sporda evrimin geldiği nokta. sporun elektronik ortamdaki yansıması.
yaşam dinamiktir. sürekli değişim, değişimin getirdiği bazı zorunluluklar...
değişim sonucu ortaya çıkan kavramları tanımlama, belirleme zorunluluğu...
bir kavram, teknoloji veya bilimin getirdiği yenilikler sonucu ortaya çıkar. ama çok temel bir prensip vardır. bir temele dayandırma prensibi. bu temel çoğu zaman doğadan gelir. hiçbir şey yoktan var olmaz. bilimin ve felsefenin en çok tartıştığı şey, ortaya çıkan kavramın icat mı yoksa keşif mi olduğudur. var olanı ortaya mı çıkarıyoruz, yoksa olmayanı var mı ediyoruz tartışmalarını bir kenara bırakalım.
son 20 yıldaki gelişmelere bakarsak, bundan önceki asırların toplamından çok daha fazla gelişme kaydedildiğini söyleyebiliriz. elbette bu gelişmelerden spor da etkileniyor. sporun mücadeleci ruhu, zihinsel ve bedensel aktiviteleri içermesi, strateji ve disiplin barındırması düşünüldüğünde; kavramsal tanımlama bu çatıya oturuyor diyebiliriz. teknolojide geldiğimiz noktayı hesap edersek; sanal alem içerisinde olan ve bu çatıya uygun olan şeylerin tanımlamasını da sporu referans alarak yapmak olası görünüyor. bir çok noktada elektronik sisteme angaje olduk. örneğin; e-posta tanımlaması yapıldığında, "yahu kalemle kağıtla yazmıyoruz, posta/mektup diyebilir miyiz buna yani?" şeklinde tepki koyduğumuzu düşünmüyorum. gerçek hayattan temel alarak sanal aleme transfer ettiğinizde, kavram temele dayandırılıyor. bu yüzden e-spor tanımlaması, sporun sanal alemdeki yansımasıdır. bir nevi sanal spor olarak yorumlanabilir.
bundan önceki yüzyıllarda, temel alınan şeyin kas gücü ve el yordamı olduğunu söyleyebiliriz. savaşların insan gücüyle yapıldığı, sanatın insan eliyle olduğu, sporun da fiziksel aktivitelerle olduğu yıllar geride kalıyor. artık insanlık bilgisayarları temel alıyor. teknolojik aletlerin merkeze oturtulduğu bir dünya düzenine doğru yol alıyoruz. bütün uluslar, bu dünya düzenine doğru pozisyon alıyor. çağı yakalamak, bu bağlamda önemli. gelenekçi, tutucu karaktere sahip olmanın romantizmden öteye gidemediği de aşikar. gittiğimiz yerden memnun olmak veya olmamak başka bir tartışma konusu. ancak mutlak rasyonalizmin egemen olduğu, 1 ve 0'larla kodlanan yeni dünya düzenine uyum sağlamak önemli.
sanal sporun en önemli temsilcisi kuşkusuz;
league of legends (lol) oyunu. peki neden bu oyun? çok basit bir denklemden kaynaklı. tıpkı sporda futbolun en geniş kitlelere ulaşması gibi. içinde bir çok değişken barındırmasının yanında, çok kolay oynanabilen bir oyun olması. dinamik yapısı, çok fazla olasılığı içinde barındırması, kolay ulaşılabilir olması oyunu fazlasıyla popüler yapıyor. rekabeti, stratejiyi, kabiliyeti içinde çoklukla barındıran bir oyun. en önemli cazibesi ise, izlenebilir olması. tıpkı futbol gibi. oynamaktan ayrı, izlemekten ayrı keyif alıyorsunuz.
6-7 yıllık mazisi olması nedeniyle henüz etkilerinin farkında değiliz. 15-20 yıl içinde ne demek istediğim çok daha net anlaşılacak. çünkü; bu oyunu oynayan nesil, bir devri başlatıyor aslında. büyüdüklerinde, erişkin düzeye ulaştıklarında bunun etkilerini daha fazla hissedeceğiz. şahsen, hiç oynamadım. bu oyun peydah olduğunda, yaşım biraz geçmişti. ancak kardeşimin yaşı müsaitti ve an be an takip ettim. kendisi şu an üniversitede. hala oynuyor. çocukluğu bu oyunla geçti. gözlemlerim, kardeşimi denek olarak kullandığım bir nitel araştırma tadında.
her şeyden önce ne kadar geniş bir kitleye hitap ettiğini, yayın sitelerine bakarak anlayabilirsiniz.
https://www.twitch.tv/riotgamesturkish türkiye kanalı olan bu sitenin toplam izlenme sayısı, 90 milyonun üzerinde. yapılan organizasyonlara baktığınızda (şampiyonalar vs..) ne kadar profesyonel bir iş olduğunu görebilirsiniz. 8-20 yaş arasında en meşhur insanların "nick name"li lol oyuncuları olması, bu kitlenin büyüyüp de yetkin hale geldiği noktada işlerin nasıl değişeceğini gösteriyor aslında. yakın zamanda
faker nickli arkadaşın
lionel messi'den daha meşhur ve talep gören bir isim olduğunu görebiliriz.
en çok dikkat çekici şey ise günlük kullanım dilini bile etkiliyor oluşu. bu nesil arasında, lol kaynaklı terimlerin günlük hayatta kullanıldığını görüyoruz daha şimdiden. birkaç örnek vereyim...
gg: ingilizce kısaltma, "good game" yani iyi oyun-du anlamına geliyor. ancak oyun sonunda kaybedenlere denildiği için, kaybettiğiniz zaman
gege olmak diye bir söz türüyor. hafızaya kodlandığı vakit, kökeninden bambaşka bir anlam türüyor. günlük kullanım örneği:
öğrencinin sınavı kötü geçiyor. arkadaşına bu dönem "gege olduk" diyor.
afk: yine bir ingilizce kısaltma, "away from keyboard" yani klavyeden uzaklaşmak anlamı taşıyor. oyundaki kullanımı: 5'e 5 oyunda bir oyuncunun oyundan çıkması veya oyundan düşmesi sonucu takım 4'e 5 devam ediyor ve o düşen kullanıcıya "afeka" deniliyor. günlük hayattan örnek:
biri o gün derse gelmiyor. "adam afeka" deniliyor. daha da anlamı kaymış hali; ortamda birisi dalıp gidiyor. ona da "afeka" denilebiliyor.
bu neslin diline, deyimlerine bu kadar etki eden bir oyunun gelecekte neleri değiştirebileceğinin farkında mısınız? kuşak farkının oluşması, yeniliklere adaptasyonun zor olmasından kaynaklıdır. bu sözlükten bir kaç entryle örnekleyeyim. (bkz:
29 ocak 2017 galatasaray fenerbahçe league of legends maçı) entrylerinden bazıları şunlar:
---
alıntı ---
-ilk maçta topta nautilus, ormanda ivern, midde ryze, nişancı jhin, support malzahar pickleriyle oynuyoruz. rakipte de topta maokai, ormanda kha'zix, midde corki, nişancı varus, support miss fortune pickleriyle oynuyor. çıkabileceğimiz en güzel picklerle çıktık bana göre. kanani'nin ivern picki önem taşıyor. kha'zix'e göre etkisiz kalmaması lazım. umarım ilk maçı kazanırız, bismillah.
-baron başlatma kararının böylesine ilerlemiş bir safhada oyunu kaybetmeye sürükleyeceğini anlamaları lazımdı bizim takımın. frozen ve elysion'ın çıkardıkları damage baya fazlaydı, son savaşta reach kha'zix için yaratılmış bir pozisyonda free killeri topladı. killeres 4te4 aldı ki o savaşta frozen'ı düşüreceğiz diye ryze ultisiyle tam aralarına daldık.
-beyler siz ne diyorsunuz hangi dil bu dediğim maç. :(
---
alıntı ---
evet bir nesil kendi aralarında da bu şekilde konuşuyorlar ve buna uyum sağlamayan herkes, "çöle düşmüş sibirya kurdu" gibi kalıyor. asıl mesele bu işin neresinde duracağız? kapımızı kapatıp, yok mu sayacağız, yoksa eğlence ve spor anlayışının değiştiğini görüp; gümbür gümbür gelen bu oyuna/düzene uyum mu sağlayacağız?
spor kulüplerinin kayıtsız kalamadığı bu oluşuma, sözlük olarak da doğru standartları koymaya başlamalıyız diye düşünüyorum. e-spor organizasyonlarına/maçlarına başlık standardı getirerek işe başlayabiliriz mesela. milyonlarca gencin takip ettiği bu müsabakaların sözlükte de kolay ulaşılabilir ve standartlı başlıklara sahip olması gerekir.
konvansiyonel medyanın yerini sosyal mecralara bıraktığı günümüzde, uyum sağlamak isteyen herkesin bu kavramlara alışması ve ona göre pozisyon alması gerekiyor. çok hızlı değişen bir dünyadayız. bu nedenle kavramların oluşması, sağlıklı bir şekilde konumlanması çok önemli bir ihtiyaç.
bizler de payımıza düşen hisseyi "kıssadan" almak durumundayız.