16
kazanmalıyız..
onlar trende gidiyordu, çok değil üç sene oldu, ben londra'da bir bankta ne söylememiz gerektiğini düşünüyordum, ecnebi oyuncularımıza.
türkçe bir mektup hazırlamıştık halihazırda, maç öncesi soyunma odasında kızlara takdim edilecek, kelimeler sevgimizi ifade ediyordu armaya, nefretimizi sunuyordu karşı yakaya, ve inancımızı hissettiriyordu o formayı sırtına geçirecek şanslı insanlara, kızlarımıza.
çok maç kaçırdım ben gurbette, giderken de zor bir karardı galatasaray'dan ayrılmak, fakat bazı maçlarda yaşanan burukluk hep ayrı tarifsizdi.
bordeaux maçında kapalıda olamamak gibi mesela, veyahut hamburg maçı sonrasında sarılabileceğin adamların yanında olamamak noktasında..
basketbola dair ise, o trende, bizim çocuklarla, tribünün adamlarıyla, arma sevdalılarıyla ankara yolunda olamamak, en kayda değer fedakarlığım gibiydi, idealler uğruna..
bir süredir, diğer branşların aksine, psikolojik savaşın başladığı yer, kadın basketbolunun cumhurbaşkanlığı kupası maçı,
bir maçtan, bir derbiden, hatta bir kupadan bile çok daha fazlası..
uzun yıllar boyunca ciddi bir hegemonya kurduğumuz kadın basketbolunda, geriden çok hararetli gelip bize yetişen fenerbahçe'ye artık dur deme zamanı,
üstelik cumhurbaşkanlığı kupası da önemli bir eşik, çünkü bir öndeyiz, biz hep önde kalmalıyız, ve ama biz galatasaray'ız..
yeni bir hoca, farklı bir sistem, başka oyuncular, istikrarlı niyetler,
eksikler, bahaneler, fakat tamamiyle kişisel;
yarın sezonun en önemli maçına çıkıyoruz.
çünkü;
yarın işıl alben,
yarın bahar çağlar..
çünkü yarın, birşeylerin değişmeye başladığını göstermenin zamanı,
belki de kadın basketbolu tarihinde hiç bu kadar arkasında durulmayan iki ismin, iki değerimizin mesaj vakti..
erkekler bunu izmir'de yaptı, laciverte karşı, tribün inanılmazdı,
ve fakat malum, övünerek hatırlanacak cinsten; ankara da deplasman sayılmaz..
çıkın ve yarın bu ligin patronunun kim olduğunu hatırlatın,
hocanıza hoşgeldin diyin, sonra da dörtnala ilerleyin;
galatasaray ulan !
onlar trende gidiyordu, çok değil üç sene oldu, ben londra'da bir bankta ne söylememiz gerektiğini düşünüyordum, ecnebi oyuncularımıza.
türkçe bir mektup hazırlamıştık halihazırda, maç öncesi soyunma odasında kızlara takdim edilecek, kelimeler sevgimizi ifade ediyordu armaya, nefretimizi sunuyordu karşı yakaya, ve inancımızı hissettiriyordu o formayı sırtına geçirecek şanslı insanlara, kızlarımıza.
çok maç kaçırdım ben gurbette, giderken de zor bir karardı galatasaray'dan ayrılmak, fakat bazı maçlarda yaşanan burukluk hep ayrı tarifsizdi.
bordeaux maçında kapalıda olamamak gibi mesela, veyahut hamburg maçı sonrasında sarılabileceğin adamların yanında olamamak noktasında..
basketbola dair ise, o trende, bizim çocuklarla, tribünün adamlarıyla, arma sevdalılarıyla ankara yolunda olamamak, en kayda değer fedakarlığım gibiydi, idealler uğruna..
bir süredir, diğer branşların aksine, psikolojik savaşın başladığı yer, kadın basketbolunun cumhurbaşkanlığı kupası maçı,
bir maçtan, bir derbiden, hatta bir kupadan bile çok daha fazlası..
uzun yıllar boyunca ciddi bir hegemonya kurduğumuz kadın basketbolunda, geriden çok hararetli gelip bize yetişen fenerbahçe'ye artık dur deme zamanı,
üstelik cumhurbaşkanlığı kupası da önemli bir eşik, çünkü bir öndeyiz, biz hep önde kalmalıyız, ve ama biz galatasaray'ız..
yeni bir hoca, farklı bir sistem, başka oyuncular, istikrarlı niyetler,
eksikler, bahaneler, fakat tamamiyle kişisel;
yarın sezonun en önemli maçına çıkıyoruz.
çünkü;
yarın işıl alben,
yarın bahar çağlar..
çünkü yarın, birşeylerin değişmeye başladığını göstermenin zamanı,
belki de kadın basketbolu tarihinde hiç bu kadar arkasında durulmayan iki ismin, iki değerimizin mesaj vakti..
erkekler bunu izmir'de yaptı, laciverte karşı, tribün inanılmazdı,
ve fakat malum, övünerek hatırlanacak cinsten; ankara da deplasman sayılmaz..
çıkın ve yarın bu ligin patronunun kim olduğunu hatırlatın,
hocanıza hoşgeldin diyin, sonra da dörtnala ilerleyin;
galatasaray ulan !