• 14
    bir çin atasözü der ki "sabreden eşşek muradına erişecek." ayrıca bir tagalog atasözü de der ki "firkatın fecrinden ferikler nispetince firar eylemek lazım. üç yirde duracan; gırmızı ışıkta, levhada, gontrolsüz geçişlerde. duracan, geçmeyecen".

    bu atasözlerinin yapısalcılığa getirdiği derin ve sui generis yorum muvacehesinde bakmak lazım futbolcu davranışlarına. örneğin "goyduk, eğleniyoz"un sürreel tınılara sahip son derece derin bir manası olabilir. futbolcu da olsa, para bok olsa da, penisi testisine denk olsa da insan neticede. zaten futbolcu davranışları adesenin en gobeğine konulmuşsa söz konusu olan kılgıdır. ancak ne var ki her kılgı aslında bir kuramın semeresidir. sırf bu sebeple kılgıyı kuramdan ayırmak sevenleri ayırmaktan farksızdır. buna felsefede praxis derler. kurulan bu köprüden de bilince doğru yol almakta gecikmeyiz, çünkü gecikmemeliyiz, zira son otobüs kaçmak üzere. o halde gelin önce bilinç otobüsüne sonra mehmet topuza sonra fenere binelim oradan da goyalım eğlenelim bu dünya kimseye kalmaz.

    hegel’in dizgesinde bilinç yalnızca tinin bir kıpısıdır. kant tini görgül ya da fenomenal bilinç olarak anlar, onu töz ile bir olan özne olarak, olgusallık ile bir olan us olarak göremez. eğer bilgi varlığın bilgisi ise, bilginin çürütülmesi ontolojinin ve metafiziğin çürütülmesi anlamına gelir. ama kant’ın öznel idealizmi öznel bir ontoloji ve öznel bir metafizik ile birlikte gider.

    felsefi bilinçten ayrı olarak, deneyimsel ya da görgül bilinç tinin görüngüsü dediğimiz şeydir, kendini özden ayırır ve hemen bir öte-yan, bir kendinde-şey konutlayarak kendini ona karşı sınırlar. tinin görüngübilimi henüz bu öte-yana ulaşmamış olan bilincin çözümlemesidir. mantık bilimi ise kant için bilinemez öte-yanın çözümlemesidir, çünkü varlık ve kavramın birliğini öğesi olarak alır, sözde öte-yanın da logos (aristoteles’in “etkin us” dediği şey) olduğunu doğrular.

    eğer bilginin kavramının gerçek olanla bir olduğunu, bilginin gerçek olanın, var olanın bilgisi olduğunu kabul edersek, bütün bir tinin görüngübilimi ‘bilinç bilgi değildir,’ ya da ‘bilinç bilmez’ gibi bir paradoks üzerine kuruludur, çünkü bu bilinç şekilleri dizisinin nesnesi var olan değil, oluşta olandır. aslında, yine aynı önkabule göre, doğal bilinç bütününde bilgi ile örtüşmeyen salt bir biçimsellik ya da öznelliktir, çünkü dışsal olarak var olduğunu, nesnel ya da kendinde olduğunu sandığı şey tam tersine onun kendisinde, ‘bilinçtedir,’ ‘onun için’ olandır, içsel, biçimsel, öznel, görelidir. başka bir deyişle, bilinç için ‘kendinde’ olan şey, bizim için ‘bilincin kendisinden’ başka birşey değildir.

    fenomenal içeriğe belirlenim veren kavramsal öz yalnızca “bizim için bir bakıma bilincin arkasında ilerleyen” hatta arkasına ve dahi ırzına geçen şeydir. örneğin thales suyu, anaxagoras apeironu, bir başkası havayı, ateşi vb. arke olarak konutladığı zaman, bu düşünürler bu öğelerin yalnızca ve yalnızca kendi bilinçlerinde bulunduğunu düşünmüyorlardı. daha yakın zamanlarda husserl “şeylerin kendilerine!” giderken gerçekte yalnızca kendi bilincine gidiyordu.

    doğal bilinç bildiğinde yalnızca öznel kendini bilir. bu hegel’in daha sonra “bilincin bilinçsiz idealizmi” dediği şeydir. her doğal bilinç her zaman bu durumdadır, bilinçsizce bütün bir realiteyi kendi içinden belirler (marx’ın ‘dışarıdan içeriye yansıma’ kuramının tersine), onu kendi öznelliğinde sürekli olarak aşar.

    beyler kafanız yeterince sikildiyse gelin einstein ile olayı kapatalım.

    "bildiğini bir çocuğun anlayabileceği şekilde anlatamıyorsan, sen de (bildiğini sandığın her neyse) onu bilmiyorsun aslında"
App Store'dan indirin Google Play'den alın