4
yanlış anlaşılmış taraftardır.
bana göre futbolu futbol olduğu için seven, tribününe ortamına aşık adamlardır. futbolu kültür edinmiş günlük yaşamının önemli parçası haline getirmiş kişidir romantik taraftar. bu insanlar takımlarının başarısı için hırs küpüne dönüşüp, store'da orada burada para saçmaz. takımını ego tatmininin bir parçası haline getirmez. gönülden sever, sevdiği için de takip eder. koşullar ne olursa olsun, sevmediği durumları eleştirir, yıkıcı eleştiri getirmez.
şu anda galatasaray'da stoperde yalçın ayhan oynasa ortasahada hürriyet ve erman kılıç oynasa ben gene de takımımı keyif alarak izlerim. futbolu güzelleştiren elbette iyi futbolculardır, fakat takım ruhu, mücadele, tribün desteği, yedek kulübesinin inanmışlığı... bence bunlar hepsinden daha güzel ve daha tutkulu izlememizi gerçekten haz almamızı sağlayan şeyler. her koşulda kazanmaya inanç, romantik taraftarın düsturudur bence. o zaman her insanın içinde yatan emek-kazanç olgusu daha bir manalı hale geliyor. akan terin, emeğin ve mütevazılığın, yetenek-kabarık çek ikilisine olan muhtemel üstünlüğünün ufukta belirmesi bile, sürekli gelen anlamsız başarılardan daha değerli oluyor.
romantik taraftar aşağılanmasından ziyade el üstünde tutulması gereken taraftar, çünkü bundan on yıl sonra, transferleriyle ortalıkta hava atan, oyuncunun bonservisinin yüksekliğiyle, bizim paramız var imajı yaratan, kombine sattık en iyisi biziz diyen insanlar ortalığı tamamen sardığında herkes bugünleri özlemle anacak. o zaman paranızla pulunuzla transferinizle, üstünüzdeki store donanmışlığıyla en büyük kapitalist taraftar siz olacaksınız. bir inançla gırtlak patlatan insanlar yerini, pas hatasında ana avrat söven robotlara bırakacak. kontra ataklarda at yarışı varmış gibi anıran insanlar her yerde olacak. transfer, gol, galibiyet olduğunda herkes televizyon başında stadyumda olacak, onlar olmadığında kimisi dolma saracak, kimisi bir sezon indirdiği dizinin kalan bölümlerini izleyecek.
romantik taraftarlar aramızda ve umarım hiç küsmezler. atkılarıyla gırtlaklarıyla, kimi zaman bilekleriyle gene mücadelenin ve gerçek ruhun peşinde olurlar.
bana göre futbolu futbol olduğu için seven, tribününe ortamına aşık adamlardır. futbolu kültür edinmiş günlük yaşamının önemli parçası haline getirmiş kişidir romantik taraftar. bu insanlar takımlarının başarısı için hırs küpüne dönüşüp, store'da orada burada para saçmaz. takımını ego tatmininin bir parçası haline getirmez. gönülden sever, sevdiği için de takip eder. koşullar ne olursa olsun, sevmediği durumları eleştirir, yıkıcı eleştiri getirmez.
şu anda galatasaray'da stoperde yalçın ayhan oynasa ortasahada hürriyet ve erman kılıç oynasa ben gene de takımımı keyif alarak izlerim. futbolu güzelleştiren elbette iyi futbolculardır, fakat takım ruhu, mücadele, tribün desteği, yedek kulübesinin inanmışlığı... bence bunlar hepsinden daha güzel ve daha tutkulu izlememizi gerçekten haz almamızı sağlayan şeyler. her koşulda kazanmaya inanç, romantik taraftarın düsturudur bence. o zaman her insanın içinde yatan emek-kazanç olgusu daha bir manalı hale geliyor. akan terin, emeğin ve mütevazılığın, yetenek-kabarık çek ikilisine olan muhtemel üstünlüğünün ufukta belirmesi bile, sürekli gelen anlamsız başarılardan daha değerli oluyor.
romantik taraftar aşağılanmasından ziyade el üstünde tutulması gereken taraftar, çünkü bundan on yıl sonra, transferleriyle ortalıkta hava atan, oyuncunun bonservisinin yüksekliğiyle, bizim paramız var imajı yaratan, kombine sattık en iyisi biziz diyen insanlar ortalığı tamamen sardığında herkes bugünleri özlemle anacak. o zaman paranızla pulunuzla transferinizle, üstünüzdeki store donanmışlığıyla en büyük kapitalist taraftar siz olacaksınız. bir inançla gırtlak patlatan insanlar yerini, pas hatasında ana avrat söven robotlara bırakacak. kontra ataklarda at yarışı varmış gibi anıran insanlar her yerde olacak. transfer, gol, galibiyet olduğunda herkes televizyon başında stadyumda olacak, onlar olmadığında kimisi dolma saracak, kimisi bir sezon indirdiği dizinin kalan bölümlerini izleyecek.
romantik taraftarlar aramızda ve umarım hiç küsmezler. atkılarıyla gırtlaklarıyla, kimi zaman bilekleriyle gene mücadelenin ve gerçek ruhun peşinde olurlar.