12
bir camianın en etkili organizmasıdır taraftar, bu yüzden üzerine çok fazla sorumluluk düşmektedir.
galatasaray beni üzdüğünde değişik bir haz duyuyorum, bu duyguyu hissettirdiği için, yani bu duyguyu hissetmek de kötü değil ki, yine kendimizi düşünüyoruz aslında insanın bir şeyi severken mutluluğu, mutsuzluğu göze alması gerekir; nasıl ki özel hayatlarda yeri geliyor üzülüyor yeri geliyor bulutlarda yürüyorsak, bu da aynısı aslında. nasıl ki çok çok sevseniz bile "bunu hak etmedim" diyebiliyorsanız; galatasaray için de bunu diyebilirsiniz; bence gayet normal.
ancak ağızdan çıkan lafın geri dönüşü zordur, bugün hakaret edersen, onu bunu gönderirsen yarın da "hey aslanlarım" deme hakkına sahip olamazsın. hayal kırıklığı mı yaşıyoruz? kesinlikle evet! her gün "bu kadro nasıl bu hale gelir, yazık değil bu taraftara" cümlesini belki beş kere kuruyorum ama henüz "lanet olsun hepsine, şu adam takımdan bir defolsun gitsin, bu adamın takımda yeri yok" diyemedim. olmaz işte bu, böyle olmaz. eleştirilir, yorumlanır, "şu maçta şöyle oynadı" denir, "bu değişikliğin anlamı ne" diye sorulabilir; hatta "bu takımın ağırlığını kaldıramıyor, gitmesi daha sağlıklı olur" da denilebilir.
unutulmamalı ki bu kulübün taraftarlarıyız biz; ne yöneticiyiz ne başka bir şey ve taraftarın ne kadar önemli olduğunu yönetim biliyor. alınan acele kararların çoğu böyle kriz anlarında taraftarı yatıştırmak için alınmıştır, tıpkı skibbe'nin gönderilmesi gibi. o yüzden taraftar tepkisini gösterirken, kestirip atma, gaza gelme yollarını seçmemelidir ki yönetim de sağlıklı karar alabilsin. hele hele zaten umutların tükendiği bir anda "o teknik direktör gitsin başkası gelsin" ya da "bu oyuncu defolsun" denilirse yine yönetime acil ve alt yapısız karar aldırılmış olunur. gaza gelen*, istifa meraklısı taraftar olmak "başarıya endeksli taraftar profili" tanımına girer; ama burdan "aman da seviyorum, yenilsinler hiç önemli değil" tarzı taraftarı da "ideal taraftar" olarak nitelemek yanlış olur. nacizane fikrimce "yanlışlar var, düzeltilmeli, taraftarın hayal kırıklığı tamir edilmeli, yenilsen de bu renklerdeyiz ama yapabileceğimiz halde yapılamadığını görmek üzüyor bizi" demeçleri veren, soğukkanlı olan ve bekleyen (hele ki 5 hafta beklemek hiçbir şey kaybettirmeyecekse artık) taraftar makbuldür.
galatasaray beni üzdüğünde değişik bir haz duyuyorum, bu duyguyu hissettirdiği için, yani bu duyguyu hissetmek de kötü değil ki, yine kendimizi düşünüyoruz aslında insanın bir şeyi severken mutluluğu, mutsuzluğu göze alması gerekir; nasıl ki özel hayatlarda yeri geliyor üzülüyor yeri geliyor bulutlarda yürüyorsak, bu da aynısı aslında. nasıl ki çok çok sevseniz bile "bunu hak etmedim" diyebiliyorsanız; galatasaray için de bunu diyebilirsiniz; bence gayet normal.
ancak ağızdan çıkan lafın geri dönüşü zordur, bugün hakaret edersen, onu bunu gönderirsen yarın da "hey aslanlarım" deme hakkına sahip olamazsın. hayal kırıklığı mı yaşıyoruz? kesinlikle evet! her gün "bu kadro nasıl bu hale gelir, yazık değil bu taraftara" cümlesini belki beş kere kuruyorum ama henüz "lanet olsun hepsine, şu adam takımdan bir defolsun gitsin, bu adamın takımda yeri yok" diyemedim. olmaz işte bu, böyle olmaz. eleştirilir, yorumlanır, "şu maçta şöyle oynadı" denir, "bu değişikliğin anlamı ne" diye sorulabilir; hatta "bu takımın ağırlığını kaldıramıyor, gitmesi daha sağlıklı olur" da denilebilir.
unutulmamalı ki bu kulübün taraftarlarıyız biz; ne yöneticiyiz ne başka bir şey ve taraftarın ne kadar önemli olduğunu yönetim biliyor. alınan acele kararların çoğu böyle kriz anlarında taraftarı yatıştırmak için alınmıştır, tıpkı skibbe'nin gönderilmesi gibi. o yüzden taraftar tepkisini gösterirken, kestirip atma, gaza gelme yollarını seçmemelidir ki yönetim de sağlıklı karar alabilsin. hele hele zaten umutların tükendiği bir anda "o teknik direktör gitsin başkası gelsin" ya da "bu oyuncu defolsun" denilirse yine yönetime acil ve alt yapısız karar aldırılmış olunur. gaza gelen*, istifa meraklısı taraftar olmak "başarıya endeksli taraftar profili" tanımına girer; ama burdan "aman da seviyorum, yenilsinler hiç önemli değil" tarzı taraftarı da "ideal taraftar" olarak nitelemek yanlış olur. nacizane fikrimce "yanlışlar var, düzeltilmeli, taraftarın hayal kırıklığı tamir edilmeli, yenilsen de bu renklerdeyiz ama yapabileceğimiz halde yapılamadığını görmek üzüyor bizi" demeçleri veren, soğukkanlı olan ve bekleyen (hele ki 5 hafta beklemek hiçbir şey kaybettirmeyecekse artık) taraftar makbuldür.