düşünün ki bir şirketin satın alma müdürü var. imza yetkisi bu müdürde. müdüre sorulmadan, parayı veren patron gidip bir ürün satın alıyor. satın alma deme şansın yok. sorulursa söylerim diyor. sorulmuyor ve alınan mal şirkete zarar olarak yazılıyor, bir işe yaramıyor. kendisi tam olarak burada satın alma müdürü rolünü oynuyor. ve diyor ki, ürün alınırken ben bunun zararlı olduğunu biliyordum ama bana nazaran aldılar. ben maaşlı çalışanım, patronlar beni dikkate almadı ve sonuç bu oldu. ekmeğine bakan bir "işçi"adam için doğru bir savunma.
peki, milyonlarca insanın hayatını endekslediği, bir sonraki güne mutlu mu mutsuz mu uyanacağını belirleyeceği, şu kıytırık ülkedeki tek enerji kaynağımız olan futbolun bizim tarafı dediğimiz galatasaray'da çalışan bir " satın alma analisti" bu açıklamayı yaparsa, biz de o milyonlardan bir tanesi olarak bir kaç kelam edebiliriz kendisine sanırım.
(bkz:
#1592162) burada arkadaşımız listelemiş. 50 milyon euro. gerçekten bizim gibi takımlar için çok iyi bir transfer bütçesi. şu listede verilen parayı hak eden hiç kimse yok. güzel emre abim, bunların hiç biri fikrim dahilinde gelişmedi, bir çoğu başkaları tarafından transfer edildi diyor. bilmediğim için soruyorum, hükmün yoksa burada ne raporu veriyorsunuz? dinleyen yok madem seni, neden oturuyorsun ki orada. kulübün çaycısı işten çıkartıldı tasarruf tedbirleri diye. çaycı da dinlenmiyordu sen de. sen daha fazla maaş alıyorsun büyük ihtimalle. neden oturuyorsun o koltukta? hakaret olarak anlama, inan seni düşünüyorum. kaale alınmadığın yerde ne işin var? mühendis adamsın, iş mi yok ?
galatasaray aşkın var diyelim, e bu transferler sırasında niye yapmayın etmeyin diye yalvarmadın? onu da duymadık. gstvye çıkıp hatayı hep başkalarına attın. onlar istedi aldılar dedin. buna karşı çıkmıyorum ben. eminim doğrudur. menejer kazığı, yönetici çalmaları da vardır bu işlerde. madem bu kadar galatasaraylısın, hataları da doğruları da söylüyorsun, kendine bir sor " dinlenmediğim yerde ne işim var?"
sana çalışmıyorsun, emek sarfetmiyorsun demiyorum. eminim emek sarfediyorsun. bu emeğin karşılığını görememek seni nasıl mutsuz etmiyor, nasıl isyan ettirmiyor anlamıyorum. ben tvnin karşısında salih dursun'u görünce tahammül edemiyorum, sen hem bu işin yanlış olduğunu biliyor hem de yanında oluyorsun. gerçekten garip.
ben iyi bir galatasaraylıyım. aralıksız, galatasaray kelimesinin geçtiği her medyayı takip ederim. futbol ile aşırı ilgiliyim, sıkı haber kovalarım. galatasaray'a yapılan en ufak hakem hatasına, saatlerce uyuyamam hakkımız yeniyor diye. bir sonraki galibiyete kadar zindan olur her yer. düşünüyorumda; galatasaray benden kaynaklı bir zarara girseydi, ya da zarara girerken bende tanık olup eşlik etseydim, sizin kadar "profesyonel" kalamazdım herhalde. salih dursun'a, yekta'ya, veysel'e bu kadar paralar sayılırken ben çıkar takır takır konuşurdum. önce basardım istifayı. sığınırdım galatasaraylılara. gecelerimizi salih dursunlarla yektalarla mahfeden adamların, para yiyenlerin, yiyicilerin kim olduğunu söylerdim.
bunu yapmamam için birbirine benzer bir kaç sebebim olurdu;
cidden galatasaray bana her koşulda ciddi bir maaş veriyor, ve benim bu maaşı başka bir yerden alma şansım yok. üstelik ülkenin en önemli markası. havası, loca, florya imkanları..vazgeçilmesi zor arzular..
diğer bir sebep olarak da, memur kafası. salla başını al maaşını. azıcık aşım ağrısız başım der susardım. kaale alınmakmış, işlevsellikmiş, kariyer başarısıymış, hiç derdim olmazdı. fıstık gibi emekli de olurdum burdan.
sonuç olarak, oportünist kaygılarla karşı çıkmaz, o koltukta otururdum sanırım... sizin sebebinizi galatasaraya her yıl 5000liranın üstünde para bırakan biri olarak merak etmek de benim hakkım.
başarılar dilerim emre abi. nice veyseller,nizamettiler, ontiverolar dilerim.