yılların sadece büyütebildiği. ''
alkışlar, hem de kucak dolusu alkışlar gelsin sana praisee.
******************************************************************************
herkes tarafından bir şeyler söylensin istedim ve bir şekilde ulaşmaya çalıştım.
yakaladıklarıma sorularımı yönelttim. aldığım cevaplar çok anlamlı, nazik ve tek bir ortak payda üzerine idi.
bu konu hakkında konusamadığım, arkadaslar da oldu tabii. denk gelemedik aynı anda.
onlar lütfen yanlış anlamasın, zira 500 küsür yazarımız var.
ama birkaç gündür bütün herkes adına topladıklarımdı bunlar.
son olarak;
muhakkak her şey aynı düşünülemez, ve muhakkak farklı fikirler için konusabiliriz.
ama bizim kesiştiğimiz tek noktamız var.
o da; ''galatasaray.''