9
basında kimsenin bunu konuştuğu yok bari biz gündeme getirelim. uğur meleke çok önemli bir tespit yapmış.
--- alıntı ---
devler ligi’nde yok olabiliriz
michel platini, benim için bir futbol ikonu, çocukluğumun en büyük yıldızlarından biri. eski bir futbolcunun, hem de çok sevdiğim bir futbolcunun uefa başkanı olması şahsen mutluluk verici. hatta ülkemin futbol yönetiminde eski sporcular görme adına da umut verici.
ama bir de bu madalyonun bize bakan yüzü var: uefa’da platini döneminin türk futboluna iyi geldiğini söylemek çok güç.
platini’nin uefa başkanlığına giden yolda faydalandığı en kritik slogan, “futbolu daha uzaklara (yani avrupa’nın doğusuna) götürmek” oldu. bu bağlamda “şampiyonlar ligi’nde daha fazla şampiyon” hedefinde olduğunu söyledi, başardı da… zaten son yıllarda devler ligi’nde bate borisov, apoel, plzen gibi ekipleri görmemizin nedeni, platini’nin şampiyonlar ligi ön elemelerinde yaptığı statü değişikliği.
yalnız platini, şampiyonlar ligi’nde daha fazla şampiyona yer vermek için 3’er-4’er katılım hakkı olan ispanyollar-ingilizler-italyanlar’ın kontenjanlarını daraltmak yerine, iki bileti zorlayan türkler-hollandalılar-ukraynalılar gibi baş altı ülkelere darbe vurdu. şampiyonlar ligi play-off turunda şampiyonlar/şampiyon olmayanlar ayrımı türkiye’nin (ve bazı baş altı ülkelerin) devler ligi’ne iki takımla katılma şansını çok azalttı. çünkü bu liglerin ikincilerinin karşılarına dev liglerin üçüncüleri-dördüncüleri çıkıyor; doğal olarak da dinamo kiev, fenerbahçe veya braga gibi ekiplerin udinese, malaga, lille gibi rakiplerine karşı işleri zor oluyor.
yani platini’nin yeni şampiyonlar ligi uygulaması bir robin hood (zenginden alıp fakire verme) öyküsü değil… zengine neredeyse hiç dokunmama; az fakirden alıp, çok fakire verme hikâyesi…
yok olma eşiği
zaten türkiye, platini döneminde devler ligi’nde iki takımla var olmaya hiç yaklaşamadı; o umudu unutmaya yüz tuttuk… tek tesellimizse, lig şampiyonumuzun gruplara doğrudan girmesi… yalnız bu yıl maalesef o direkt bileti de kaybetme riskiyle karşı karşıyayız!
şampiyonlar ligi’ne uefa ülkeler sıralamasında ilk 12’de yer alan 12 memleket direkt takım gönderebiliyor. bizim bugünkü aktüel sıralamamız da 12’ncilik. geçtiğimiz sene belçika’ya geçildik, bu sene de nefesleri ensemizde olan avusturya, güney kıbrıs veya danimarka’dan yalnızca birine geçilirsek artık lig şampiyonumuz da devler ligi’ne girmek için iki ön eleme turu oynamak zorunda kalacak.
tabii ki bu basamağa neden düştüğümüzü kendi içimizde çok ciddi sorgulamamız gerek. bu bambaşka bir yazı konusu… ama bu sene 12’nciliğe düşüşümüzde ufak bir haksızlığa uğradık gibi bir his var içimizde.
nedeni de şu: 2011 temmuz’unda fenerbahçe’yi avrupa kupalarından men eden ve bizi avrupa’da 4 takımla yarıştıran uefa, sezon sonunda topladığımız puanları maalesef 5’e bölerek hanemize yazdı. bir-iki ay önce beni ahmet ağbi (çakır) bu konuda uyarmıştı, maalesef endişesi gerçek çıktı: geçen yıl kazandığımız 25,500 puanımız (4’e bölünüp hanemize 6,375 olarak yazılması gerekirken) 5’e bölünüp hanemize 5,100 olarak kaydedildi. bu noktada yitirdiğimiz 1,275 puan eğer bizi bu sene sonunda ilk 12’nin dışına çıkarırsa doğrusu bu puanların hesabını uefa’dan sormamız gerekebilir!
erzik faktörü
euro 2012’de yoktuk, ama çakır’ı sahada erzik’i monitörlerde gördükçe gururlandık. uefa kongresi’nin istanbul’da yapılması için olağanüstü çaba harcayan erzik’in (türkiye’nin favori olduğu) euro 2020 organizasyonunun 12 kente bölünmesi fikrine muhalefet ederek ülkesinin haklarını koruduğunu da bizzat biliyorum.
şenes bey sanırım 2011-12 uefa katsayımızın dörde değil beşe bölünerek 1,275 puan kaybına uğratılmamız konusunda da devreye girecektir. aksi bir durumda ilk 12’nin dışında kalmamız gerçekten acı olacak türk futbolu için…
--- alıntı ---
--- alıntı ---
devler ligi’nde yok olabiliriz
michel platini, benim için bir futbol ikonu, çocukluğumun en büyük yıldızlarından biri. eski bir futbolcunun, hem de çok sevdiğim bir futbolcunun uefa başkanı olması şahsen mutluluk verici. hatta ülkemin futbol yönetiminde eski sporcular görme adına da umut verici.
ama bir de bu madalyonun bize bakan yüzü var: uefa’da platini döneminin türk futboluna iyi geldiğini söylemek çok güç.
platini’nin uefa başkanlığına giden yolda faydalandığı en kritik slogan, “futbolu daha uzaklara (yani avrupa’nın doğusuna) götürmek” oldu. bu bağlamda “şampiyonlar ligi’nde daha fazla şampiyon” hedefinde olduğunu söyledi, başardı da… zaten son yıllarda devler ligi’nde bate borisov, apoel, plzen gibi ekipleri görmemizin nedeni, platini’nin şampiyonlar ligi ön elemelerinde yaptığı statü değişikliği.
yalnız platini, şampiyonlar ligi’nde daha fazla şampiyona yer vermek için 3’er-4’er katılım hakkı olan ispanyollar-ingilizler-italyanlar’ın kontenjanlarını daraltmak yerine, iki bileti zorlayan türkler-hollandalılar-ukraynalılar gibi baş altı ülkelere darbe vurdu. şampiyonlar ligi play-off turunda şampiyonlar/şampiyon olmayanlar ayrımı türkiye’nin (ve bazı baş altı ülkelerin) devler ligi’ne iki takımla katılma şansını çok azalttı. çünkü bu liglerin ikincilerinin karşılarına dev liglerin üçüncüleri-dördüncüleri çıkıyor; doğal olarak da dinamo kiev, fenerbahçe veya braga gibi ekiplerin udinese, malaga, lille gibi rakiplerine karşı işleri zor oluyor.
yani platini’nin yeni şampiyonlar ligi uygulaması bir robin hood (zenginden alıp fakire verme) öyküsü değil… zengine neredeyse hiç dokunmama; az fakirden alıp, çok fakire verme hikâyesi…
yok olma eşiği
zaten türkiye, platini döneminde devler ligi’nde iki takımla var olmaya hiç yaklaşamadı; o umudu unutmaya yüz tuttuk… tek tesellimizse, lig şampiyonumuzun gruplara doğrudan girmesi… yalnız bu yıl maalesef o direkt bileti de kaybetme riskiyle karşı karşıyayız!
şampiyonlar ligi’ne uefa ülkeler sıralamasında ilk 12’de yer alan 12 memleket direkt takım gönderebiliyor. bizim bugünkü aktüel sıralamamız da 12’ncilik. geçtiğimiz sene belçika’ya geçildik, bu sene de nefesleri ensemizde olan avusturya, güney kıbrıs veya danimarka’dan yalnızca birine geçilirsek artık lig şampiyonumuz da devler ligi’ne girmek için iki ön eleme turu oynamak zorunda kalacak.
tabii ki bu basamağa neden düştüğümüzü kendi içimizde çok ciddi sorgulamamız gerek. bu bambaşka bir yazı konusu… ama bu sene 12’nciliğe düşüşümüzde ufak bir haksızlığa uğradık gibi bir his var içimizde.
nedeni de şu: 2011 temmuz’unda fenerbahçe’yi avrupa kupalarından men eden ve bizi avrupa’da 4 takımla yarıştıran uefa, sezon sonunda topladığımız puanları maalesef 5’e bölerek hanemize yazdı. bir-iki ay önce beni ahmet ağbi (çakır) bu konuda uyarmıştı, maalesef endişesi gerçek çıktı: geçen yıl kazandığımız 25,500 puanımız (4’e bölünüp hanemize 6,375 olarak yazılması gerekirken) 5’e bölünüp hanemize 5,100 olarak kaydedildi. bu noktada yitirdiğimiz 1,275 puan eğer bizi bu sene sonunda ilk 12’nin dışına çıkarırsa doğrusu bu puanların hesabını uefa’dan sormamız gerekebilir!
erzik faktörü
euro 2012’de yoktuk, ama çakır’ı sahada erzik’i monitörlerde gördükçe gururlandık. uefa kongresi’nin istanbul’da yapılması için olağanüstü çaba harcayan erzik’in (türkiye’nin favori olduğu) euro 2020 organizasyonunun 12 kente bölünmesi fikrine muhalefet ederek ülkesinin haklarını koruduğunu da bizzat biliyorum.
şenes bey sanırım 2011-12 uefa katsayımızın dörde değil beşe bölünerek 1,275 puan kaybına uğratılmamız konusunda da devreye girecektir. aksi bir durumda ilk 12’nin dışında kalmamız gerçekten acı olacak türk futbolu için…
--- alıntı ---